1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Uludere Katliamının Siyasi Kullanımı ve Onur
Uludere Katliamının Siyasi Kullanımı ve Onur

Uludere Katliamının Siyasi Kullanımı ve Onur

Müslümanların vicdanını mola vermeden soluk soluğa sorgulayıp duruyorsunuz da, Kemalistlerin ve en büyük katliamlara, cinayetlere hedef olmuş Kürt halkını yönetenlerin vicdanına dönüp neden bir çift söz söylemiyorsunuz?

28 Mayıs 2012 Pazartesi 05:42A+A-

Orhan Miroğlu, Uludere katliamını ve bugün yaşanan tartışmaları farklı bir şekilde yorumlamış:

Bir katliamın siyasi kullanımı ve onur

Roboski katliamının yol açtığı siyasi ve ruhsal kopuştan söz ediliyor.

Şiddet, son otuz yılda her iki halkın arasındaki duygusal, insani ilişkilere kuşku yok ki ölümcül darbeler indirdi ve birbirinden farklı ulusal psikolojilerin oluşmasına yol açtı.

Roboski’ye bomba yağdıranlar, Kayseri’de bomba patlatanlar; elli bin ölüye, 17 bin faili meçhul cinayete rağmen, Kürt ve Türk halkının birarada yaşama iradesinin yok edilemediğinin farkındalar mı bilemeyiz, ama kan akmaya devam ettiğine göre, muhtemelen başka çarelerinin olmadığını düşünüyorlar.

Daha fazla Kürt ve daha fazla Türk öldürmenin peşindeler.

Durum bu; lakin bugün artık, Türkiye’nin katliamlar, darbeler ve cinayetlerle tanımlanan geçmişiyle yüzleşme ve hesap sorma sürecinde kimin nerede durduğuna bakmaksızın; bu geçmişin araçsallaştırılması ve siyasi kullanımı peşinde olanlarla, gerçek bir hesaplaşma peşinde olanları birbirinden ayırt edemez ve hakikat yolunda hep beraber yürüyemeyiz

Müslümanlar ve üç seçimdir oy verdikleri partiyi alın bir tarafa koyun, Türkiye’nin geçmişiyle yüzleşmesinden geriye ne kalır Allah aşkına?

Müslümanların vicdanını mola vermeden soluk soluğa sorgulayıp duruyorsunuz da, Kemalistlerin ve en büyük katliamlara, cinayetlere hedef olmuş Kürt halkını yönetenlerin vicdanına dönüp neden bir çift söz söylemiyorsunuz?

Ergenekon’u aklayanların, avukatlığını yapanların, Dersim’de öldürülen kendi akrabalarının anısına dahi saygısı olmayanların, Esed’e heyetler yollayıp duranların, Kürt halkını Ergenekon ve JİTEM davalarından itinayla uzak tutanların, korucu ailelerine karşı gerçekleşen sayısız katliamlar için şimdiye kadar bir özür dahi dilemeyenlerin, Roboski’de adalet aramaları mümkün mü?

Roboski’deki araçsallaştırmayı ve bir katliamı araçsallaştırmanın nasıl başarılabildiğini anlayabilmeniz için Hrant Dink davasına bakmanız yeterli.

Kuşattılar bu davayı, araçsallaştırdılar, cinayetin bir Ergenekon operasyonu olduğunu unutturdular.

Her şey bir yana ahlaki sonuçları ortada.

Hrant’ı anmaya gelenler bir gün sonra Silivri’nin kapısında nöbetteydiler!

Ne kadar ironik ki, Müslüman kesimin Hrant’ın davasına yeteri kadar ilgi göstermemesinin sebebi üstünde hiç düşünmeyenler, bu yıl 24 Nisan’ı anma etkinliğinde hazırlanan bildiriyi okumak için başörtülü bir kadın aradılar.

Böyle trajedi ve böyle adalet arayışı olur mu?

Şimdi aynı şeyi Roboski’de yapmanın peşindeler.

Dertleri adalet arayışı filan değil, araçsallaştırma ve siyasi kullanım..

Bu bakımdan, katliamların ve cinayetlerin hesabını sorma meselesinde Müslümanların vicdanıyla bilinçaltıyla bugün bu kadar uğraşanlar, biraz da CHP ve Kemalistlerin vicdanı ve bilinçaltıyla uğraşsalar iyi ederler. Ama böyle davrandıkları zaman sola da BDP’ye de söyleyecekleri olur herhalde. İşte buna cesaret edemiyorlar. Hrant’ın davası göz göre göre araçsallaştırıldı, bir tetikçinin davası haline geldi, neden diye sormadılar, Hrant’ı anmaya gelen elli bin kişi, nasıl olur da Ergenekon’u yani Hrant’ın gerçek katillerini bir defa dahi ağızlarına almadan yürür diye bilimsel ve akademik bir merak duymadılar.

Şimdi oturmuş Müslümanların bilinçaltını yazıyorlar.

Müslümanların vicdanında elbette, iyileşmesi gereken çok şey var, ama bu ülkenin asıl derdi, asıl vicdansızlığı İttihatçılık ve Kemalizm’de yatıyor.

İyileşmesi ve yumuşaması gereken vicdan da, hesaplaşılması gereken vicdan da, o vicdandır!

Ve bu hakikati unutturmaya çalışmak boşunadır.

Türkiye’nin kör topal da olsa, geçmişiyle yüzleşmesini ne sola ne Kürt hareketine değil, CHP’ye hele hiç değil, Müslümanlara ve Başbakan Erdoğan’a borçluyuz.

Ne Müslümanların ne Başbakan’ın hakkı inkâr edilemez..

Ben etmiyorum.

Başbakan Dersim katliamından, Apê Musa’dan, Diyarbakır cezaevinden, Kürt ve Türk anaların yüreğine oturmuş acılardan söz ederken, onunla beraber gözleri nemlenmiş, onunla beraber ağlamış olanlardanım.

Ama her şey Roboski’ye kadar, herkes gibi ben de Roboski’de duruyor ve bir muhasebe yapıyorum.

Roboski, bir halkın tarih boyunca bu kadar kolay ve bu kadar hesapsızca katliamlara uğramasının henüz sonuna gelmediğimizi göstermekle kalmadı, bizi vaktiyle ağlatabilmiş bir başbakanın birden bire nasıl bir ulusal kibir ve gurur içinde davranabileceğini de gösterdi.

Sayın Başbakan,

Bilmelisiniz ki, Kürtleri de Türkleri de artık sadece silahlar değil, bazen sarf edilen sözler de öldürüyor!

Ve asıl bu sözler bizi silahtan daha beter vuruyor!

Tatmadığı acı, başına gelmedik bela kalmamış bir halk sizden özür beklerken, alabildiğine ulusal gurur, alabildiğine ulusal kibir ifade eden sözler sarfetmek barışa ve birarada yaşamaya hizmet etmez.

Bir devlet terörle mücadele ederken, Ahmet mi Mehmet mi ayırımı yapmak zorundadır

PKK için memleketin her tarafı, Yüksekova da, Kayseri de bir savaş alanıdır.

Ama bir devlet böyle davranamaz, 34 kişinin katledilmesini, “terör bölgesi” diyerek meşrulaştıramaz!

Sonra, “Tazminatsa tazminat” sözü onur kırıcıdır.

O halk “kan parasının” peşinde değil, onurunu korumanın peşindedir.

Para-pul istemiyor sizden, suçun bir kez daha cezasız kalmamasını istiyor, acısına ve yasına saygı talep ediyor.

Oysa siz “tazminatsa tazminat” diyor ve ondan ötesini kabule yanaşmıyorsunuz

Dahası tazminatla özür arasında bir fark görmüyorsunuz.

İki aşiret arasındaki kan davalarında dahi, para-pulu konuşmadan önce, insanlar aynı sofralara oturur, aynı ekmeği bölüşür ve aynı çorbaya kaşık sallarlar.

Sayın Başbakan,

Roboski’ye gidip o acılı insanlara misafir olmalıydınız.

Sofralarına oturmalı, ekmeklerini paylaşmalı, 34 kişinin ruhuna onlarla beraber Fatiha okumalıydınız.

