1. HABERLER

  2. KÜLTÜR SANAT

  3. Umran Dergisinin Şubat 2025/366. sayısı çıktı
Umran Dergisinin Şubat 2025/366. sayısı çıktı

Umran Dergisinin Şubat 2025/366. sayısı çıktı

Umran Dergisinin Şubat 2025/366. sayısı, "KÜRESEL MÜESSES NİZAM KIRILIRKEN Kültürel/Siyasi Şoklar, Tekno-Oligarşi ve Sallantıdaki Avrupa" manşetiyle çıktı.

08 Şubat 2025 Cumartesi 16:30A+A-

     Dünya düzeninin bükülmeye başladığına dair alametlerin belirdiği bir vasatta ABD’de Donald Trump’ın ikinci defa iktidara gelişi eski/yeni tartışmaları tekrar ateşledi. Emperyalizm, faşizm, küreselleşme, Avrupa, neoliberalizm, göçmenler, İslâmofobi, tekno-oligarşi, ulus üstü oluşumlar, egemenlik, çok kutupluluğun hâlleri, popülizm ve küresel sağ etrafındaki konuşmalar birden arttı.  

     Çoktan başlayan Üçüncü Dünya Savaşı ortamında saldırgan realizmle şekillenen Trump jeopolitiği, Kanada’yı 51. eyalet olarak ilhak etmekten Grönland’ı satın almaya, Panama Kanalı’nı kontrol etmekten Meksika Körfezi’ni ‘Amerika Körfezi’ diye yeniden adlandırmaya kadar uzandı. Rusya’ya küreselciler kadar husumet beslemeyen yeni yönetim, Çin’e karşı mücadelede kararlı davranacağını şimdiden gösterdi.   

     Toplumsal cinsiyet politikaları gibi bazı açılardan “post-liberal” olarak tanımlanmayı hak eden yeni gelişmeler ABD siyasetine hâkimiyet kuran sol-liberalizmden net bir kopuş anlamına geliyor. Eşcinselliği, biseksüelliği ve transseksüalizmi normalleştirme fikrini reddeden yeni iktidar bloku liberal düşünceyi büyük ölçüde gözden geçirmek ve belki de tamamen ortadan kaldırmak istiyor gibi görünüyor. Teknoloji dünyasının devleri “hazır kıta” olarak Trump’ın yemin törenine katıldı ve yeni yönetimin yanında hizalandı. Bu süreç aynı zamanda büyük şirketlerin bilgi ve veriyi tekelleştirerek, insan faaliyetlerini çalışma pratiklerinden sosyal medya kullanımına ve alışveriş alışkanlıklarına kadar kontrol edip yönlendirmesini ifade eden tekno-feodal dönüşümü hızlandıracak gibi. Olayın mahiyeti Amerikan tekno-feodalizminin temsilcisi Musk’ın “bir dış güç” olarak Avrupa siyasetine kadar uzanan müdahaleleri bağlamında tartışılabildiği ölçüde daha iyi kavranabilir. Musk Almanya’da sol-liberalizme doğrudan karşı duran ve farklı bir ideolojik parti hüviyetiyle hızla yükselen Almanya için Alternatif’in (AfD) seçim mitinginde konuşmuştu.   

     Küresel sistemin merkezindeki ABD hegemonyasının yeni bir versiyonunu temsil eden ve diğer medeniyetleri pek umursamayan Trumpizm Amerika’daki Müslümanların güçlenmesinden büyük endişe duyuyor ve bu toplulukların Batı değerlerini ve kaidelerini kabul etmediğine, uyum sağlamayı gerektirmeyen liberal politikalarla güçlendiğine inanıyor. İngiltere’de Başbakan Rishi Sunak tarafından bir süre önce İçişleri Bakanlığı görevinden alınan Suella Braverman da bu çerçevede ele alınabilecek açıklamalarıyla İslâm karşıtlığının boyutlarını gözler önüne serdi. Görüldüğü üzere İslâmofobi farklı biçimleriyle bir dünya iç politikası meselesi hüviyetiyle karşımıza çıkıyor. İsrail, Filistinlileri Nazilerle ilişkilendirerek onlara dönük işgalci ve soykırımcı politikalarını ‘meşrulaştırmaya’ çalışıyor. Hindistan’dan Avrupa’ya kadarki ulusalcı İslâmofobi ise güya farklı kimlikleri İslâm’a ve Müslümanlara karşı korumaya çalışıyor. Buna karşın, liberal çevrelerde ve sol cenahta görülen ilerici İslâmofobi farklı bir yaklaşım sergiliyor. Onlar İslâm’ı ulusal ya da kültürel kimlik için bir tehdit görmüyorlar. Bunun yerine, LGBT, kadın hakları, ifade özgürlüğü gibi liberal değerlere karşı çıkan bir anti-medeniyet dini şeklinde algılıyorlar.  

     Mahiyeti hakkında ihtilaflar bulunsa da Batı sonrası bir dünyaya doğru yöneliş hızlanıyor. Adalet ve insan haysiyeti için kimin ses yükselteceği ise belirsiz. Daha iyi bir uluslararası düzen inşa etme görevinin aciliyetine rağmen şu anda hem inşa için gerekli malzemeden hem de inşa edecek olanlardan yoksunuz. Ortadoğu’daki ABD projelerinin tek sebebi petrol değil, Türkiye’nin önünü tıkamaktır. Suriye ve Irak’ta olup bitenler Türkiye’nin tarihsel misyonu dikkate alınmadan kavranamaz. Esasen Batı’nın Türkiye ile ilgili projesinin en önemli yanı, onu İslâm dünyasından uzak tutmaya hatta tüm bağlarının koparılmasına matuftu.

     Ümmet kavramının kökenindeki özelliklerden birisinin imamlık/önderlik olması, kavram kapsamında bir araya gelen etkin ve baskın insan topluluğunun, benimsediği inanç sistemine uygun bir önderlik yapacağı gerçeğidir. Kur’ân’ın tanımladığı mutedil ümmet, siyasi ve kültürel şoklar karşısında kayıtsız kalıp tehditleri küçümsemek, sorumluluklarını ertelemeye ya da onlardan kaçmaya çalışmak yerine harekete geçmeyi bilenlerden oluşur.

366.jpg

Bazı Başlıklar:

21. Asırda Ümmet Şuurunun Yeniden İnşası-3: Kavramsal Bir Analiz/Burhanettin CAN

Toplumumuzun Tarihsel Misyon Sorunu/Mustafa AYDIN

Siyonist Rejim, HAMAS’ın Başarısı ve Tersine Yahudi Göçü/Aziz MUSTAFA

ABD’nin Kırk Yıllık Hikâyesi ve Trump’ın Dünya Görüşü/Branko MILANOVIC

İslâmofobi: Avrupa’nın Sorunu/Francesca BARCA

Alev Alatlı: Dünya Nöbeti Tutan Entelektüel Romancı/Cevat ÖZKAYA

HABERE YORUM KAT