1. HABERLER

  2. ETKİNLİK-EYLEM

  3. "Ulu Önder"in Öldürttüğü Ali Şükrü Bey Anıldı
"Ulu Önder"in Öldürttüğü Ali Şükrü Bey Anıldı

"Ulu Önder"in Öldürttüğü Ali Şükrü Bey Anıldı

Birinci Meclis’in Mustafa Kemal’e muhalif mebusu Ali Şükrü Bey, Boztepe mevkiindeki mezarı başında anıldı.

27 Mart 2012 Salı 00:41A+A-

Trabzon-Akçaabat İlim Yolcuları Derneği ve Eynesil Ebrar Eğitim ve Dayanışma Platformu üyeleri Ali Şükrü Bey'i Boztepe mevkiindeki mezarı başında andı.

İlim Yolcuları Derneği üyesi Arif Uzun'un Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan anma programında Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan ALPAY kısa bir konuşma yaptı.

Kenan Alpay, konuşmasında amaçlarının yeni kutsal bir kişi oluşturmak niyetinde olmadıklarını sadece İslami hassasiyete sahip insanlara karşı yapılan zulümleri ve hunharca işlenen katliamları gündemleştirmek ve Cumhuriyet'in kuruluş sürecinde muhalefetin susturulması ve muhalefetin odaklandığı İslami çevrelere karşı yürütülen baskı politikalarını ortaya koymak olduğunu söyledi.

kenan_alpay-20120327-01.jpg

Ali Şükrü Bey’in hayatı hakkında kısaca şöyle bilgi sunuldu:

1884 yılında Trabzon Vakfıkebir’e bağlı Şarlı mevkiinde doğan Ali Şükrü Bey, babası kıdemli Yüzbaşı Hafız Ahmet Kaptan gibi deniz subayıdır. Osmanlı donanmasını güçlendirmek için kurulan Donanma Cemiyetinde faaliyetler yürüten Ali Şükrü Bey eğitimini Liverpool’da tamamlamış ve Milli Mücadeleye destek vermiştir.

27 Mart 1923 yılında Çankaya Muhafız Alay Komutanı Topal Osman ve adamları tarafından Mustafa Kemal’e muhalefeti dolayısıyla öldürülen Ali Şükrü Bey Trabzon Mebusu olup Birinci Meclis'te muhalefeti temsil eden İkinci Grup'ta yer almaktaydı. Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin Misakı Milli’yi ilan edip dağılmasının ardından Ankara’da kurulan Birinci Mecliste İkinci Grup'ta öne çıkmaktaydı. Başını Mustafa Kemal'in çektiği Birinci Grup laik, batıcı ve Türkçü bir Cumhuriyet’in kurulması düşüncesini savunmaktaydı. Ali Şükrü Bey, Mehmet Akif, Hüseyin Avni Ulaş, Elmalılı Hamdi Yazır gibi önemli şahsiyetlerin içinde yer aldığı İkinci Grup ise hilafetin ilgasına karşı çıkıp milletin hissiyat ve fikriyatına saygılı bir düzenin kurulması gerektiğini savunuyorlardı.

Düşüncelerini kurucusu ve başyazarı olduğu dönemin iki gazetesinden biri olan Tan Gazetesi aracılığı ile ifade eden ve İslami hassasiyetleri ile bilinen Ali Şükrü Bey resmi tarihin görmezden geldiği siyasi bir cinayetin kurbanı olmuştur.

Ali Şükrü Bey Konferansı

Mezar başındaki anmadan sonra İlim Yolcuları Derneğinin organizasyonuyla Akçaabat Erol Günaydın Kültür ve Sanat Merkezinde ‘Cumhuriyet Tarihinde Siyasi Cinayetler ve Ali Şükrü Bey’ konulu bir konferans yapıldı. Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay'ın konuşmacı olduğu konferansta Alpay, Ali Şükrü Bey için Allah’tan rahmet ve mağfiret dileyerek sözlerine başladı.

Alpay, "Ali Şükrü Bey mümin ve muvahhid biri olarak kendi döneminde Allah için şahitlikte bulunmuş, zulme karşı mücadele etmiş bir insandır. Bu mücadelesini sadece sözlü olarak değil aynı zamanda fiili olarak ortaya koymuştur. Gerektiğinde maddi yardımdan, güzel söz söylemekten ve en önemlisi de bu davada canını feda etmekten imtina etmemiş cesur, gerçekten aktif ve dönemi içerisinde önemli bir şahsiyettir." dedi.

Ali Şükrü Bey kendi dönemi içerisinde Müslümanların sorunlarına her yönüyle sahip çıkmıştır. Başına gelebilecek her türlü sıkıntıyı göze alarak mücadelesine devam etmiştir. Örnek olması açısından ise; Mustafa Kemal ve ekibinin Lozan anlaşması çerçevesinde kotarmak istedikleri hilafetin kaldırılması teklifleri karşısında ise aşılmaz ve yıkılmaz bir duvar olmuştur. Lozan antlaşmaları çerçevesinde Müslüman coğrafyanın gayrimüslim tebaanın eline geçmesi hususunda birtakım tavizkar görüşmelere set olmuş birisidir. Aynı dönemde Müslüman toplumun içerisinde yaygınlaştırılmak istenen içki ve kumar musibetlerine karşı bizzat Mecliste kanun önergeleri vermiş ve bu kanunların kabul edilmesi için canla başla çalışmış bir isimdir. Tüm bunları yaparken bu dönemde başyazılarını Mustafa Kemal'in yazdığı Hakimiyeti Milliye gazetesine muhalefet etmek üzere Tan Gazetesi çıkararak başyazarlığını yapmıştır.

Fakat Ali Şükrü Bey’in bu adaletli, merhametli, titiz ve müslümanca yaptığı faaliyetleri dönemin tek parti egemenliğini kurmak isteyen, tek adama dayalı Laik, Kemalist ve Türkçü bir sistem kurmak isteyen ‘Ulu Şef’i tarafından cezalandırılmak istenmiştir. Ve bizzat Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı Topal Osman ve adamları tarafından çadır ipiyle boğularak öldürülmüştür. Cenazesi beş günlük aramanın neticesinde köşke yakın bir tarlada ayakları dışarıda kalacak şekilde etrafı sineklenmiş vaziyette köylüler tarafından bulunarak ihbar edilmiştir. Cenazesi çıkarılan Ali Şükrü Bey’in avuçlarında boğulması sırasında Topal Osman’ın evindeki hasır sandalyenin parçaları çıkmıştır.