Yüzlerine bakıp özür dilemeliydiniz!

Ama hâlâ geç değil.

Roboski katliamını aydınlatmak, suçun cezasız kalmamasını sağlamak, ve Roboski’nin siyasi kullanımının önüne geçmek sizin elinizde!

Size inananları bir kez daha ağlatabilmek veya sonsuza kadar kahretmek sizin elinizde!

orhanmir@hotmail.com

TARAF 

HABERE YORUM KAT

3 Yorum
  • Murat AYDOĞDU / 28 Mayıs 2012 15:43

    TC'nin kuruluşundan beri devlet denen etenin sürekli saldırdığı katlettiği Müslümanları eleştirmenin dayanılmaz hafifliği ile davranan kendini bilmez sekülerler ve onların yalakası Müslüman geçinenlere karşı vicdanlı bir ses.
    Miroğlu'nun özellikle son yazılarındaki insaflı değerlendirmeler ilgi ile takip ediyorum. Kendisi için hayırlı olacak şeyler için bismillah diyelim....

    Yanıtla (0) (0)
  • Hasan Soylu / 28 Mayıs 2012 13:09

    Orhan Miroğlu'nun açık yüreklilikle dile getirdiği vurguları maalesef pek çok Müslüman "aydın" ifade etmekten aciz. Eziklik kompleksi lal etmiş!

    Yanıtla (0) (0)
  • HARUNN / 28 Mayıs 2012 11:55

    Bu yazının büyük bir çoğunluğuna katılıyorum. başka haberlere hakaret etmeyen yorumlar yaptım yayınlamadınız. Ben İdris Naim Şahin'in sırf pkk ve gizli açık destekçileri istiyor diye görevden alınmasına karşıyım. Tıpkı Hrant dinki anmaya gelip daha sonra soluğu silivride alanlar gibi, İdris Naim Şahin'inin görevden alınmasını isteyenler de Uludere'de yakınları hayatlarını kaybeden insanların acılarını düşündükleri için değil. Tuzağa düşürülen hükümeti nasıl yıpratırız gayretinde oldukları için. içişleri bakanının kellesini istiyorlar. Ayrıca İdris Naim Şahi'in Uludere'de hayatlarını kaybeden masumlara üzülmediğini sanmıyorum. sözleri yanlış anlama çekiliyor çarptırılıyor. konuşmasını izledim. uluderede hayatını kaybedenler için "bizim insanımız" "bizim gençlerimiz" diye söze giriyor. Bence çözüm, İçişleri bakanının görevden alınması değildir. Ancak bakan sözlerinin yanlış anlama çekildiği, ama yine de bu sözlerden dolayı uluderede hayatını kaybedenlerinin yakınlarını üzdüyse onlardan özür dilediği anlamında bir basın açıklamasıdır. Ak parti bakanı görevden alamaz bakan da bunu hak edecek bir suç işlememiştir. ayrıca böyle bir görevden alım ak partinin oylarını Türkiye'nin bdp nin güçlü olduğu yerlerde kalan bölgelerinde büyük oranda düşürür. Ak parti müslüman Türklerin, Kürtlerin ve diğer Müslümanalrın kualisyonudur. Kürt Müslüman kardeşler uludere konsunda İdris naim şahinin istifasını isteyebilir. onların gözünden bakınca onlara hak veriyorum. Ancak diğer tarafta İdris Naim Şahinin görevden alınmasını uludereden özür anlamında algılamaz. pkk istediği için Bakan görevden alındı gözüyle bakılır. ve acısı ak partiden çıkarılır. Kürt Müslüman kardeşler de Müslüman Türk kardeşlerinin Gözüyle olaya bakıp onlar da bu tarafa anlayışlı olmalıdır. Herkes kendisini karşısındakinin yerine koyarak düşünmelidir. yorum yayınlanır mı bilmiyorum. yayınlansa da nasıl tepkiler alacağımı tahmin ediyorum. devletcilikle, ırkçılıkla, faşistlikle suçlanacağım. Ama hiç birisi olmadığımı rabbim çok iyi biliyor. vesselam.

    Yanıtla (0) (0)