1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. Uludağ Üniversitesi’nde “Muhafazakarlık” konuşuldu
Uludağ Üniversitesi’nde “Muhafazakarlık” konuşuldu

Uludağ Üniversitesi’nde “Muhafazakarlık” konuşuldu

Uludağ Üniversitesi İnsani Değerler Topluluğu bu dönem başlattığı kavram derslerinin üçüncüsünü “Muhafazakarlık” başlığı altında Gülsüm Alpay’ın sunumuyla gerçekleştirdi.

03 Nisan 2015 Cuma 19:55A+A-

Üniversitedeki Mediko Kırmızı Salon’da gerçekleşen programda, topluluk üyelerinden  Elif Güldibi’nin giriş mahiyetinde, muhafazakarlığın tarihi arka planını ve öne çıkmış isimleriyle birlikte teorik çerçevesini özet bir şekilde sunmasının ardından sözü alan Gülsüm Alpay, muhafazakarlığın kavramsal boyutunu ve tarihi gelişimini açarak devam etti.

Konuşmacı kelime karşılığı olarak “conservatism” yani mevcut yapıya hayat veren geleneksel normları koruyan anlamına gelen kavramın; Fransız İhtilali ve sanayi devrimiyle birlikte yaşanan radikal değişime ve bu değişimin toplumsal düzeni altüst eden yıkıcı etkilerine karşı bir tepki olarak belirginleştiğini, bunun yanı sıra aydınlanma filozoflarıyla bir polemik halinde şekillenerek rasyonelleşen modern  bir ideoloji olması hasebiyle  gelenekçilikten ayrıştığını fakat istikrarı; radikal değişimler karşısında kontrollü değişimi savunan, toplumun mayasını oluşturan  unsurlar olarak düşünüldüğü için de; din, aile, cemaat gibi toplumda içselleşmiş bir halde varolan kurumsal yapıların sürekliliğini korumak isteyen bir karakter arzettiğini ifade etti.

Muhafazakarlığın tarihi süreç içerisinde bölünmelere uğradığını ve ana karakteristiğini koruyarak farklı konjonktürler içerisinde çeşitlilik arzederek varolduğunu belirten Alpay, ortaya çıktığı yer olan Kıta Avrupası’nda daha uzlaşmaz ve reaksiyoner konumda  geliştiğini buna karşılık Amerikan tipi muhafazakarlığın ise daha esnek bir yapıda olduğunu  ifade etti.

Türkiye konjonktüründe ise Tanzimatla birlikte başlayan modern etkilerin İttihad ve Terakki’yle artarak devam ettiğini, Cumhuriyetle birlikte ise üstten inmeci, radikal bir değişim yaşandığını belirten konuşmacı; halkın değer yargılarını hiçe sayan, yerleşik kurumları altüst eden bu Kemalist anlayışa karşı muhafazakar zihnin verdiği tepkinin mahiyetini anlattı. Bu bağlamda muhafazakarlar nezdinde  bu süreçte değişimin içeriğinden ziyade değişimin metoduna, yapılış şekline karşı çıkıldığını ifade etti.

Ardından konuşmacı; Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Hamdi Tanpınar, Peyami Safa, Nurettin Topçu, Necip Fazıl Kısakürek gibi muhafazakarlığın farklı tonlarını temsil eden kişiliklere değindi.

Türkiye’de toplum nezdinde muhafazakarlığın; dindarlığı koruma refleksini taşıdığını,yabancılaşmaya ve liberalizmle gelen ifsat içerikli özgürlük anlayışlarına karşı direngen durmaya bir anlamda tekabül ettiğini söyleyen konuşmacı buna örnek sadedinde; kadın erkek ilişkilerinde sınırları gözetmeyen anlayışın muhafazakar toplum düzleminde tepki ile karşılandığını ve aileyi korumak için bu hassasiyetin bu bağlamda üniversite  öğrencisine ev kiralamamaya kadar giden bir boyutunun olduğunu söyledi.

Alpay, bu geleneksel zeminin, Kur’an’ın muhkem esaslarını  ve aslı Kur’an’da olan mütevatir sünneti merkeze alan bir hatla buluşmanın vesilesi olabileceği gibi aynı zamanda  bunun önünde bir engel teşkil edebileceğini de örnekler üzerinden anlattı.

Siyasal düzlemlerde muhafazakarlığın aktörlerinin de değişebilir bir nitelikte olduğunu sözlerine ekleyen konuşmacı kendine ‘devrimci ‘diyen  bir zihnin nasıl statükoyu koruyan bir muhafazakarlığa bürünebildiğini görmenin mümkün olduğu  gibi kendisine muhafazakar diyen bir iktidarın da devrimci hamleleri içinde  taşıdığını görmenin mümkün olduğunu söyledi.

Son olarak Gülsüm Alpay  İslami kimlik ile muhafazakar kimliğin birbirinden ayrışan temel noktalarına değinerek konuşmasını tamamladı:

* İslami kimlik katıksız bir şekilde vahyi değerleri esas alır.Kültür,gelenek,tarih ve modern unsurlar bu ölçünün  süzgecinden geçirilerek kabul edilebilir. Muhafazakar kimlik açısından ise vahyi değerler/ed-din  araçsaldır, kültürün/tarihin/toplumun bir parçasını oluşturduğu için değer görür. Dolayısıyla muhafazakarlık eklektik bir yapı arzeder.

*Muhafazakar kimlik yerelcidir ve milliyetçiliğin farklı tonlarını taşımaya müsaittir.Tarihsel olanı kutsallaştırır. İslami kimlik ise evrensel olanı  öne çıkartır, yerellik ile evrensellik arasında denge kurar, insan iradesini tarihe ve topluma boyun eğdirmez. Sığınmacı bir karakteri yoktur.

*Kur’anın “muhkem/farklı yorumlanmaya müsait olmayan ayetler”i  ve “mütevatir sünnet/aslı Kur’anda olan Peygamberin kesin nitelikteki uygulamalar”ı sabitemizi bunun dışındakiler ise farklı yorumlara açık olan değişkenlerimizi gösterir. Muhafazakar kimliğin ise usul kaygısı zayıftır hatta çoğu zaman yoktur. Çünkü doğruyu ve yanlışı süzgeçten geçireceği bir referans ve bu referansla sağlıklı bir zeminde ilişki kurma fikri yoktur, geleneksel yapıya hayat veren kültürü ve geleneksel normları olduğu gibi kabul edip korumaya çalışır.

*İslami kimlik açısından değişim vahyi değerlerin sabiteliğinde bireysel,sosyal ve siyasal zeminde ‘ıslah edici’ bir nitelikle sağlıklı toplum ve sistem değerlendirmesinin sonucu olarak sözkonusudur. Muhafazakar kimlik açısından değişim nitelik açısından geleneksel formları ve aidiyetleri koruma gayretiyle birlikte zıtlar karşısında uzlaşıya ve dolayısıyla sentezci kimlikle birlikte kendini var edebilen kontrollü bir değişime açıktır.

Dinleyicilerin de soru ve katkılarıyla interaktif bir şekilde geçen program, Elif Güldibi’nin, konuşmacı Gülsüm Alpay’a teşekkür etmesi ve topluluğun ilerideki programlarını hatırlatmasıyla sona erdi.

unnamed-(1)-016.jpg

Haber:İlyas Acar

HABERE YORUM KAT