1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Ulema ile siyaset arasındaki ilişkileri güçlendiren adımlar...
Ulema ile siyaset arasındaki ilişkileri güçlendiren adımlar...

Ulema ile siyaset arasındaki ilişkileri güçlendiren adımlar...

Taha Kılınç, Şeyh Usâme Rifâî ile Geçici Hükümet Başkanı Ahmed Şara'nın buluşmasının ne anlama geldiğini analiz ediyor.

11 Ocak 2025 Cumartesi 09:30A+A-

Taha Kılınç / Yeni Şafak

Buzlar eridi

Geçtiğimiz pazartesi (6 Ocak 2025) İstanbul’da vefat eden Suriyeli âlim ve mücadele adamı Şeyh Sâriye Rifâî’nin na’şı, önce Fatih Camii’nde ardından da Şam’da Emevî Camii’nde kılınan cenaze namazlarının ardından tarihî Bâbu’s-Sağîr Mezarlığı’na defnedildi. Merhumun cenazesine gösterilen samimi ilgi ve yoğun katılım, her açıdan “kavganın göbeğinde” geçmiş 77 yıllık bir ömrün bereketine işaretti.

Şeyh Sâriye’nin Şam’daki cenaze ve taziye merasimleri sadece kitlelerin ilgisine mazhar olmadı, aynı zamanda Suriye’nin yeni yönetimiyle ulemâ arasında doğal ve sıcak bir buluşmanın da vesilesine dönüştü. Tarafları yakından takip eden Şamlıların o güzel ifadesiyle “Şeyh Sâriye, vefatından sonra bile Müslümanlara hizmeti bırakmadı: Safları birleştirdi, gönülleri birbirine ısındırdı.” Önce Suriye Başbakanı Muhammed el-Beşîr, Emevî Camii’ndeki cenaze namazında merhumun ağabeyi Şeyh Usâme Rifâî’nin yanı başındaydı, hatta içli bir konuşma da yaptı. Aynı günün akşamı ise, yanına bakanlarını da alan Suriye’nin yeni lideri Ahmed Şara, Şeyh Abdulkerîm Rifâî Camii’ne bizzat gelerek Şeyh Usâme’ye taziyelerini sundu. Şara’nın Şeyh Usâme’ye gösterdiği hasbî saygı ve hürmet, görülmeye değer bir manzaraydı doğrusu. 2011’in Ramazan ayında yine aynı caminin içinde Baas şebbîhaları tarafından namaz kılanlara düzenlenen vahşi saldırıları ve hatta Şeyh Usâme’nin bile bizzat yaralanmasını hatırlayınca, bu manzaranın anlamı daha da derinleşiyordu.

Suriye’de Beşşâr Esed rejimini deviren yeni lider kadrosuyla Şeyh Usâme Rifâî ve benzerlerinin temsil ettiği geleneksel İslâmî çizgi arasında -teknik tabirle söyleyecek olursak- “menhec” (üslup ve yöntem) farkı olduğu, sır değil. Nitekim 2011’den itibaren başlayan halk ayaklanması sürecinde, Şeyh Usâme’nin Ahmed Şara (o dönemki meşhur adıyla Ebû Muhammed el-Cûlânî) ve arkadaşlarına yönelik ciddi eleştirileri olmuştu. Bu eleştirilerden bazıları “fetva” formundaydı, Şara cephesinden de savunma ve karşı atak gelmişti. Söz konusu gerilim, her iki tarafın destekçileri arasında daha da derinlere işlemiş, böylece bir yandan rejime karşı mücadele devam ederken, diğer yandan muhaliflerin saflarında yıkıcı bir ayrışma baş göstermişti.

Baas’ın devrilmesinin ardından Suriye’de oluşmaya başlayan yeni atmosferde, en çok merak edilen noktalardan biri, İstanbul’da sürgünde yaşadığı dönemde kendisine “Suriye Müftüsü” unvanı verilen ve arkasında hatırı sayılır bir ulemâ desteği bulunan Şeyh Usâme Rifâî’nin Şam’da nasıl karşılanacağı konusuydu. Hatta bazıları acele davranarak “felâket senaryoları” yazmaya bile koyulmuştu. Ancak korkulan olmadı, umulanın ve beklenenin ötesinde bir kucaklaşma yaşandı.

Şam’dan yansıyan manzaralar, Suriye’nin yeni yöneticileriyle alakalı şu tespitleri doğrular nitelikte:

2011’den bugüne, fikrî bakımdan kendilerini çok geliştirdiler. Temelde menheclerini değiştirmeseler de insanî ilişkileri yönetme ve farklı görüş sahibi Müslümanlarla diyalog konusunda ciddi tecrübe kazandılar. Tasavvufu toptan reddedip İslâm’ın dışına itme ucuzluğundan kendilerini kurtarıp, Kur’ân ve Sünnet çizgisindeki irfan geleneğimizin Suriyeli Müslümanları bir arada tutan en önemli harç olduğunu gördüler. Şam gibi kadîm bir imparatorluk başkentinde tutunabilmenin, üst düzey bir feraset gerektirdiğini biliyorlar. İdlib’de bir yerel yönetimi idare etmekle Şam’daki dengeleri yönetmek arasında dağlar kadar fark bulunduğunun şuurundalar.

Öte yandan, Usâme Rifâî ve diğerleri de, Suriye’deki mevcut zaferin vaktiyle eleştirdikleri genç kadrolar tarafından elde edildiğini yaşayarak gördüler. Bu noktada onlara karşı vefa ve minnet duygularını izhar etmede cimri davranmıyorlar. Suriye’de devletle halk arasında Baas döneminde oluşan uçurumun kapatılmasında ulemaya düşen kritik rolün farkındalar; devleti yöneten yeni kadrolarla tecrübelerini cömertçe paylaşmaya istekli ve azimliler.

Tarafların gösterdiği bu olgunluk, Suriye’nin yakın geleceğinde bilhassa dinî sahanın yeniden kendi kodlarına dönüş yapması ve dinî kurumların aslî hüviyetleri üzere ihyası noktasında ümit verici işaretler taşıyor.

HABERE YORUM KAT

1 Yorum