Ulusalcılar Türkiye'ye ne kadar yakın?
İnsan ülkesinden uzak kalınca her şey seyreliyor. Gerçek de... Kat edilen uzaklıkla orantılı bir ülke fotoğrafı. Türkiye ile ilgili, dünyanın bir başka köşesinde bilinenler ne kadar anlatır Türkiye'yi?
Bütün hayatını Bali adasındaki Ubud şehrinde geçiren biri için Türkiye biraz futbol, biraz da uluslararası ajanslara yansıyan sel felaketi demek! Zorlasanız Avrupa Birliği üyesi olma ihtimali de girebilir bu listeye. Ama o kadar.
Söz konusu yazarlar olunca, bu görme kaybının biraz azalmasını bekliyor insan. Ama nafile. Belki de bu sebeple, Ubud festivaline davetli hemen her yazar ülkesinin siyasetini değerlendirecek bir uzmanmışçasına soru yağmuruna tutuluyor. Hiç hesapta yokken yılların biriktirdiği klişelerle mücadele etmek zorunda kalıyorlar.
Dışarıdan bakınca Türkiye, AB'ye girmek için yanıp tutuşan ama bunun için hiçbir çaba göstermeyen bir ülke. Yazarlarını yargılayan, Hrant'ı öldüren... Bu tepkiyi haklı olarak dile getirenlerin, Hrant'ı öldürenlerin kim olduğu konusunda ise hiçbir fikirleri yok. Hrant'ı öldürenlerin bağlantıda olduğu güçlerle şu anki iktidarın nasıl bir mücadele içinde olduğu hakkında bugüne kadar hiçbir şey duymamışlar. Türkiye nasıl bir süreçten geçiyor, hiçbir fikri olmayan iyi niyetli yazarlar anlamak için soruyor; çünkü onlara göre Hrant Dink'i öldüren, Orhan Pamuk'u yargılayanlar hâlâ iktidarda. Yahudi kökenli Avustralyalı bir yazar, 'Hrant öldürüldüğünde AKP iktidarda değil miydi?' diye soruyor. Aynı iktidarın, devletin içindeki derin odakları çözme çabasını duyunca şaşırıyor.
Butto ailesinin genç kuşağından Fatima Butto ile katıldığımız oturumda da benzer sorular vardı. Fatima, ülkesi Pakistan'daki iç meseleleri anlatıyor. Halası Benazir Butto hakkında basına da yansıyan olumsuz görüşleri, ölümünden sonra daha usturuplu bir tepkiye bürünmüşse de ülkesindeki rejimin olumsuzluklarını anlatırken sözünü sakınmıyor.
Dinleyiciler Fatima'nın aile köklerini ve siyasetle ilişkisini merak ederken, bana daha çok Türkiye hakkındaki eleştirilerini aktarıyorlar. Kürtler, Ermeniler, asker, sivil dengeleri vs. Türkiye hakkında uzun yıllara dayanan önyargıları dilim döndüğünce cevaplamaya çalışıyorum.
Yedi ayrı ülkede, İslam üzerine yaptığı araştırmaları 'Inside The Muslim Mind' adıyla kitaplaştıran Pakistanlı sosyolog, yazar Riaz Hassan toplantıdan sonra; 'Türkiye'yi tanımıyorlar, yeni dinamikler hakkında hiçbir fikirleri yok. Çok yararlı oldu söyledikleriniz.' diyerek samimiyetle Türkiye hakkında beslediği umudu ve sevgiyi dile getiriyor.
Prof. Riaz Hassan'ın kitabı önümüzdeki günlerde Türkçede de yayımlanacak.
Konunun, Hassan gibi yakından ilgili olanları dışında, Türkiye'yi uzaktakiler tanımıyor. Ya içeridekiler? İçeride olduğunu bildiklerimiz? Kendilerini bu ülkenin efendisi sayan Ulusalcılar ne kadar doğru tahlil ediyor Türkiye'yi? Tuhaf bir biçimde, dışarıdan görünen fotoğrafla içeride ulusalcıların yanlış perspektifle algıladığı arasında çok fazla benzerlik gördüm. Dünyanın o kadar uzağından bakıldığında, pek çok yabancılaştırıcı etkenle bozulan bir fotoğrafı, bu kesimin burada kendiliğinden üretmesi sahiden hazin.
Dünyanın öbür ucunda, bilgilenme kaynağı sadece medya olan yabancılarla, bu ülkede yaşayan ve kendilerine ulusalcı diyen kesimlerin zihnindeki Türkiye fotoğrafının benzeşmesini nasıl açıklayacağız? Aşırı ideolojik bakmanın bir körlük yarattığı biliniyor. Olup bitenleri doğru yorumlamada miyop kalan, gerçeği ıskalayan bir kesim bu. Kendi yapay gerçeğinden büyülendiği için, gerçeğe temas etmekte zorlanan. Neticede gerçeğe uzaktan bakmak kadar, geçeği kendiyle başlatmak da sorun.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT