Ülke TV'de Tartışma: Atatürk Diktatör mü Ulu Önder mi?
Kenan Alpay, Hilal Kaplan ve Sinan Meydan’ın konuk olduğu Ülke TV’deki programda Atatürk’le ilgili hararetli tartışmalar yaşandı.
Ülke TV’de Ersoy Dede’nin hazırlayıp sunduğu Bıçak Sırtı programında bu hafta “10 Kasım ve Kemalizm” tartışıldı. Programa Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay, Yeni Şafak Gazetesi yazarı Hilal Kaplan ve yazar Sinan Meydan katıldı.
Bıçak Sırtı, Kemalizm etrafında oldukça hararetli fakat sonuçları itibarıyla gerilimli bir tartışmaya vesile oldu. Bir dönem ODA TV’de yazan ve Ulusal Kanal’da programlara katılan Sinan Meydan, Kemalizm’i tapınırcasına savunmakla kalmayıp tüm muhaliflere yönelik alenen bir saldırıya dönüştürdü. Meydan’ın bu tutumuyla Kemalizm yeterince tartışılamadıysa da programda iki karşıt hat belirginlik kazandı.
Sinan Meydan, Alpay ve Kaplan’ın neredeyse tüm konuşmalarını yalan veya eksik bilgiye dayalı olmakla itham ederek konuşmaları kesmeye, provoke etmeye girişti. Meydan, böylece ısrarlı bir biçimde gündeme dair sağlıklı değerlendirmeler yapılmasını engellemeye çalıştı. Fakat provokatif tutumuyla Alpay ve Kaplan’ın insicamını belli bir oranda bozmayı başardı.
Bıçak Sırtı, 10 Kasım’ın hemen arifesinde ve yeni Anayasa tartışmalarının yoğunlaştığı, özellikle eğitim-öğretimdeki Kemalist törenler mantığına karşı kamuoyunda ciddi itirazların yükseldiği bir dönemde isabetli bir konuya el attı. Fakat zamanlama ve konuya rağmen istenilen verimin elde edilebildiğini söylemek bir hayli zor görünüyor.
Hilal Kaplan, genel olarak konuyu yakın zamanda yayınlanan “Türkiye’nin Ölümsüz Babası” kitabı çerçevesinde ele almaya çalıştı. Mustafa Kemal’in diktatöryal siyaseti, Tek Parti dönemi uygulamaları ve halen devam eden Kemalist-Atatürkçü dayatmalar üzerinde eleştiriler sunan Kaplan, sürdürülmesi imkânsız bir siyasetin zora dayalı olarak devam ettirilmek istendiğini ifade etti.
Kenan Alpay ise “Bir halkın ve ülkenin varlığı ve bekası doğrudan doğruya Mustafa Kemal’in şahsına, mücadelesine bağlanmak isteniyor. Bunun ideolojik olarak adı Kemalizm’dir, Atatürkçülüktür.” dedi ve tarihi, toplumu, siyaseti, sanatı hatta dini Mustafa Kemal’e endekslemek için her türlü zor ve hile yoluna başvuran egemen bir sınıfa vurgu yaptı. Alpay’ın konuşmasından geniş bir özeti aşağıda okuyabilirsiniz.
“Atatürk Ulu Önder mi, Diktatör mü?” ana başlığı altında Atatürk'ün ideolojisinden felsefesine, Atatürk’ün fetişleştirilmesinden ulu önder ya da diktatörlüğüne, 10 Kasım ve benzeri törenlerden Türk tarih tezine, Atatürk milliyetçiliğinden devrimlere, İstiklal Mahkemelerinden İskilipli Atıf Hoca’ya kadar birçok konu üzerinde tartışmaların yaşandığı program sosyal medyada da geniş yankı buldu.
Van’da meydana gelen deprem üzerine vaktinden önce bitirilen programda yaşanan tartışmaları sizlerle paylaşıyoruz.
HAKSÖZ-HABER
1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
***
Kenan Alpay özetle şunları söyledi:
Emperyalizmin Çocuğu Kim?