 

İPLE BOĞULARAK ÖLDÜRÜLDÜ

Ali Şükrü Bey’in katilinin sadece Topal Osman olmadığını, kendisine emir verip yönlendiren ‘Ulu Şef’ tarafından ifşa olmaması için Topal Osman’ın da şaibeli bir operasyonla ortadan kaldırıldığını bilmekteyiz. Başı koparılan Topal Osman ayaklarından üç gün boyunca Meclis kapısına asılmıştır. Topal Osman bir halk kahramanı değildir. Ali Şükrü Bey’i İslami hassasiyetinden dolayı tek adam diktatörlüğüne karşı çıktığı için hunharca katletmiştir. Ali Şükrü Bey’i öldürmekle İslami hassasiyet sahibi insanları ve muhalefeti susturmak istemişlerdir. Bizler nasıl İskilipli Atıf Hoca ‘ya yapılan zulme sessiz kalmamışsak Ali Şükrü Bey’e yapılan zulme de sessiz kalmayıp bunu bütün topluma ulaştırmak ve haklı mücadelesini sahiplenmek zorundayız.

ali-sukru-bey_cinayeti-ceset.jpg

Alpay, bu cinayeti Hrant Dink cinayetine benzeterek “Nasıl ki Hırant Dink, kökleri Devlet içerisinde bulunan bir çete tarafından katledilmişse Ali Şükrü Bey de böyle bir cinayetin kurbanıdır. Ogün Samast gibi Topal Osman da sadece bir tetikçidir. Dink cinayetinin takipçileri olduğu gibi Ali Şükrü Bey davasının da takipçileri olmalıdır. Ali Şükrü Bey herhangi birinin canına, malına, namusuna kastetmemiştir.  Sadece Mustafa Kemal'in düşünce ve siyasetine muhalefet ettiği için ve bunu kamuoyuna mal etmek üzere açıkça dile getirdiği için hemşerisi Topal Osman’a boğdurulmuştur. Burada sadece Ali Şükrü Bey’in canına değil, temsil ettiği İslami duygu, düşünce ve siyaset anlayışına kastedilmiştir. Ali Şükrü Bey’in öldürülmesiyle beraber Meclis'te bulunan muhalif ikinci grubun üzerinde bir korkutma-sindirme operasyonu fiilen başlatılmıştır. Ve bu cinayetle birlikte muhalif grup, en az yarı yarıya güç ve etkinlik kaybetmiştir

Türkiye toplumu öyle bir dezenformasyon operasyonuna tabi tutulmuştur ki siyasi cinayet denilince Menemen'de bir tertibe kurban giden asteğmen Mustafa Kubilay'dan başka diğer isimlerden tamamen habersiz bırakılmıştır. Kubilay meselesi devletin halka karşı yürürtüğü psikolojik harbin en önemli araçlarından birisidir. Her yıl ölüm yıldönümünde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, vali vs. laiklikla ilgili mesaj yayınlamak ve 'irtica' tehtidine karşı kararlılık sergilemek zorundadır.

Anma etkinlikleri ve hakkında yayınlanan kitap ve makaleler gerçekliği değil oluşturulmak istenen bir efsane olarak Kemalizmin aziz şehidi Kubilay sembolleştirmesini hedeflemektedir. Ali Şükrü Bey Meclis'teki kanun teklifleriyle, soru önergeleriyle, kurduğu dernek ve matbaayla, yayınladığı gazeteyle ve en önemlisi kurban gittiği siyasal cinayetle bizzat devlet tarafından karartmaya tabi tutulmaktadır. Peki Kubilay'ın kurduğu iki cümleden, yaptığı hayırlı bir hizmetten haberdar olan var mı? Elbette yok. Nasıl oluyorda kendisi hakkında neredeyse hiç bir bilgiye sahip olamadığımız bir kişi hakkında yüzlerce makale ve kitapla, her yıl tekrarlanan etkinliklerle haberdar kılınıyoruz.İşte efsane üretimi burada başlıyor.

Bizim, halkı kandırmak ve sindirmek üzere devlet imkanlarıyla üretilen psikolojik harp unsuru efsanelerle işimiz yok. Biz gerçek kişilerin hakikatin tecellisi yolunda yürüttükleri gerçek mücadelelerle ilgiliyiz. Mustafa Kemal'in Muhafız Alay Komutanı Topal Osman'ın kendi başına bu cinayeti işlemesi düşünülemez. Çünkü aralarında kişisel bir husumet değil aksine oturup sohpet edebilecekleri kadar dostlukları vardır. Bu cinayet esasen Topal Osman Ağa'nın değil ona emir ve talimat veren iradenin eseridir. Dersim katliamının, Menemen tertibinin, İsklipli Atıf Hoca gibi binlerce insanımızı katleden İstiklal Mahkemesi gerçekliğinin aydınlatılması gerekmektedir. Tarihi bütün gerçekliğiyle aydınlatmak bizim omuzlarımız üzerindedir. Tarihi gerçekleri resmi ideolojinin keyfi tasarruflarına terk edemeyiz.. Tarihin asıl sahibi zalim statükonun temsilcileri değil adalet adına mücadele edenlerdir."

Alpay, "Ali Şükrü Bey’in şahadetinin üzerinden 89 yıl geçmesine rağmen bu cinayet hala aydınlatılmamıştır. Değişik zamanlarda TBMM'de Ali Şükrü Bey cinayetinin aydınlatılması için soru önergesi veren milletvekillerinin başına neler geldiğini biliyoruz. Bunun bir risk olduğunu biliyoruz ama bu riski göze alarak hem Trabzon’da hem de Türkiye’nin genelinde Ali Şükrü Bey meselesinin aydınlatılarak bunun topluma anlatılması için elimizden gelen gayreti sarf edeceğiz." dedi.

Program soru-cevap bölümünden sonra nihayete erdi.

kenan_alpay-20120327-02.jpg

 

HABERE YORUM KAT

30 Yorum
  • Mustafa Bahadır FİDAN 5052404948 / 08 Nisan 2013 00:12

    Bu yazıları okuyuncu vay anasını be adamların filmini degil adlarını Kışlayı bırak, memleketin her kasabasında caddesi, meydanda, heykeli, okulu, stadyumu var.ADINA HEMDE İSMİ HEYKELİ DİKİLMİŞ VERİ, SEN KATİLLERİN FİLMİ YAPILIRMI DİYORSUN BEN ANLAMADIM

    *

    Tahmin ediyorum ki gençsin. Koyun güdücülerin propagandasından kendini kurtarmaya çalış; ilkokul kitaplarında okuduğun her şeye kanma.

    “O savaşlarda olmayı şeref kabul ediyorum” gibi afili cümlelere de boş ver, kendini gülünç duruma düşürmekten başka şeye yaramaz.

    Facebook profilimde gırgırına yazdığım bir cümle var. Gencin biri ona takmış, bana sitem etmiş:

    “Merhaba Sevan bey, ben sizin henüz kitaplarını okumadım ama bazı programlarda fikirlerinizi dinledim… Facebook sayfanızda Atatürk’ün insan öldürdüğünü ima etmişssiniz. Lütfen sizden rica ediyorum beni aydınlatırmısınız Atatürk nerede insan öldürmüştür? Ha bizim namusumuzu,özgürlüğümüzü savunduğu savaşlarda insan öldürdüğünü söylüyorsanız o savaşta olmayı ben şeref kabul ediyorum onuda bilmenizi isterim . . . !”

