Ulustan Ümmete Gezi Grubu Tunus’ta
Gannuşi, Ulustan Ümmete Gezi ve Diyalog Grubuna, Hammamat’taki otellerinin salonunda bir konuşma yaptı.
Ulustan Ümmete Gezi ve Diyalog Grubu 5 Ocak Cumartesi günü kalabalık bir heyetle Tunus'a gitti.
Nahda Hareketi Partisi’nin genel başkanlığını yapan Raşid Gannuşi aynı gün partinin genişletilmiş şura toplantısının yapıldığı Tunus’un Hammamat semtinde bulunuyordu. Misafirlere hitap ettiği Tej Sultan Oteli ise Hammamat’ın güney bölgesinde bulunuyordu. Koordinatörlüğünü Hamza Türkmen, Ahmet Ağırakça, Abdurrahman Dilipak, Fuat Değer’in yaptığı ve içinde İslami cemaat ve kuruluş temsilcilerinin; akademisyenlerin, avukatların, yazarların ve yayıncıların bulunduğu gezi ve diyalog gurubu ise aynı gün sabah saatlerinde Tunus’un İHH’sı pozisyonundaki Amel Yardım ve İnsan Hakları Kuruluşu Genel Direktörü Nasreddin Bahrini ile görüştüler.
Raşid Gannuşi’nin, “Ulustan Ümmete Gezi ve Diyalog Grubu” üyelerine hitaben yaptığı konuşmasının tam metni:
Hepiniz hoş geldiniz. Türkiye-Tunus arasında sizi bir köprü olarak görüyorum. Dört asırdır Türkiye-Tunus ilişkileri var. Araplar İslam’ı buraya getirdi Osmanlı ise İslam’ı korudu. Avrupa’nın Tunus’u Hristiyanlaştırmasına karşı Osmanlı İslam’ı burada korudu.
İstanbul bütün ümmetin merkezidir ve hepimizin tarihidir. Ben İstanbul’a geldiğimde Sinan Paşa’nın kabrini buldum ve ona dua ettim. Çünkü Sinan Paşa Tunus’un Hristiyanlaşmasının önüne geçen bir şahsiyetti. Her iki ülke daha sonraki yıllarda yeni rejimleri ile de ilişkiyi sürdürdü. Burgiba Atatürk’ten etkilendi ve her iki devlette laik ve batıcı oldu. Ancak her şeye rağmen her iki ülkede de ıslah hareketleri vardı ve şimdi bu ıslah hareketleri başarıya ulaşarak 21. yüzyılda yeni dönemleri ile kardeşliklerini sürdürüyorlar.
Çok acılar çekildi. Çokça bedel ödendi. Zira her iki ülkede de İslam düşmanlığı vardı. Tunus’ta Burgiba döneminde Zeytuniye üniversitesi kapatıldı. Alimler katledildi. Dinle irtibat kesildi. Gençlik ile din arasına girildi. Sizde de aynı şey oldu. Fakat her şeye rağmen ıslah hareketleri başarıya ulaştı. Elbette bunlar demokrasi ile barışık bir şekilde ortaya çıktı. Ve Necmettin Erbakan da böyle bir hareketin başlatıcısı oldu. Ak Parti döneminde İslam’ın siyasi yönü ön plana çıktı. Türkiye hızlı bir şekilde gelişti. Şu andaki konumu ile de lider bir ülke durumunda. Dünya da sözü geçerli olan bir devlet haline geldi. Medya alanında çok ileri bir hale geldiniz. Özellikle Sivil Toplum Kurumlarınız aktif faaliyet içinde. Bu bütün Ortadoğu ve İslam dünyasını etkiledi. Özellikle Mavi Marmara olayı ile Türkiye’de İslami yapının nasıl geliştiğini ve nerelere ulaşabildiğini gördük.
Bununla birlikte Türkiye’de demokrasi nedeniyle söz söylemenin ve partilerin kurulmasına izin verilmişti. Şimdi darbecilikte sona erdi. Ancak Tunus’ta tam bir diktatörlük vardı. Hem siyasi alanda hem de ekonomide baskı vardı. Bırakın parti kurulmasını konuşmak bile yasaktı. Din hayatın içinde tamamen yasaklandı. Saray ekonominin yüzde 52’sine sahipti. Sahil kesimlerinde diktatör yandaşları ekonomik gücü ellerinde bulunduruyordu. İç kesimlerde ise fakirleştirilmiş ve dinle arası koparılmış bir halk vardı. 70’li yıllardaki Tunus İslami hareketi barışçı, hikmetli ve mutedil bir şekilde insanları İslam’a çağırıyordu. İslam’ın güzelliğin ve barışın aynı zamda adaletin temsilcisi olduğunu söylüyordu. İslami hareketin bu söylemleri ile gelişmesi karşısında diktatörler İslami harekete karşı bir savaş başlattı. 1981 de birçoğumuz tutuklandı. 1987’de yüzlerce Müslüman kardeşimiz işkencede öldürüldü. Çoğu kardeşimiz sakat kaldı. 1987’de Bin Ali geldi ve özgürlüklerin önünü açtı. İslami hareket bu dönemde seçime girdi ve yüzde 60 oy aldı. Ancak Bin Ali bu sonucu tehlikeli gördüğü için partiyi fes etti. Başörtüsünü yasaklandı. Çoğumuzu hapse attı ve birçoğumuzu işkencede katletti. 1990lı yıllarda İslami hareketin birçok üyesi hapislerdeydi. Ama hiçbir zaman ümidimizi kaybetmedik. Nihayet devrimi gerçekleştirip Bin Ali’yi devirdik.
