1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Üniversiteli Öğrencilerden 10 Kasım Tepkisi
Üniversiteli Öğrencilerden 10 Kasım Tepkisi

Üniversiteli Öğrencilerden 10 Kasım Tepkisi

Boğaziçi, İstanbul ve Şehir üniversitelerinde öğrenciler 10 Kasım vesilesiyle devam eden tören dayatmalarını protesto içerikli çalışmalar yaptılar.

10 Kasım 2014 Pazartesi 13:50A+A-

HAKSÖZ-HABER

Bütün bir toplumu 10 Kasım'da bitimsiz bir mateme mecbur ve mahkûm tutan resmi ideolojik dayatmalara üniversite öğrencilerinden tepki var. Boğaziçi, İstanbul ve Şehir üniversiteleri başta olmak üzere birçok kampüste öğrenciler afiş ve yazılarla 10 Kasım dayatmalarını protesto ettiler.

Boğaziçi Üniversitesi kampusunda ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesinde öğrenciler Atatürk heykellerinin üstüne M. Akif İnan'ın ünü şiirindeki bir beyti yazdılar: "Doğ ey güneş, erit taştan adamı!"

Boğaziçi Üniversitesi:

dog-ey-gunes-erit-tastan-adami-bogazici-universitesi-ataturk-heykeli.jpg

İÜ Fen Fakültesi:

dog-ey-gunes-erit-tastan-adami-iu-fen-ataturk-heykeli.jpg

İstanbul Şehir Üniversitesi'nde de üniversite yönetimi tarafından "10 Kasım Atatürk'ü Anma Toplantısı" adıyla bir toplantı yapılacağının açıklanması üzerine üniversite öğrencileri bugün (10 Kasım 2014) üniversitenin tüm kampüslerine protesto amacıyla afişler asıp bildiri dağıttı.

“Tebligat” imzasıyla okul duvarlarına “La Dedik Tüm Şer Putlara”, “Şeyh Said’i Unutmadık”, “İskilipli Atıf Hoca’yı Unutmadık”, “Şalcı Bacı’yı Unutmadık” “İstiklal Mahkemelerini Unutmadık” yazılı afişler asıldı.

bu-millet-yaptiklarini-asla-unutmayacak-sehir-universitesi-10-kasim.jpg

bu-millet-yaptiklarini-asla-unutmayacak-sehir-universitesi-10-kasim03.jpg

Öğrencilerin “Mustafa Kemal’in Anısına” başlığıyla dağıttıkları bildiri metni:

MUSTAFA KEMAL’İN ANISINA...

Mustafa Kemal dönemi ve sonrasında; “dinsizliğin resmi ideolojisi” olan pozitivizm kabullenilmiş, kendi aydınlanmasını temellendirebilmek için öncesindeki her şey karanlık sayılmış, hayallerin gerçekleştirilmesi için binlerce insan katledilmiş, uygulamalarla insanlar küçük düşürülmüş ve etno-seküler bir ulus-devlet politikası benimsenmiştir.

Aktörleri; bir “gazi”, bir “fırka”, gazinin tepeden inmeci modernleşme ülküsünü benimsemiş “ev zencileri” ve bunların emrinde milletin dinini, dilini ve özünü unutturmakla görevli memurlardır.

Dönüşüm; millet için, ama milletin tarihi, coğrafyası, aklı, irfanı ve vicdanına rağmen benimsenen inkılaplar ile yapılmıştır.

O zaman için hayranlık ve gıpta konusu olan şey; Avrupa milletlerinin ulaştığı ekonomik, askeri ve teknolojik düzey, inşa edilen siyasi-sosyal düzen olmuştur. Lakin arzu edilene, milli değerlerin inkarıyla ulaşılmaya çalışılmıştır!
    
O dönemde, ‘gazi’ ve ekibi aziz milletin yerine kararlar vererek, milletin din ile bağını koparmak, tarihsel hafızasını silmek, coğrafyasını yeniden tanımlamak ve sosyal muhayyilesini değiştirmek pahasına olsa bile çalışmalarda bulunmuşlardır. Nitekim sonunda istenilen olmuş; Peygamber (aleyhisselam)’ın defnini geciktirecek kadar önemli olan halifelik kaldırılmış, ezan Türkçeleştirilmiş, Kur’an çeşitli yollarla ortadan kaldırılmış ve dinin kökü kazınmak istenmiştir.

Harf inkılabı gerçekleştirilerek asırların birikimi yok sayılmış, milletin hafızası ve idraki sıfırlanmıştır. Şapka ve kılık kıyafetle ilgili inkılaplarla da; hesapta, toplumsal modernleşmenin görsel kısmı tamamlanmıştır.

Halbuki, kültür üzerine bastığınız toprakla, soluduğunuz havayla, ısındığınız güneşle, ıslandığınız yağmurla doğru irtibat kurduğunuz zaman anlamlı, organik ve yaşayan bir değer haline gelir. Köksüz bir modernleşmenin ve kimliksiz bir küreselleşmenin cazibesine kapılıp “her şeyi her yerde her zaman ekeriz” demek, bir milletin kültür hayatı için cinayettir.

Peki son durum nedir?
Kendisi olmaktan vazgeçen ama bir türlü bir başkası da olamayan bir millet... Âlî bir medeniyetin şaheser mahsulleri olan camilerinin arasında bî-namaz kalan bir toplum... Kendinden üç nesil önceki neslin mezar taşlarını dahi okuyamayacak kadar geçmişiyle bağı kopuk nesiller... Gündemini futbol, dizi ve eğlence kültürünün belirlediği gençler... Televizyonla uyutulan, televizyonla büyütülen çocuklar...

Hâl böyle iken Mustafa Kemal, 10 Kasım’da, Çanakkale Savaşı üzerinden İstanbul Şehir Üniversitesi’nde anılabiliyorsa bizim de bu zihniyete ve bu zihniyetteki insanlara hatırlatmak istediğimiz bazı hususlar olacaktır:

1. Üniversitenin misyonu açısından, Mustafa Kemal’i sadece Çanakkale Savaşı üzerinden bu şekilde anmak üniversite için, en yumuşak ifadesiyle, kimlik yoksunluğudur. Yahut, 10 Kasım’da bir program yapmayacak kadar özgüvene sahip olmamaktır. İnsanını ve toplumunu yanlış veya eksik anlamaktır.

2. İstiklal Mahkemeleri, binlerce kişiyi inkılapları gerekçe göstererek idam etmiştir. Bu insanlardan; sarığı yüzünden asılan İskilipli Atıf Hoca, yayınladığı tesettür risalesinden dolayı Urfa’da asılan 22 yaşındaki İbrahim Edhem Efendi, şapka inkılabı yüzünden idam edilen Şalcı Şöhret Bacı, Diyarbakır kalesi önünde 46 kişiyle beraber idam edilen Şeyh Said, inkılaplara karşı geldikleri için Rize’deHamidiye gemileri tarafından bombalananlar ve niceleri hatırlanmaya daha fazla layıktır. 

3. İstikbal Göklerde Değil Köklerdedir!

TEBLİGAT

HABERE YORUM KAT

8 Yorum