Ulusalclk, Milliyetçilik, Antikolonyalizm
Alasdair MacIntyre, Hristiyanln 'bir norm oluturmak için' Feodal düzenin terminolojisine snmak zorunda kald'ndan dolay, Feodal toplumsal ilikileri eletirme imkânndan' mahrum kaldn belirtir ve Aziz Anselmus'un insann Tanr'yla olan ilikisini (Hristiyanlk) Senyörle 'isyankâr kiraclar' (Feodalite) arasndaki ilikiyle örneklediine iaret eder. Nitekim Hristiyan terminolojisinde Tanr'ya 'Senyör' ya da 'Lord' diye hitap edilmesi, Hristiyanln Feodal söylemin yapsn temellük ettiinin açk kantlarndan biridir.
Bu, elbette, Avrupa Ortaçağında Feodal toplumsal ilişkilerin niçin bu kadar uzun sürdüğünü de gösteriyor. Katolik kilisesinin, MacIntyre'ın da belirttiği gibi, Feodaliteye karşı muhalefet imkânını, aynı söylemin yapısı içinden konuştukları için, kaybetmiş olması, Feodalitenin kendisini yeniden-üretmesini mümkün kılacak şartlara zemin hazırlamış olmalıdır.
Bir söylemin yapısını temellük etmenin ortaya çıkardığı problemlerin, bırakınız Ortaçağları, bugün de yaşandığına tanıklık ediyoruz. Milliyetçilik ile Aydınlanma söylemi arasındaki ilişkilerin, Milliyetçiliğin 'yerliliği'nin sorguya çekilmesine yol açacak kertede vahim sonuçlarını, Partha Chattarjee'den öğreniyoruz. Chattarjee, 'milliyetçi akımlar[ın], anti-kolonyalist niteliklerinden dolayı Avrupa'dan özgürleşmeyi arzulasalar da Aydınlanma-sonrası rasyonalist söylemin terim ve kavramlarını içselleştirdikleri için, bizzat reddettikleri moderniteden türeyen söylemler olarak onun içinde sıkışıp kalmakta' olduklarını, diğer bir deyişle, türemiş söylemler olarak milliyetçilikler[in], türedikleri kaynak olarak moderniteden özgürleşmeyi sağlayama[dıklarını], dahası, milliyetçilik[in], Avrupa modernitesine özgü kültürel ve siyasal hastalıkların Batı-dışı coğrafyalarda yeniden üretilmesine vesile ol[duğunu]' bildirir (P. Chattarjee, aktaran İrem, Nazım, Doğu Batı Dergisi 157-179)' Cemil Meriç'in de 'Batı'nın her hastalığını ithale memur bir anonim şirket' gibi çalışan bir entelijansiya'dan sözederken kastettiği de tastamam budur!
Bu durumda Kemalist ulusalcılığın, Chattarjee'nin de belirttiği gibi, Aydınlanma-sonrası rasyonalist söylemin terim ve kavramlarını içselleştir[diği], bir başka deyişle Aydınlanmanın Rasyonalist söylemini temellük ettiği için, antikolonyalist ve yerli bir kültür üretememiştir. Tipik örneğini, değerli dostum Aykut Köksal, Chattarjee'nin sözünü ettiği rasyonalist söylemi, Osmanlı mimarlığına bakışta buluyor. Köksal yeni yayımlanan 'Anlamın Sınırı' adlı o gerçekten ufuk açıcı kitabında, Batıcı ve ulusalcı kimlikli sanat eleştirmenlerinin 'Osmanlı mimarlığını Batı mimarlık tarih yazıcılığı üzerinden okumaya' kalktıklarını ve bunu da 'modernist paradigmanın taşıdığı kavramlar[a]' başvurarak yaptıklarını bildirir: 'bütünlük ve strüktürel netlik', 'kütle-hacim dengesi' (...) [rasyonel kılınmış] strüktür sistemi', (...) [ve] 'geometrik rasyonalizm[in], bu okumada genelde Osmanlı, özelde Sinan mimarlığını yetkin kılan değerler olarak tanımlan[dığına]" değinir: 'Bu değerleri doğrulamayan öğeler ise ya zayıflık olarak tanımlanır ya da bütünün taşıdığı varsayılan anlamdan kopartılarak açıklanır.
Bu durum, Türk modernleşmesinin ulusalcı tavrının, entelektüel (ya da, kültürel) bağlamda antikolonyalist ve antiemperyalist olmadığını mı gösteriyor? Galiba, evet!.. Chattarjee'den yola çıkarak söylersem, Türk Modernleşmesinin Kemalist ulusalcılığın, tıpkı öteki milliyetçi akımlar gibi, 'anti-kolonyalist niteliklerinden dolayı Avrupa'dan özgürleşmeyi arzulasa da Aydınlanma-sonrası rasyonalist söylemin terim ve kavramlarını içselleştirdiği için, bizzat reddettiği moderniteden türeyen bir söylem olarak onun içinde sıkışıp kaldığı, apaçık ortadadır.
Böyle bakıldığında MHP'nin milliyetçiliğinin, Kemalist Ulusalcılıktan daha 'yerli' bir söylem ürettiği söylenebilir ve bu söylem bugün itibariyle, ırkçı bir söylem de değildir. Dolayısıyla bugün AK Parti'ye karşı MHP'nin Milliyetçiliği ile CHP'nin Kemalist Ulusalcılığı arasında görülen ittifak, zihinsel arkaplan olarak, Aydınlanma mahreçli olamaz.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT