Uludağ Üniversitesi’nde Seyyid Kutub’un Şahitliği Konuşuldu
İnsani Değerler Topluluğu, Uludağ Üniversitesi’nde Öncü Şahsiyetler Dersleri kapsamında Seyyid Kutub’un şahitliğini Hamza Türkmen’in eşliğinde ele aldı.
Esma Topaloğlu / Haksöz Haber
Uludağ Üniversitesi İnsani Değerler Topluluğu, bahar yarıyılının ilk programını, Öncü Şahsiyetler Dersleri kapsamında Seyyid Kutub’un şahitliğini ele alarak Mediko Kırmızı Salon’da gazeteci-yazar Hamza Türkmen’in katılımıyla gerçekleştirdi.
Seyyid Kutub’un ideolojik ve kronolojik hayatını anlama ve anlamlandırma noktasında, bizlerin tutum ve davranışlarını ele alarak ön bir giriş yapan Hamza Türkmen, konuyu daha geniş bir çizgiden değerlendirerek, geçmişten günümüze Türkiye’de ve dünyada ümmetin durumunu analiz ederek, Müslümanların üzerine düşen sorumluluklara ve yapılması gerekenlere dikkat çekti.
“Biz tarihi süreç içinde nimeti kaybetmenin sonucu düşmüş, dağılmış bir ümmetin çocuklarıyız. Yeniden toparlanmamız yeniden dirilmemiz lazım. Niyetlerimiz var, İslami duyarlılığımız iyi ama şûraya ehil miyiz, dünya siyasasını, usuliddini, bilmediklerimizi insanlara adap çerçevesinde en iyi şekilde aktarma konusunda nasılız?” sorusunu yönelterek sözlerine devam eden Türkmen, gerekli ıslah çizgisini yakalayabilmenin şartı olarak şu ilkeleri sıraladı:
* Yeniden Kur’an ve sünnet çizgisinde olmak,
* İçtihat kapısını açmak,
* Bidat ve hurafelerden inancı arındırmak,
* Sömürgeciliğe karşı mücadele etmek.
“Seyyid Kutub’da hiçbir şekilde şiddet formu yoktur. Hiçbir yerde devlet kuralım demiyor. O, bizlerin Kur’an ile irtibat kurarak dünyayı daha iyi okuyarak ilk dönemdeki gibi bir Kur’an nesli oluşturarak ümmeti yeniden ayağa kaldırmamızı istiyor.” diyerek Seyyid Kutub’un anlaşılması noktasında haksız iddialara maruz kaldığına dikkat çeken konuşmacı, dönemin gelenekçi ve iktidar merkezli anlayış sahiplerinin söylemlerindeki devletçi tutumları eleştirdi.
Seyyid Kutub’un sadece bir mezhebi, ırkı veya bölgeyi etkileyerek sınırlı kalmaktan ziyade dünyanın birçok İslami hareketini etkilediğini ifade eden Türkmen, 20. yüzyılın başlarında sömürgeciliğin, emperyalizmin, işbirlikçilerin zülüm ve baskısı altında olan İslam ümmetine, kurtuluşun reçetesinin İslam olduğunu anlatma noktasında büyük bir çaba sarf ettiğini ifade etti.
Türkmen, Seyyid Kutub’un 1940’lı yıllardan sonra İslami kimliğe yönelmesiyle oluşan duruşu ile beraber, İslami kimliğini Mısır’daki mevcut İslami birikimle şekillendirdiğini ifade etti.
Mısır’da Sisi darbesi zamanında Muhammed Bedii’nin meydandaki “Biz asla boyun eğmeyeceğiz, birer birer öleceğiz fakat teslim olmayacağız ama silaha da el atmayacağız, biz direnişimizi barışçıl bir direniş olarak devam ettireceğiz.” sözleri ile kanaat önderlerimizin, düşünen bir şahsiyet olmakla beraber düşünceyi pratik hayata geçiren, düşünce ve eylemi bir arada yaşayan şahsiyetler olduğunu vurguladı.
Son olarak Seyyid Kutub’un eserlerini de ele alan konuşmacı, Kutub’u 4 madde ile özetledi:
1. Kur’ani ölçüleri esas alarak bu iradeyi her şeyin üstünde tutması,
2. Kelime-i tevhid üzerinde durarak “La ilahe illallah” cümlesini, yeryüzündeki her türlü hakimiyetlere karşı isyan kabul etmesi,
3. Toplumun yeniden İslamlaşması için zihinsel bir hicretin gerekliliğine inanması,
4. İktidar olmadan önce ümmeti diriltmeyi amaçlaması.
Seyyid Kutub’un Yoldaki İşaretler kitabında, hayatındaki mücadeleyi özetlediğini ifade eden Türkmen, son olarak, “Nihayetinde herkes kendi dönemi içinde değerlendirilir, herkesin kendi tarihiyle sınırlı bir biyografisi vardır ama bizler için aslolan şey, şahsiyetlerin sınırlı olduğu çevrede aşkın olarak ortaya koyduğu duruşları ve mücadeleleridir.” diyerek sözlerini tamamladı.
Program, soru-cevap kısmının ardından sona erdirildi.
HABERE YORUM KAT