    Dayanamadım, etraflıca cevap yazdım.

    Dayı gazete mi okumuyorsun? Sırf Dersim’de 13.000 kişiyi köpek gibi itlaf ettirdi, hem silahlarını toplatıp liderlerini bertaraf ettirdikten sonra. İsyan misyan ettikleri yoktu, korkudan paniğe kapılmış taş devri aşiretleri idiler. Devlet başkanının alkol ve iktidar hastalığıyla zıvanadan çıkmış fantezisinin eseri, “Almanlar yapıyorsa bizim neyimiz eksik”ten öte bir mantığı olmayan bir manasız katliamdı. Başbakan İnönü’yü “olmaz artık bu kadar” dediği için görevden aldı, yerine emirlerine daha kolay boyun eğecek bir yalaka getirdi. Av operasyonunu baştan sona bizzat idare etti.

    1930’da Zilan vadisinde katledilen köylülerin sayısı belirsizdir. Devlet Başkanının şahsi emriyle kadın, yaşlı, çoluk çocuk belki 10.000 Kürt öldürüldü. Daha geri git: 1925’te bütün Kürdistan’da kaç bin kişi idam edildi, kaç on bin kişi dağda bayırda katledildi belli değildir. Koskoca Genç kasabası Gazi Hazretlerinin emriyle taş üstüne taş bıra

    Yanıtla (0) (0)
  • abdullah kurulay / 15 Şubat 2018 04:29

    5216 ya guvenerek Meydan okuyorsun o maddeyi kaldirin evvela

    Yanıtla (0) (0)
  • M BAHADIR FİDAN / 04 Ekim 2016 01:26

    RİZE NEDEN BOMBALANMIŞTI PEKİ? OKUYALIM PAYLAŞALIM YORUMLA BEYEN NOKTA DAHİ OLSA.YORUMLAYIN DESTEK OLUNUZ SES VER TÜRKİYEM UNUTMA UNUTTURMA....



    'Atma Hamidiye Atma, Vergi de Vereceğuz, Serpuş da Giyeceğuz'

    Aynen böyle diyordu bombardıman altındaki Rize halkı.



    1925’te Rize kendi milletinin deniz kuvvetleri tarafından bombalanır... Balkan Savaşları’nın ünlü Hamidiye zırhlısı Rize’yi bombalar... Hem de görev icabı...



    Rize’ye yapılan ve iki gün süren top atışının üstüne Rize’ye gezici İstiklal Mahkemesi gelir ve 143 kişi yargılanır. Bir günlük yargılama sonucu, 8 kişi idam cezasına; 14 kişi 15’er yıl, 22 kişi 10’ar yıl,19 kişi 5’er yıl, kalanlar da değişik hapis cezalarına çarptırılır. Bir günlük yargılama ve adalet(!). İdamlar hemen infaz edilir.



    Peki, Rize ne yapmıştı ki toplarla terbiye(!) edilmeye, hizaya getirilmeye çalışıldı? Rize’nin suçu neydi ki “atma Hamidiye din kardeşiyiz.”demesine bile aldırış edilmemiş ve Rize’ye yağan top yağmuru iki gün sürmüştü. Üstüne üstlük top yağmurunda ölen ve yaralananlar yetmemiş gibi 8 kişi daha idam edilmiş, 55 kişi de farklı hapis cezalarına çarptırılmış. Neden ve niçin? Dün bu sorular sorulmuş mu ya da sorulabilmiş mi?



    Hiç zannetmem; bu soruları o zaman soran da bunun bedelini kellesiyle ödemiştir, herhalde.



    Rize ve benzeri yerlerin toplara hedef olmasının sebebi öz olarak “muhalif olmalarıydı, muhalefet etmeleriydi” Neye mi muhaliftiler? Şapkaya.



    Evet, “Rizeli sekiz âlim ve Müslüman şapka giymeyip, dindarlara zulmü kınayıp, hükümete ”Sarığımıza, sakalımıza ve cübbemize dokunulmasın. Şapka giyenler giysin, ama giymeyenler hapse atılmasın” diyerek, jandarma karakoluna yürümüşler ve halk da yanlış gördükleri politikalara karşı onlara destek verip onlara katılınca bu yapılan bir isyan olarak görülmüş. Bundan dolayı Rize topa tutulmuş sonra da idam sehpaları kurulmuş.



    Bu olaydan miras olarak her ne kadar “Atma Hamidiye atma, vergi de vereceğuz, serpuş da giyeceğuz…” diyen halk türküsü kalsa da bunun acısı hiç gitmemiş.



    Hâsılı kelam, Rize şapkaya kurban edilmiş. Kürt, Türk ayırımı yapılmadan kurban edilen Maraş’ın, Erzurum’un, Kayseri’nin, Tokat’ın, Amasya’nın, Kırşehir’in, İskilip’in kurban edildiği gibi…



    Zira şapka kanunun yürürlüğe girdiği bir kaç ay içinde bombalanan Rize’yi bir köşeye bıraksa

    Yanıtla (0) (0)
  • Mehmet Sılay / 02 Kasım 2015 20:56

    Osmanlı Devletinin Cumhuriyete emanet ettiği bir aydın.
    Milletin istikbalinden sorumlu bir aydın.
    Ankarada resmi ideolojinin ilk siyasi cinayetinin kurbanı bu münevver ve yiğit mü'min Ali Şükrü Bey olmuştur. Misakı millinin bozuk para gibi harcandığı Lozan anlaşmasına şiddetle karşı çıkmış ve bunu TBMM'inde savunmuş. Mustafa kemalle Meclis oturumlarında TARTIŞMIŞTIR. Muhalif olmanın bedelini canıyla ödemiş. Onu hiç unutmayacağız ve katillerini de affetmeyeceğiz. Allah ona rahmet eylesin.

    Yanıtla (0) (0)
  • Sunay aksu / 20 Nisan 2015 11:33

    Ali sukru beyin oglu kimdir

    Yanıtla (0) (0)
  • turgay cici / 29 Ağustos 2014 22:39

    o zamanın şartlarında neler yaşandı bilinmez .neden boztepeye defedilmiştir tek mezar olarak .benim görüşüm son derece yanlış .düşmana bile ölüsü teslim edilirken bu ibtet kime trbzon halkınamı .şehidimize ALLAHTAN rahmet diliyorum .ruhu şad olsun .

    Yanıtla (0) (0)
  • Sadık Özdemir / 07 Haziran 2013 14:16

    Ali Şükrü Bey cinayetinde kilit adam Mustafa Kemal'in muhafız taburu komutanı İsmail Hakkı Tekçe'dir.

    Yanıtla (0) (0)
  • hakan kaya / 19 Nisan 2013 15:03

    öncelikle ali şükrü beye allahtan rahmet diliyorum.topal osman ağamıza allahtan rahmet diliyorum.yazınız şu kısmına şiddetle karşı çıyorum topal osman bir halk kahramanı ve vatansevrdir.ali şükrü beyi topal osmanın öldürdüğü bazı taihçilere göre şüphelidir.ama gerçek şudur ki bu cinaye selanik devşirmesi atatürkün işidir.

    Yanıtla (0) (0)
  • servet levent / 10 Nisan 2013 08:15

    Ali Şükrü bey islamı dava eden bir mücahitti.İslam düşmanı kefereler tarafından şehit ettirildi.Mekanı cennet olsun.Ne mutlu ona ki şehitlik mertebesine ulaştı.Ne mutlu ona ki şehatedinin 90.yılında onu sevenler hala var ve onu hatırlayıp ruhunu şad ediyorlar.Onu şehit ettirenlerin her geçen gün gerçek kimlikleri,gizli ajandaları piyasaya çıkıyor.
    Şehadedinin 90.yılında başta Ali Şükrü bey olmak üzere milli mücadelede islam davası için yer alan kahramanların ruhları şad olsun,kabirleri cennet olsun.

    Yanıtla (0) (0)
  • ersin san / 10 Nisan 2013 07:36

    Tarih yeniden yazılmalı,gerçekler acı da olsa ortaya koyulmalıdır.İnkar,red,çarpıtma ve tehdit ile tarihi gerçekler gizlenemez.Bu tarih bizim tarihimiz ve onu olduğu gibi kabul etmeliyiz.Koca bir cihan devletini kaybettik.Milyonlarca km2 kara vatan toprağını güffar elinde bıraktık.Bugün sıkıştığımız bu coğrafyada aynı acıları yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz.
    Artık buna bir son verme vakti geldi.Yüzleşme zamanı geldi.Kim dost kim düşman bunu bilme zamanı geldi.
    Korkunun ecele faydası yok.

    Yanıtla (0) (0)
  • MUHAMED SADIK / 19 Mart 2013 01:11

    Filmi yapılacak sahne, değil mi?
    İdam edilenler kimlerdir? Cavit Bey: İttihat ve Terakki’nin kudretli maliye bakanı; Alman ittifakına ve Enver’e muhalefetiyle ünlü; Mustafa Kemal’i lider olarak ilk öneren kişi; 1918 Kasım’ında Mustafa Kemal’in Fethi [Okyar] ile birlikte kurduğu gazetenin finansörü; 1918-19′da memleketin her vilayetinde kurulan Müdafaa-yı Hukuk örgütlerinin, her kent ve kasabada aynı anda yayına geçen Millici yayın organlarının ve Kuvayı Milliye çetelerinin tediye veznesi. Kara Kemal: Milli Mücadelenin İstanbul ayağını örgütleyen kişi; 1918-1920 döneminde İstanbul kadrolarının Anadolu’ya geçmesini örgütleyen teşkilatın lideri. Doktor Nazım: Ermeni tehcirinin başlıca iki mimarından biri ve tek hayatta kalanı. Sonradan “Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti” adını alan Teşkilat-ı Mahsusa’nın liderlerinden biri. Albay Arif: Mustafa Kemal’in ilk gençlikten beri en yakın arkadaşı; Ankara’ya gelişini örgütleyen ve İstasyon binasında bir süre onunla aynı odayı paylaşan kişi. Halis Turgut ve Rüştü Paşa: Milli Mücadele’nin Sivas ve Erzurum ayaklarını örgütleyen, iki kongrenin yapılabilmesini sağlayan kişiler.İsmail Canbulat: Milli Mücadele’nin iç terör örgütünün liderlerinden biri.
    Asıl idamı öngörülen örgüt başı Rauf Bey’dir [Orbay]; zamanında haber alıp yurt dışına kaçar. Rauf, Mustafa Kemal olmasa Milli Mücadele’nin lideri olması düşünülen “ikinci adam”dır. Gazi’den iki ay önce Anadolu’ya “ayak basıp” Milli Mücadelenin Ege ayağını örgütlemiştir. Misak-ı Milli’yi ilan eden meclis grubunun lideri ve Ankara rejiminin ilk başvekilidir. Milli Mücadelenin başlangıç manifestosu olan Amasya Bildirgesindeki yedi imzadan ikincisi onundur. [Atatürk meşhur Nutuk'unda bildirgenin taslağını kaleme alan memurla yaverin adlarını anar, ama imzalayanları "diğer bazı kişiler" diyerek geçiştirir. Internette Kemal şakşakçılarının kaleme aldığı doksan bin anlatıda da o isimler "diğer bazı kişiler" olarak kalır.] 1938′de İnönü’nün affıyla memlekete döner; ölünceye dek polis gözetimi altında yaşar.
    Amasya bildirgesinde imzası olan yedi askeri liderden beşi (Rauf, Karabekir, Refet,

    Yanıtla (0) (0)
  • YAŞAR ŞAHİN / 19 Mart 2013 01:09

    15 Haziran 1926′da “İzmir Suikasti” adı verilen tuhaf komplo ortaya çıkarılır. 26 Haziran’da Ankara’da İstiklal Mahkemesi kurulur. Milli Mücadele’nin örgütleyicisi ve ilk yöneticileri olan kadronun neredeyse TÜMÜ tutuklanır. Bir hafta kadar süren duruşmalarda ondördü idama mahkûm edilir. Sıra Karabekir’e gelince Başbakan İsmet Paşa bir telgrafla Gazi’ye başvurur, Milli Mücadele’nin iki numaralı kahramanını idam etmenin birtakım sıkıntılar doğuracağını belirterek şefaat önerir. Bunun üzerine mahkeme başkanı Kel Ali [Çetinkaya] İnönü’nün de tutuklanmasını emreder. Gazi bu kararı uygulatmaz.
    Duruşma günü elli kadar subay siyah sivil takım elbiseyle (ve şüphesiz silahlı olarak) mahkeme salonunda yer alır. Mahkeme heyeti gelince ayağa kalkarlar. “Otur” emrine rağmen oturmazlar, mutlak sessizlik içinde ayakta durmaya devam ederler. Karabekir onlara dönüp “oturun çocuklarım” deyince otururlar. Mahkeme heyetinde bet beniz atar. Beraat kararı verilir.
    Filmi yapılacak sahne, değil mi?
    İdam edilenler kimlerdir? Cavit Bey: İttihat ve Terakki’nin kudretli maliye bakanı; Alman ittifakına ve Enver’e muhalefetiyle ünlü; Mustafa Kemal’i lider olarak ilk öneren kişi; 1918 Kasım’ında Mustafa Kemal’in Fethi [Okyar] ile birlikte kurduğu gazetenin finansörü; 1918-19′da memleketin her vilayetinde kurulan Müdafaa-yı Hukuk örgütlerinin, her kent ve kasabada aynı anda yayına geçen Millici yayın organlarının ve Kuvayı Milliye çetelerinin tediye veznesi. Kara Kemal: Milli Mücadelenin İstanbul ayağını örgütleyen kişi; 1918-1920 döneminde İstanbul kadrolarının Anadolu’ya geçmesini örgütleyen teşkilatın lideri. Doktor Nazım: Ermeni tehcirinin başlıca iki mimarından biri ve tek hayatta kalanı. Sonradan “Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti” adını alan Teşkilat-ı Mahsusa’nın liderlerinden biri. Albay Arif: Mustafa Kemal’in ilk gençlikten beri en yakın arkadaşı; Ankara’ya gelişini örgütleyen ve İstasyon binasında bir süre onunla aynı odayı paylaşan kişi. Halis Turgut ve Rüştü Paşa: Milli Mücadele’nin Sivas ve Erzurum ayaklarını örgütleyen, iki kongrenin yapılabilmesini sağlayan kişiler.İsmail Canbulat: Mi