Biz devrimde mutedil bir mesaj verdik. İslam’ın herkese özgürlük ve adalet getireceğini ifade ettik. Ancak rejim büyük bir ahlaki çöküntü yaratmıştı ve Siyonistlerle işbirliği kurarak İslam’ı hayatın içinde silmişti. Düşününki Tunus’ta İslam kırk yıldır hayatın içinde yok. Namaz ve başörtüsü gibi İslam’ın hayatın içindeki görüntüsü silinmişti. Ancak biz devrimden sonra herkese özgürlük vereceğimizi, adaleti sağlayacağımızı ve herkesle ortak hareket edeceğimizi söyledik. Devrim sırasında bu söylem sonucu bütün unsurlarla birlikte hareket ettik ve 20 Ocak’ta Bin Ali’yi devirdik.
Tunus devrimi Arap Baharı denilen devrimleri başlattı. Bu yönüyle devrim, hem halklara hem de yönetimlere mesaj verdi. Baskıların bir sonuç vermeyeceğini ve artık ümmetin mallarını yemenin sonuna geldiğini ifade ediyordu. Aynı zamanda halkların sokaklara çıkınca despotları yıkacağı mesajını da veriyordu. Sokağa hakim olan sarayda hâkim olur. Hemen sonrasında Mısır’da Firavun rejimi yıkıldı. Fas kıralı devrilmekten korktuğu için çok partili hayata geçti ve İslami hareketleri serbest bıraktı. Direnenler devrildi. Diğerleri ıslah oldu. Şimdi Suriye diktatörü halka ve isteğine direniyor. Ama sonunda oda devrilecek inşallah. Biz devrimde sosyalistlerle, liberallerle birlikte hareket ettik. Devrim sonrasında da birlikte iktidar olduk. Bu yönümüzle barış yanlısı olduğumuzu gösterdik.
Ayrıca devrimin halklara tehlike değil özgürlük getirdiğini gösterdik. Devrimden sonra halk kendini keşfetti. Her türlü basını serbest bıraktık. Tunus’ta demokratik bir değişim gerçekleştirdik. Herkes kendisini kolayca ve özgürce ifade edebiliyor artık. Bu devrim burada başarılı olursa diğer bölgeler için ise ilham kaynağı olacaktır. İnanıyoruz ki halk kendini keşfettikçe kendisi için daha iyi olanı da keşfedecektir.
Öncelikle kalkınmaya önem verdik. Diktatör rejim bir enkaz bırakmıştı. Şu an yüzde 17 işsizlik var. Yeni kalkınma programımızla inşallah fakirliğe ve işsizliğe çözüm üretmeye çalışıyoruz. Bu noktada bize büyük yardımlar yapan Türkiyeli kardeşlerimize teşekkür ediyoruz. Ak Parti hükümeti Tunus’a maddi yardımda bulundu. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Davutoğlu devrim sırasında bizi ziyaret etti. Hem maddi hem manevi destek verdiler. Bizde bu kadirşinaslık karşısında liselerimizde Türkçeyi seçmeli ders olarak koyduk. Ancak işimizin zor olduğunu biliyoruz.
Şimdi muhalefet elli yıldır hakları ellerinden alınmış Tunus’u bir günde değiştirmemizi istiyor. Oysa deprem olan yere inşaat yapılmaz. Eğer muhalefet bizi sürekli sallarsa bir şey yapamayız. Muhalif partiler bizi çok sıkıştırıyorlar. Grevler yapıyorlar ve ülkeyi bir günde değiştirmemizi istiyorlar. Oysa biraz vakte ihtiyacımız var. Biz sorunları ertelemiyoruz. Elimizde sihirli değnekte yok sadece biraz zamana ihtiyacımız var. Bu nedenle Tunus halkı zaten acele ediyor. Lütfen diğer bölgelerde bulunan kardeşlerimiz bizleri anlasın ve acele etmesinler. İnşallah her şey yoluna girecektir.
Sonuç olarak Tunus’ta devrim benim için sürpriz değildi. Ancak beklenenden daha erken oldu. Ama diktatör sistemlerinde halk her an patlamaya hazır bomba gibidir. Ben sokağa dönük kitaplar, yazılar yazdım arkadaşlarım bana kızıyorlardı. Oysa devrim sokaktan başlar. Sonuçta öyle oldu. Tunus’ta gayrimüslim yok, halkın yüzde yüzü Müslüman, Sünni ve Malikiyiz. Farklı ırklar yok. Bundan dolayı bizim azınlık sıkıntımız yok.
Bu devrimi farklı unsurlularıyla Tunus halkı yapmıştır. Sizden beklentimiz hayırdır. Hayır olan her şeyi bekliyoruz. İş adamlarınız burada iş yapsınlar. Yazarlarınız Tunus devriminin başarısını yazsın. Ben devrimden önce İngiltere’deydim. Birçok başkent bana kapısını kapatmışken Türkiye ve İstanbul benim için açık bir kapı idi. Bunu hiçbir zaman ben ve Tunus halkı unutmayacaktır.
HABERE YORUM KAT