“Kemalizm, pragmatik hatta Makyavelist bir ideolojidir. Kendi içinde çelişkiler taşıması döneme ve şartlara göre şekil almasıyla ilgilidir. Güçlü bir muhalefetle karşılaştığı zaman geri çekilmeyi, muhalefeti zayıflattığı zaman üzerine üzerine gitmeyi becermiştir. Bizi ilgilendiren kimin Kemalizm’e veya Atatürkçülüğe nasıl bir anlam yüklediği değildir.
Tarihi bir şahsiyet olarak tüm yönleriyle ete kemiğe bürünmüş Mustafa Kemal’i konuşmak en doğru yoldur. Henüz Cumhuriyetin kuruluş sürecinde Tek Adam olmayı kafasına koymuştur. İtiraz eden, tereddüt eden, yavaştan alan herkesi harcamayı ertelenemez bir vazife bilmiştir. 1926’da Sarayburnu’na heykelini diktirerek başlattığı Ulu Önder kültü ile ülkeyi ve toplumu kendisine boyun eğdirme girişimini zirveye taşımış ve nihayetinde kendi kendini putlaştırmış bir şahsiyettir. ‘O heykellerinin dikilmesini, övgü dolu sözler ve şiirlerle övülmeyi istemiyordu’ sözlerinin hiçbir geçerliliği yoktur. Mustafa Kemal’in akşam sofrasında oturanlar bu işleri yapıyor ve karşılığını kamu kaynaklarından fazlasıyla alıyorlardı.
Mustafa Kemal’e isteyen tapınsın; buna hiçbir itirazım yok. Fakat bütün bir toplumu tapınmaya zorlamak faşizmdir, despotizmdir. Kim, ne zaman istiyorsa Anıtkabir’e çıksın ağlasın, sızlasın, neşelensin bizi ilgilendirmez. Heykellerine, büstlerine isteyen istediği kadar saygı göstersin. Ancak bir Müslüman olarak beni ve Müslüman toplumu bu tercih hiçbir biçimde bağlamaz.
Anayasadan, yasalardan, yönetmeliklerden, eğitim öğretim müfredatından Mustafa Kemal’e yapılan bütün atıflar çıkarılmalıdır. Adaletin ve merhametin tesisi için bu bir zarurettir. Resmi İdeoloji dayatması çirkin bir insanlık suçudur.
Mustafa Kemal’e muhalif olan hemen herkesi işbirlikçilikle, ihanetle, ajan olmakla suçlamak Cumhuriyetin başından beri devam eden ve kaynağında devlet olan bir kara propagandadır. Rahmetli İskilipli Atıf, Şapka Kanununa muhalefet ettiği için Üç Aliler Divanı denen Mustafa Kemal’e bağlı çalışan cellâtlar tarafından katledilmiştir. Sinan Meydan gibi Kemalist misyonerler ise utanmaksızın İskilipli Atıf’ı İngiliz Ajanı diye yaftalıyorlar. Bu tür iğrenç iddiaların sahibi olsa olsa emperyalizmin çocuğudur. Yalanı, kara propagandayı, iftirayı meslek edinmiş bu Kemalist misyonerler geçmişten bugüne hiçbir dosyanın açılmasını istemiyorlar. Oda Tv’de, Aydınlık’ta, Ulusal Kanal’da yürüttükleri kışkırtıcı ithamları buralara da taşıyarak kirli tertiplere zemin hazırlıyorlar.
Kemalizm’e endekslenmiş tarih, Atatürkçülük tarafından ipotek edilmiş bir toplumsal kültür peşinde olanları darbe örgütlerinden, askeri cuntalardan ne kadar bağımsız düşünebiliriz. Faşizmin, Nazizmin, Stalinizmin en zorba yönlerini Türkiye toplumuna bir deli gömleği gibi giydirenler itiraz istemiyorlar. Kuşaklar boyunca bütün bir toplumu her gün Mustafa Kemal’e dua etmeye, her an Atatürk’e şükran duymaya zorlayan bu sapkın ideolojiyi de utanmaz sözcülerini de elbette sırtımızda taşımayacağız. Tersine hepsini hak ettikleri yere yani tarihin çöplüğüne göndereceğiz.”
HABERE YORUM KAT