    Yanıtla (0) (0)
  • İbrahim DEMİRKAN / 19 Mart 2013 01:07

    Koskoca Genç kasabası Gazi Hazretlerinin emriyle taş üstüne taş bırakmamacasına yokedildi. [Şimdi adı Genç olan kasaba değil, eski il merkezi; yerinde yeller eser.] 1930’da Menemen kasabasının da havadan bombalanarak yokedilmesini emretti; gene İsmet’in tavassutuyla vaz geçirdiler.
    1925’te Devlet Başkanının kaprisi doğrultusunda şapka giymeyi reddetti diye memlekette onlarca kişi çarşı meydanlarında asıldı. Şapkaya karşı gösteri oldu diye Rize şehrini denizden topa tuttular. Hasbelkader kendini Devlet Başkanı ilan ettirmiş generalin teki “herkes kafasına külah takacak” yahut “sakallar traş edilecek” diye emretse sen olsan ne yapardın? Seni bilmem ama ben inadına sakal uzatırdım gibi geliyor bana.
    Milli Mücadele’nin ilk günlerinde yanında duran hemen herkesi 1925-26’da iktidarını pekiştirdikten sonra idam ettirdi, bilir misin? Milli Mücadelenin başlıca finansörü olan Cavit, Sivas Kongresine İttihat ve Terakki örgütünün desteğini getiren Vasıf asıldı; Milli Mücadelenin İstanbul ayağını örgütleyen Kara Kemal saklandığı kümeste kendini öldürdü. Liseden beri en yakın arkadaşı ve Ankara’daki ilk günlerinde oda arkadaşı olan Albay Arif Beyin idam kararını imzaladığı gece parti verip sabaha kadar dansetti; herkesi de zorla dans ettirdi. Rauf’u, Halide Edip’i ve Adnan Adıvar’ı da astıracaktı; vaktinde haber alıp kaçtılar. Karabekir’in idamı için emir verdi; gene İsmet’in araya girmesiyle, ordu ayaklanır diyerek vaz geçirdiler. Karabekir kimdi? Vahdettin’in ve İngilizlerin adamı diye bilinen Mustafa Kemal’i Erzurum Kongresinde Milli Mücadele ekibine kabul ettiren ve liderliğe gelmesini sağlayan kişiydi. Onu da yoketmek istedi; beceremedi.
    1923’te Meclis’te kendisini diktatörlükle suçlayan Ali Şükrü Beyi Çankaya bahçesinde şahsi muhafız alayının başı olan Topal Osman’a öldürttü. Çok fazla tepki alınca bu sefer Topal Osman’ı öldürttü. Bundan iki ay önce aynı yerde, 3 yıllık sevgilisi ve muhtemelen gayrımeşru çocuğunun anası olan Fikriye’yi kafasının arkasından vurarak öldürdüler. Tetiği bizzat kendisinin çektiği rivayet edilir, ama kesin kanıtı yoktur.
    Bundan birkaç ay so

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Paça / 18 Mart 2013 23:37

    Kısacası Topal Osman Ali Şükrü Beyin katilimidir değil midir?Bazı kaynaklara göre Evet Ali Şükrü Beyi Topal Osman Öldürmüştür.Benim okuduğum kaynağa görede Topal Osman değil İsmail Hakkı Tekçe ve adamları tarafından Ali Şükrü bey Topal Osmanın evinden çıktıktan sonra alınarak öldürülmüş ve Topal Osmanın üzerine yıkılmıştır.Ki Topal Osman İsmail Hakkı Tekçe tarafından yaralı olarak ele geçirilir geçirilmez başı kesilerek öldürülmüştür.Bazı kaynaklara göre yaralı ele geçirilince Atatürkle konuşmak istediğini ve İsmail Hakkı Tekçeye küfürler savurduğunu söylemektedir.Ayrıca okuduğum kaynağa göre asıl işin içinde Rauf Orbay vardır ve İsmail Hakkı Tekçe de Rauf Orbayın adamıdır.Ve bu adam Daha önce Trabzonda bir şahsi öldürmüş o cinayetde topal Osmanın üstüne kalmıştır.Ali Şükrü Bey cinayetini Öğrenen Atatürk İşin içinde Rauf Orbay ve İsmail Hakkı Tekçe olduğunu öğrenince Topal Osmanı gözden çıkarmıştır.Yine bu kaynağa göre Topal Osmanın adamları Giresuna geri gönderilmiş olayla ilgili hiç konuşmamaları söylenmiş uzun yıllarca O zamanki mit tarafından takip edilmişlerdir.Umarım gün gelecek ve bir şekilde bu olayın nasıl olduğu ve sorumluları ortaya çıkacaktır.

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Paça / 18 Mart 2013 22:46

    Atatürk ün İstanbul hükümeti tarafından 1919 da Samsuna gidişindeki resmi görevi nedir oradaki asayişi sağlamak.Neden Karadenizde Trabzondan Samsuna kadarki kesimde yaşayan rum Halkının türk köylerini basıp türk halkına onca pisliği yaptıktan sonra Topal Osman başlarına çökünce birde ... Topal Osmanı İstanbul hükümetine şikayet edip Topal Osman tarafından eziyete uğradıklarını bildirmeleridir.İşte bu nedenledir ki İstanbul hükümeti bu şikayetleri dikkate alarak Atatürkü resmi görevle Samsuna göndererek oradaki asayişi sağlaması istenmiştir.Karadenizde türklerle rumlar senelerce kardeşce yaşamışlardır.Aynen Dersim bölgesinde olduğu gibi.Peki nolduda Rumlar durup dururken türk köyü basmaya başladı.Çünkü Vatan zor bir süreçten geçiyodu daha Çanakkale savaşından yeni çıkmışsın bütün devletler vatanı yağmalamış.ve Rum halkıda bundan nemalanıp kendine düşeni almak istedi herhalde .Samsuna gelen Atatürk olayı araştırınca özellikle Samsun bölgesindeki rumların türk köylerine baskın yapıp köylülere işkence yaptıklarını ve onları koruyanın Topal Osman olduğunu öğrenince karadenizin asayişini Topal Osmana bırakmıştır.Mustafa Armağan önce rumların Karadenizde türk köylerine yaptığı pislikleri araştırsın.Koçgiri isyanının öncesini isyanların neden çıktığını araştırsın.Sonunu anlatmasın.Topal Osman işi gücü bırakmış durup dururken rum köyü basıp katillik yapmış.Milletin canı canda bizimki patlıcan mı misali yani.İnsan ne yaparsa kendine yapar.Kim ne yaptıysa karşılığını almıştır.Tam Kurtuluş savaşının başlangıç aşamasında sadece Koçgiri isyanı değil bir sürü isyan çıkmış hükümette bunu bastırmıştır.Acaba bu isyanlar niye vatanın en zor durumda olduğu zamanlarda çıkmıştır?Bu da düşündürücüdür.Yani herkes ektiğini biçmiştir kurunun yanında yaşlarda yanmıştır.

