
Umalım da Erdoğan bu kez Suriye için çok geç kalmasın
Siyonist, İran ve BAE komplolarına maruz kalan yeni Suriye'yi koruyacak Tadmur (Palmira) ve Halep'te iki Türk askeri üssünün kurulması da gereklidir.
Dr. Amira Abo el-Fetouh’un Middle East Monitor’da yayınlanan yazısını Haksöz Haber tercüme etti.
Suriye, 18 Mart 2011'de devrimin başlamasından geçen yıl 8 Aralık'ta zalim Beşar Esed rejiminin devrilmesiyle ülkenin özgürlüğüne kavuşmasına kadar geçen sürede kötü niyetli komplolardan ve yakın ve uzak ülkelerin açgözlülüğünden çok çekti. Muhalifler dört ay önce Şam'a girer girmez, Siyonist düşman Suriye ordusunun tüm askeri üslerine ve silah depolarına hava saldırıları düzenleyerek ordunun kabiliyetlerini yok etti ve onu kolay bir hedef haline getirdi. İsrail daha sonra Cebel El-Şeyh'i (Hermon Dağı) ve güneydeki bazı sınır bölgelerini işgal etti.
Suriye-İsrail sınırının koruyucusu, tıpkı Suriye'nin Golan Tepelerini üç kuruşa satan babası Hafız Esed gibiydi ve usulüne uygun olarak ülkeden kaçtı. Yeni Suriye hükümetinden korkan işgal devleti, son üç ay içinde Suriye şehirlerine bir dizi baskın ve saldırı düzenledi. En ciddi saldırı iki hafta önce, Ahmed El Şara'nın geçici yönetimi ile Türkiye arasında bir ortak savunma anlaşması yapılacağı ve Suriye'de Türk askeri üsleri kurulacağı haberlerinin yayılmasının ardından gerçekleşti. Siyonistler, böyle bir anlaşmanın Suriye ve tüm Ortadoğu'daki çıkarlarına aykırı olacağına ve bölgedeki nüfuz alanlarına karşı bir ilerleme olacağına inanarak çılgına döndü.
Ankara'nın, Suriye'ye savunma sistemleri konuşlandıracağını açıklamasının hemen ardından İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Sa'ar Türkiye'yi Suriye'de “olumsuz bir rol oynamakla” suçladı ve Cumhurbaşkanı El-Şara'yı “düşman güçlerin” ülkesine girmesine ve İsrail'i tehdit etmesine izin vermesi halinde ağır bir bedel ödeyeceği konusunda uyardı. Evet, Türkiye'yi “düşman bir güç” olarak tanımladı ve aralarındaki siyasi, diplomatik ve ticari ilişkilere rağmen gaspçı varlığının düşmanı olarak gördü.
İsrail'in bu açık ve aleni provokasyonunun ardından Türk Dışişleri Bakanlığı “İsrail'in bölgesel güvenlik için en büyük tehdit haline geldiğini” ve “kaosa neden olan ve terörü besleyen stratejik bir istikrarsızlaştırıcı” olduğunu belirtti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan aynı zamanda ülkesinin Suriye'de İsrail'le karşı karşıya gelmek istemediğini söyleyerek Siyonist varlıkla yaşanan sorunun çözümü için diplomatik kapıyı araladı. İki gün önce Türk ve İsrailli yetkililerin, her ikisinin de müttefiki olan Azerbaycan'da görüşmeler yaptığına dair haberler ortaya çıktı. Bu da meselelerin yeniden diplomasiye, Suriye'deki gerilimi azaltacak yeni bir koordinasyon sistemi kurmaya yönelik bir mekanizma oluşturmaya doğru yöneldiğini gösteriyor.
Egemen devletlerin diğer ülkelerle ortak savunma anlaşmaları imzalama hakkına sahip olduğunu söylemeye gerek yok.
Bu tür anlaşmalar, ortak çıkarlar, coğrafi yakınlık ve diğer nedenlerle bir devletin başka bir devlete askeri koruma sağlamasını gerektirir. Aslında Türkiye ve Suriye'nin güvenliği ortaktır çünkü siyasi, coğrafi ve askeri gerçek şudur ki İsrail'in Suriye'ye saldırması Türkiye'ye saldırması anlamına gelir. Bu nedenle ABD Başkanı Donald Trump, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu'ya Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile sorunlarını rasyonel bir şekilde çözmesini tavsiye etti, zira bunun Türkiye'nin Suriye'deki mevcut nüfuzuyla bir ilgisi yok, aksine Türkiye'nin Suriye'ye sağlayacağını ilan ettiği koruyucu şemsiyeyle ilgisi var.
Türkiye Suriye'deki durumu askeri açıdan büyük bir bilgelik ve incelikle ele alıyor.
İki ülke arasındaki coğrafi yakınlığa, ortak dini ve tarihi geçmişlerine rağmen Rusya ve İran'ın yaptığı gibi davranmak istemiyor. Bunun nedeni, istemeden de olsa çok sayıda Suriyelinin hayatını kaybetmesine yol açabilecek bir askeri harekatın sonuçlarına katlanmaya hazır olmamasıdır. Türkiye, İsrail ile askeri bir çatışma istemiyor ve şimdiye kadar Suriye meselesini diplomatik yollardan takip etmeyi tercih etti. Erdoğan geçtiğimiz cuma günü Antalya Diplomasi Forumu'nda yaptığı açılış konuşmasında “Parçalanmış Bir Dünyada Diplomasiyi Geri Kazanmaktan” bahsetti. Ancak soykırım yapan, Filistin topraklarını işgal eden, tüm komşu ülkeleri tehdit eden ve Nil'den Fırat'a “Büyük İsrail” hayalini gerçekleştirmek için diğer ülkelere yayılmaya çalışan zalim bir düşmana karşı diplomasi işe yarayacak mı?
Suriye'nin Türkiye'nin askeri işbirliğine, Türkiye'nin Suriye'ye olduğundan daha fazla ihtiyacı olduğuna ve iki ülke arasında bir an önce bir savunma anlaşması imzalanması gerektiğine inanıyorum. Siyonist, İran ve BAE komplolarına maruz kalan yeni Suriye'yi koruyacak Tadmur (Palmira) ve Halep'te iki Türk askeri üssünün kurulması da gereklidir.
Daha önceki bir yazımda, İran ve Rusya'nın Suriye'yi işgal edip Suriye halkına karşı en iğrenç suçları işlemesinin ardından, Türkiye'nin Suriye halkından geriye kalanları korumak için Kuzey Suriye'ye askeri olarak girmeye karar verdiğini yazmıştım. Makalenin başlığı “Erdoğan çok geç kaldı” idi, ancak umalım ki bu kez çok geç kalmasın ve Suriye'deki ve diğer Arap ülkelerindeki yeni liderliği hayal kırıklığına uğratmasın.
HABERE YORUM KAT