Ürdün Kralının İhvan'a Darbesi
Ürdün, Arap ülkeleri içinde Müslüman Kardeşler cemaatinin izinli olarak faaliyet yapabildiği bir ülkedir. Bazı ülkelerde bu isimle değil muhtelif cemiyet, dernek veya siyasi partilerin çatısı altında faaliyet yürütür. Bazı ülkelerde ise tamamen yasaklıdır.
Ürdün’de ise yıllardan beri kendi ismiyle ve bir kitlesel örgütlenme sıfatıyla çalışmalarını yürütüyordu. Ayrıca muhtelif sosyal kurumlarla ve İslâmî Çalışma Cephesi isimli bir siyasi partiyle sosyal ve siyasi çalışmalara katılıyordu. Fakat uzun süreden beri yönetim tarafından çalışmaları kısıtlanıyor, çeşitli şekillerde baskılar uygulanıyordu. Son olarak da Amman valiliğinin emriyle başkent Amman’daki merkez binasına polis tarafından baskın düzenlenerek kapısına kilit vuruldu.
Müslüman Kardeşler yönetiminin verdiği bilgiye göre polisler cemaatin merkez binasında bulunanlardan binayı tamamen terk etmelerini istedi, sıkıca bir arama yaptıktan sonra kapattılar.
Normalde cemaat yıllardan beri izinli ve ruhsatlı olarak çalışmalarını sürdürdüğü halde Amman valisi, bu çalışmanın yasalara aykırı olduğu iddiasında bulunduğu bir yazı gönderdi ve cemaatin Şura Meclisi üyelerinin belirlenmesi için planlanan seçimin de gerçekleştirilmemesini istedi.
Ürdün hükümeti cemaatin liderini de kendi isteklerine göre tayin etmeye kalkışarak başına eski Genel Murakıp Abdülmecid Zenibat geçmediği sürece yeniden açılmasına izin verilmeyeceğini söyledi.
Cemaat adına yapılan açıklamada ise bu cemaatin yasaların kendisinden istediği her şeyi yerine getirdiği ve genel murakıbını da kendi seçimiyle belirleyeceği, yasalarda cemaat liderini hükümetin belirlemesi talebinin bulunmadığı bildirilerek kapatma kararının tamamen yasa dışı olduğu ifade edildi.
Hükümet Müslüman Kardeşler’in genel murakıbını daha önce sözlü olarak atamış, ancak cemaat onu Şura Meclisi’nin belirlemesi gerektiğini açıklamıştı.
Ürdün hükümetinin bütün bu uygulamalarının arkasında Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin ve siyonist işgal devletinin politikalarının bulunması mümkündür. Gerçi Kral Abdullah’ın bu tür politikalara ve herhangi bir yerden gelecek baskıya ihtiyacı yok. Kendisinin gerektiğinden fazlasıyla bunları yanında bulundurduğu tahmin ediliyor. Ancak diğer ülkelerin tavrı da bir destek kazandırıyor.
Ülke yönetiminin bundan önce aldığı kararlar, uygulamalar ve çemberi gittikçe daraltma işlemleri de Müslüman Kardeşler’in faaliyetlerini engelleme konusunda kamuoyunu alıştırma sinyalleri amacı taşıyordu. Ayrıca bu adımlar Arap dünyasında İslâmî hareketi kıskaca alma, ona halkı örgütleme, siyasi baskılar karşısında bilinçlendirme fırsatı vermeme politikasının Ürdün’e yansıması niteliği taşıyordu. Bu alıştırma kararlarının hemen ardından kapatma kararının gelmesi de tabii saklanan niyetleri açığa çıkardı.
Ürdün kralı aynı zamanda siyonist işgalle perde arkasında sürekli ilişki içinde olan, onu rahatsız edecek tüm gelişmeler karşısında gerekli tedbirleri alması için verilen talimatları yerine getiren biridir. Siyonist işgali kendi geleceği konusunda en çok endişeye sokan da İslâmî hareketin güçlenmesi ve kitlesel tabanını genişletmesidir. Özellikle Ürdün’deki İslamî hareket kendini Filistin’deki İslâmî direnişten ayrı görmez ve tüm çalışmalarında onun mücadelesine açıktan desteğini ortaya koymuştur. Bundan dolayı Ürdün ve Mısır’daki uzaktan kumandalı rejimler siyonist işgalin devamını sağlayan ihanetin iki önemli kapısı sayılır.
Ürdün hükümeti 1987 yılında başlayan intifada yıllarında da Filistin davasına ihanet etti. Bu intifadadan önce Batı Yaka fiilen olmasa da resmen Ürdün’e bağlı gösteriliyor ve bu bölgede yaşayan bazı Filistinlilere Ürdün tarafından maaş ödeniyordu. Fakat intifada yıllarında Ürdün bu bölgeyle ilişkilerini sona erdirdiğini ve maaşları da kestiğini açıkladı. Bunu, Filistin’in kendi bağımsızlığını kazanması için yaptığını açıkladı. Oysa asıl amaç o dönemde ekonomik desteğe ihtiyaç duyan Filistinlileri kendi hallerine bırakmak ve İsrail işgal devletinin uyguladığı ekonomik ablukanın daha etkili hale gelmesini sağlamaktı. Bu sayede intifadanın devamının da zorlaştırılacağına inanılıyordu.
Ürdün yönetiminin Filistin davasına bunların dışında da muhtelif şekillerde ve dönemlerde ihanet uygulamaları olmuştur. Aldığı son kararlar da bu çizgisinden çıkmadığını gösteriyor.
Yeni Akit
YAZIYA YORUM KAT