    Yanıtla (0) (0)
  • mustafa bahadır fidan / 18 Mart 2013 15:17

    Bu yazıları okuyuncu vay anasını be adamların filmini degil adlarını Kışlayı bırak, memleketin her kasabasında caddesi, meydanda, heykeli, okulu, stadyumu var.ADINA HEMDE İSMİ HEYKELİ DİKİLMİŞ VERİ, SEN KATİLLERİN FİLMİ YAPILIRMI DİYORSUN BEN ANLAMADIM
    *
    Tahmin ediyorum ki gençsin. Koyun güdücülerin propagandasından kendini kurtarmaya çalış; ilkokul kitaplarında okuduğun her şeye kanma.
    “O savaşlarda olmayı şeref kabul ediyorum” gibi afili cümlelere de boş ver, kendini gülünç duruma düşürmekten başka şeye yaramaz.


    9. 1Terminatör
    Facebook profilimde gırgırına yazdığım bir cümle var. Gencin biri ona takmış, bana sitem etmiş:
    “Merhaba Sevan bey, ben sizin henüz kitaplarını okumadım ama bazı programlarda fikirlerinizi dinledim… Facebook sayfanızda Atatürk’ün insan öldürdüğünü ima etmişssiniz. Lütfen sizden rica ediyorum beni aydınlatırmısınız Atatürk nerede insan öldürmüştür? Ha bizim namusumuzu,özgürlüğümüzü savunduğu savaşlarda insan öldürdüğünü söylüyorsanız o savaşta olmayı ben şeref kabul ediyorum onuda bilmenizi isterim . . . !”
    Dayanamadım, etraflıca cevap yazdım.
    Dayı gazete mi okumuyorsun? Sırf Dersim’de 13.000 kişiyi köpek gibi itlaf ettirdi, hem silahlarını toplatıp liderlerini bertaraf ettirdikten sonra. İsyan misyan ettikleri yoktu, korkudan paniğe kapılmış taş devri aşiretleri idiler. Devlet başkanının alkol ve iktidar hastalığıyla zıvanadan çıkmış fantezisinin eseri, “Almanlar yapıyorsa bizim neyimiz eksik”ten öte bir mantığı olmayan bir manasız katliamdı. Başbakan İnönü’yü “olmaz artık bu kadar” dediği için görevden aldı, yerine emirlerine daha kolay boyun eğecek bir yalaka getirdi. Av operasyonunu baştan sona bizzat idare etti.
    1930’da Zilan vadisinde katledilen köylülerin sayısı belirsizdir. Devlet Başkanının şahsi emriyle kadın, yaşlı, çoluk çocuk belki 10.000 Kürt öldürüldü. Daha geri git: 1925’te bütün Kürdistan’da kaç bin kişi idam edildi, kaç on bin kişi dağda bayırda katledildi belli değildir. Koskoca Genç kasabası Gazi Hazretlerinin emriyle taş üstüne taş bırakmamacasına yokedildi. [Şimd

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa paça / 17 Mart 2013 01:27

    Topal Osman Ağa, Teoman Alpaslan, Kum Saati Yayıncılık, 2007
    Bu kaynaktan Ali Şükrü bey cinayetini ve Topal Osmanın kimlerce öldürüldüğünü öğrenebilirsiniz.

    Yanıtla (0) (0)
  • M.Bahadır FİDAN / 16 Mart 2013 23:40

    Tarihçi-Yazar Mustafa Armağan, Uludere'de yaşanan üzücü olaya değinerek bir yazı kaleme aldı. Zaman Gazetesi Pazar Ekindeki yazıda yazar 'Atatürk, bir paşayı Meclis'in elinden nasıl kurtardı?' diyor.
    İŞTE O YAZI:
    Atatürk, bir paşayı Meclis'in elinden nasıl kurtardı?
    Uludere'de ne oldu? Bilinçli bir katliam mı yoksa bir hata mı? Eldeki 4 saatlik video kaydının inceleneceği ifade edilmekle birlikte yetki karmaşası nedeniyle 35 köylünün ölümüyle sonuçlanan bu bombalama olayının üzerinin kapatılacağı şimdiden belli oldu gibi.
    Acele hüküm vermeyelim elbette ama ne yapalım ki, yakın tarihimizin aynası bize bu işlerin 'hep böyle' olduğunu göstermekte.
    1921 yılının Nisan ve Haziran ayları arasında Dersim dağlarının kuzey sınırlarında meydana gelen Koçgiri ayaklanmasını şiddetle bastıran Sakallı Nureddin Paşa'nın yaptıklarının nasıl yanına kâr kaldığı bizzat Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarından rahatlıkla izlenebilir.
    Hem Nureddin Paşa, hem de emrindeki Topal Osman'ın Samsun ve Koçgiri'deki acımasız ve kanunsuz eylemleri zamanında Meclis'te kıyasıya eleştirilmiş ama başta Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve devlet, onlara dokunulmasına engel olmuş, kendilerinden hesap sorulamamış ve bir milletvekilinin deyişiyle, Ermenilere, hatta 'Afrika'daki barbarlara' bile layık görülmeyecek zulümler cezasız kalmıştır.
    Şimdi Sakallı Nureddin Paşa'nın düzenli kuvvetleri ile Giresunlu Topal Osman'ın gönüllülerinin işlediği zulümlerin Meclis'te nasıl tartışıldığına kulak verelim. Bunun için TBMM gizli oturum zabıtlarının sayfalarına eğilmemiz yeterli olacaktır.
    3 Ekim 1921 günkü 85. toplantıda söz alan Erzincan Milletvekili Emin Bey, Koçgiri olaylarını bizzat takip ettiğini söyledikten sonra "Orada öyle bir mezalim (zulüm) icra edilmiştir ki, tüyleri ürpertir." der. Emin Bey'e göre asıl facia, bu zulümlerin Meclis adına ve onun verdiği yetkilere dayanılarak yapılmış olmasıdır.
    Konuşmacılara göre Nureddin Paşa ve adamları, Meclis'in isyanı bastırmak için ordu komutanlıklarına verdiği yetkiyi kötüye kullanmışlardır. Erzurum Mebusu Mustafa Durak B

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Paça / 16 Mart 2013 14:14

    Okuduğum Kadarıyla yazınızda Topal Osman'ı resmen Ali Şükrü Bey in katili ilan etmişsiniz.Geçenlerde bir Trabzon dergisinde Okuduğum Ali Şükrü Bey ile ilgili bir yazıya istinaden internette araştırırken bu sayfayı bulup yazma gereği duydum.Biraz araştırma zahmetinde bulunsaydınız Ali şükrü beyi Rauf Orbay'ın adamı olan Atatürk'ün diğer muhafız alayı komutanının (İsmi önemli değil)Rauf Orbayın tertiplediği bir oyunla öldürülüp sonradan cinayetin Topal Osman'ın üzerine yıkıldığını Öğrenmiş Olurdunuz.Sonraki gelişmeler neticesinde cinayetin üzerine yıkılması sonucu Topal Osman Atatürk'e süikast girişiminde bulunmuştur.Ardından Çankayadaki evinde Rauf Orbayın Adamlarınca 1.5 gün süren bir çatışmanın ardından cephanelerinin bitmesi sonucu ele geçirilmiş hiç sorgulama gereği duyulmadan öldürülmüştür.Nihayetinde Bir Halk kahramanı olmadığını belirttiğiniz Topal Osman'ın Milli mücadele yıllarında Samsundan Artvine kadar tüm karadenizi rumlardan temizlediğini Sivasta Koçgiri isyanını gibi büyük bir isyanı bastırdığını unutmayınız.Ayrıca Afyonda kendi alayıyla kurtuluş savaşına iştirak ettiğini ve Afyonda diğer şehitliklerimizin yanında Giresunlular şehitliği olduğunuda öğreniniz.Kaldıki hiç bir katilin Memleketimizde Filminin çevrilmediğini biliniz ve Nisan ayı içerisinde gösterime girecek olan ''TOPAL OSMAN'' filminede gidiniz.Adamın günahını almayınız.Saygılar...

    Yanıtla (0) (0)
  • İbrahim DEMİRKAN / 03 Mart 2013 00:05

    BAŞBAKANIMIZ RECEP TAYYİP ERDOGAN’IN ŞAHSINA A ÖZEL MEKTUBUMDUR

    Tarihi gerçekleri resmi ideolojinin keyfi tasarruflarına terk edemeyiz.. Tarihin asıl sahibi zalim statükonun temsilcileri değil adalet adına mücadele edenlerdir."
    Alpay, "Ali Şükrü Bey’in şahadetinin üzerinden 89 yıl geçmesine rağmen bu cinayet hala aydınlatılmamıştır. Değişik zamanlarda TBMM'de Ali Şükrü Bey cinayetinin aydınlatılması için soru önergesi veren milletvekillerinin başına neler geldiğini biliyoruz. Bunun bir risk olduğunu biliyoruz ama bu riski göze alarak hem Trabzon’da hem de Türkiye’nin genelinde Ali Şükrü Bey meselesinin aydınlatılarak bunun topluma anlatılması için elimizden gelen gayreti EZAN VE BAYRAK DAVASININ SAHİPLERİ OLARAK olarak mücadelesini verecegiz ZİRA ALEMDE ŞER OGUZDA ER TÜKENMEZ " diye haykırıyoruz..


    BÜYÜK MİLLET MECLİSİ OLARAK kurulan ve daha sonra da adı Türkiye büyük millet meclisi olarak degiştirilen meclisimizin yani birinci TBMM meclisine 1 . meclise yapılan darbenin ve birinci meclise darbe yapılarak birinci meclis millet vekili olan kars fatihi deli Halit paşanın meclisde öldürülmesinin ve trabzon milletvekili , ilk meclis vekillerimizden kahraman Trabzon vekili Ali Şükrü Beyi gibi millet vekillerini öldürerek 1 kurucu meclis ve kadrolarını tasfiye eden darbeci cani ve diktatörlerin ;
    darbeleri araştırma komisyonunca tesbit edilmesi basın ve internet ortamında ve kamu oyunda acıkca ifşa edilerek bundan böyle erken kalkanın darbe yapıp başbakan asıp muhalif parti liderlerini de (kazımkarabekir paşa örneğinde olduğu gibi) idamla yargılama talimatı verenlerin ;
    millet ve tarih sahnesinde yüzleştirilmesinin yapılmasını ve komisyonunuzca araştırılmasını ,
    yapanın yanına kar kalmayacağının bu ülkede bundan böyle bilinmesini böyle gelmiş böyle gitmeyeceğinin teminat altına alınmasını ve TBMM İNSAN HAKLARI İNCELEME KOMİSYONU ile TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonunun vazifesini hakkıyla yaparak erdemli onurlu bir duruş sergilemesini ve aynı zamanda internet ortamında çalışma sonuçlar

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa Bahadır FİDAN / 26 Şubat 2013 02:32

    CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMINA

    Tarihi gerçekleri resmi ideolojinin keyfi tasarruflarına terk edemeyiz.. Tarihin asıl sahibi zalim statükonun temsilcileri değil adalet adına mücadele edenlerdir."
    , "Ali Şükrü Bey’in şahadetinin üzerinden 89 yıl geçmesine rağmen bu cinayet hala aydınlatılmamıştır. Değişik zamanlarda TBMM'de Ali Şükrü Bey cinayetinin aydınlatılması için soru önergesi veren milletvekillerinin başına neler geldiğini biliyoruz. Bunun bir risk olduğunu biliyoruz ama bu riski göze alarak hem Trabzon’da hem de Türkiye’nin genelinde Ali Şükrü Bey meselesinin aydınlatılarak bunun topluma anlatılması için elimizden gelen gayreti EZAN VE BAYRAK DAVASININ SAHİPLERİ OLARAK olarak mücadelesini verecegiz ZİRA ALEMDE ŞER OGUZDA ER TÜKENMEZ " diye haykırıyoruz..


    BÜYÜK MİLLET MECLİSİ OLARAK kurulan ve daha sonra da adı Türkiye büyük millet meclisi olarak degiştirilen meclisimizin yani birinci TBMM meclisine 1 . meclise yapılan darbenin ve birinci meclise darbe yapılarak birinci meclis millet vekili olan kars fatihi deli Halit paşanın meclisde öldürülmesinin ve trabzon milletvekili , ilk meclis vekillerimizden kahraman Trabzon vekili Ali Şükrü Beyi gibi millet vekillerini öldürerek 1 kurucu meclis ve kadrolarını tasfiye eden darbeci cani ve diktatörlerin ;
    darbeleri araştırma komisyonunca tesbit edilmesi basın ve internet ortamında ve kamu oyunda acıkca ifşa edilerek bundan böyle erken kalkanın darbe yapıp başbakan asıp muhalif parti liderlerini de (kazımkarabekir paşa örneğinde olduğu gibi) idamla yargılama talimatı verenlerin ;
    millet ve tarih sahnesinde yüzleştirilmesinin yapılmasını ve komisyonunuzca araştırılmasını ,
    yapanın yanına kar kalmayacağının bu ülkede bundan böyle bilinmesini böyle gelmiş böyle gitmeyeceğinin teminat altına alınmasını ve TBMM İNSAN HAKLARI İNCELEME KOMİSYONU ile TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonunun vazifesini hakkıyla yaparak erdemli onurlu bir duruş sergilemesini ve aynı zamanda internet ortamında çalışma sonuçlarını yayınlanmasını , demokrasimizin teminatı v

    Yanıtla (0) (0)
  • Merdan BAYRAM / 21 Mayıs 2012 09:27

    Cennet Mekan Ulu Hakan Abdülhamit Han (ra) derki; tekerrür eden tarih değil tekerrür eden hatalardır. Bu millete nice Ali Şükrü Paşa (ra) oyunları oynandı. Bu oyunlar 3"1 Martta başladı ve halen de devam ediyor. Önceyi saymakla bitiremem ancak çok yakın zaman, Turgut ÖZAL' mı, Adnan KAHVECİ'mi , Eşref BİTLİS'mi, Daha başka şeylerde yazarım ama git gel Mahkeme olur. Ancak tam olarak şunu söylerim bu olaylar büyük israil hesaplarının doğrultusunda gelişen olaylardır. Bunlar belgelerle açıklanacaktır bir gün.

    Yanıtla (0) (0)
  • Ş.TUFANOĞLU/Geyve/SAKARYA / 28 Mart 2012 02:56

    Ali Şükrü bey;Bir Mücahit ve İSLAM şehitidir..Mekanı cennet olsun...ALLAH"ın laneti katlettirenlerin üzerine olsun, inşaALLAH...

    Yanıtla (0) (0)
  • Mustafa BOZDEMİR / 28 Mart 2012 00:12

    Ali Şükrü Bey'in ruhu şadolsun.

    Yanıtla (0) (0)
  • Gercekci Davut / 27 Mart 2012 23:44

    Cumhuriyetin kemalizim tarafindan ilk ele gecirilme asamasinda Hakkaniyet icin Millet adina gordugu yanlislara ve haksizliklara vicdaninin sesini dinleyerek muhalefet ettigi icin topal osman isimli tetikciye katlettirilen merhum Ali Sukru beyi rahmet ve sukranla aniyoruz mekanin cennet olsun,Allahin rahmeti uzerine olsun vesselam.

    Yanıtla (0) (0)
  • Muhammed Taha / 27 Mart 2012 19:43

    manşet çok hoş olmuş. cesaretten dolayı tebrikler...

    Yanıtla (0) (0)
  • beytocan / 27 Mart 2012 17:00

    20 Nisan 1920'de din âlimlerinin duasıyla Cuma'ya rast getirilerek açılışı yapılan Birinci Büyük Millet Meclisinde vekiller iki muhalif gruba ayrılmışlardı:

    1-Batı yanlısı, batılı hayat sistemini benimseyen, batıya her yönüyle uyum sağlamak isteyen Batıcılar,

    2-Hilafet yanlısı, İslami esasları önemseyen mütedeyyin grup, yani muhafazakârlar.

    İşte bu muhafazakâr grubun başını çekenlerin en önemli simalarından biri Trabzon Mebusu Ali Şükrü Bey'dir. Tahsilini İngiltere'de tamamlamış, askeriyeye katılmış ve yüzbaşıyken bir süre sonra askerlikten emekliye ayrılarak mebus olmuştu. Ankara'da kendi adına bir de matbaa kurmuştu. Said Nursi'nin, mebusların namaz kılmalarıyla ilgili meşhur beyannamesini de içeren "Hubbab" adlı eseri burada basılmıştı. Ki o beyannamede Nursi, Meclise gelip namazın önemini vurgulayan çarpıcı bir konuşma yapmış, bu konuşmadan sonra Mustafa Kemal ile aralarında münakaşa olmuştu.(1)

    Cesur ve sözünü kimseden esirgemeyen bu zat hilafet yanlısı görüşe sahipti. Meclisin muhalif kanadını oluşturanların başında gelen Ali Şükrü, çıkardığı "Tan" gazetesi ile muhalefetini dışarıya yansıtıyor, fikir ve görüşlerini, itirazlarını bu gazete ile halka ulaştırıyordu.

    Hilafetin kaldırılmasıyla ilgili önerge için Mecliste yapılan gizli oturumda Atatürk'e ve yandaşlarına, İttihat Terakkicilere ağır bir muhalefet dili kullandı. Bu gizli oturumda on beş defa söz hakkı aldı. Daha Meclisin ilk günlerinde yaptığı çıkışlar ile İttihat Terakki mensuplarının öfkesini üzerine çekmişti.

    Birinci Meclisin ilk kanunlarından olan "İçkinin Yasaklanması" yasasının çıkarılmasına önayak olanların başında geliyordu. Meclisin açılışının ilk haftasında bu yönde kanun teklifi vermişti. Ve Meclis içkiyi yasaklamıştı. İçkinin üretimi, alımı, satımı yasaklanmıştı. Bu durum o günkü Meclisin hangi his ve anlayışta olduğunu gösteren önemli bir hadiseydi.

    Daha ilk ayında meydana gelen bu durum Meclisi ikiye ayıracaktı. Bir kısım muhafazakâr çevre ile İttihat Terakki arasında çıkan ilk ayrılığın işaretleriydi bunlar. Tarihe "Muhalif, İkinci Grup" olarak geçe

    Yanıtla (0) (0)
  • suyuti / 27 Mart 2012 13:09

    Kemalist rejim tarafından karanlıkta bırakılmış, örtbas edilmiş daha nice vak'alar nice hikayeler var.
    Tarihimize sahip çıkarak onların sesleri duyurmalıyız.
    Ali Şükrü'nün sesi 89 yıldır kimseye ulaşamıyor.
    89 yıldır dosyası açık.
    Daha kim bilir kimler var hesabını bekleyen, sessiz.

    Bu çalışmaların daha derli toplu, bir akademi bir okul formatında, saha, arşiv ve belge çalışmaları ile desteklenerek geliştirilmesi bizim üzerimize borçtur.

    Anma/hatırlama toplantıları, saha çalışmaları, görsel medya üretimi ile bizim tarihimizi öğrenmeli ve öğretmeliyiz.

    Kenan Alpay ve diğer arkadaşları tebrik ediyorum.

    Yanıtla (0) (0)
  • ahmet / 27 Mart 2012 12:14

    ha bizum uşaklar da orada..:)

    Yanıtla (0) (0)
  • Cengiz / 27 Mart 2012 08:44

    Bu toplantıyı tertip eden ve katılan kardeşlerimizi tebrik ediyoruz. Giresun-Eynesil'de böyle yiğit kardeşlerimizin bulunması bizleri son derece gururlandırıyor. Erbaa'dan selam ve sevgilerimizi iletiyoruz. Rabbim çalışmalarınızı bereketlendirsin. Kenan bey kardeşimizide ayrıca tebrik ederiz, zalimler tarafından zulme maruz bırakılan insanları gündemine alıp bizlere de unutturmadığı için.

    Yanıtla (0) (0)