“UCM’nin Kararı Emperyalizme Hizmettir!”
Darfurluların acısını paylaşma mı; tecrit ve cezalalandırma mı? Özgür-Der, Uluslarası Ceza Mahkemesi’nin Darfur’daki zulüm nedeniyle Ömer el-Beşir’e tutuklama kararı alması hakkında bir açıklama yaparak, UCM’nin uluslararası ikiyüzlülük içinde oldu
Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM)'nin Darfur'da katliam boyutunda yaşanan insan hakları ihlalleri nedeniyle Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir için tutuklama kararı vermesi hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der, Darfur'da işlenen insanlık suçlarına duyarlı olmak gerektiğini bildirmekle birlikte UCM'nin ikiyüzlü Batılıların vahşetlerini görmezden geldiğinin altını çizdi. Kararın bölgedeki çatışmaları dindirecek ve barışa yönelik bir karar değil; ABD ve İsrail tarafından sıkıştırılmaya, yıpratılmaya, teslimiyete zorlanan Sudan'ı teslim alma kampanyasının bir manivelası anlamına geldiğini belirten Özgür-Der, UCM'nin ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgal etmesi ve bu ülkelerde işlediği sistematik cinayetlere; İsrail'in Filistin ve Lübnan'da gerçekleştirdiği katliamlara; Rusya'nın Çeçenistan'da, Çin'in Doğu Türkistan'da ve daha pek çok emperyalist gücün muhtelif bölgelerde işlediği insanlık suçlarına göz yumduğunu vurguladı.
Özgür-Der açıklamasında şu ifadelere de yer verildi:
"UCM'nin Ömer el-Beşir hakkında aldığı kararı Sudan'ı kuşatmaya ve emperyalizme boyun eğdirmeye yönelik bir politik manevra olarak görüyor; emperyalist-siyonist vahşete tavır almayan, işgal ve sömürüye karşı tutarlı bir karşı çıkış geliştirmeyen hiçbir yaklaşımın insan haklarından söz etmeye hakkının olmayacağının altını çiziyoruz."
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:
ULUSLARARASI MAHKEME DEĞİL, ULUSLARARASI İKİYÜZLÜLÜK!
5 Mart 2009
Lahey'de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi dün açıklanan kararıyla Darfur'da işlenen insan hakları ihlallerinden sorumlu olduğu gerekçesiyle Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir hakkında tutuklama kararı verdi. Karar uluslararası medya tarafından tüm dünyaya insan hakları konusunda büyük bir aşama ve insan haklarını ihlal eden diktatörler için ulusal sınırların artık kalkan oluşturamayacağının bir belgesi olarak sunuldu. Acaba gerçekten de bu karar yeryüzü çapında yaygın biçimde süregelen insan hakları ihlallerinin sorumlularının bundan böyle cezasız kalmayacağının bir müjdesi olarak görülebilir mi? Ne yazık ki, hayır!
Bu kararın temel hedefinin insan haklarını ihlal eden bir diktatörün yargılanmasından ziyade, küresel emperyalizmle sorunlu bir ülkenin zayıflatılmasına yönelik olduğu açıktır. Hiç şüphesiz, UCM adına alınan bu karar hukukun değil, emperyalizmin güç göstergesidir. Darfur gerekçe gösterilerek alınan bu kararın Sudan'a yönelik ABD ve İsrail kuşatmasının yeni bir aşaması, Sudan'ı tecrit ve sindirme siyasetinin yeni bir manevrası olduğu açıktır.
2003 yılından itibaren Sudan'ın Darfur bölgesinde ayrılıkçı hareketin başlattığı ayaklanmayı bastırmak için Sudan devletinin izlediği yöntemlerin zalimce olduğu ortadadır. Bölgenin yerli halkına karşı gerek doğrudan Sudan ordusu, gerekse de devlet destekli milislerce geniş çaplı insan hakları ihlalleri gerçekleştirilmiştir. Batılı çevrelerin soykırım boyutlarında bir imha kampanyası yürütüldüğü, 300 binden fazla insanın katledildiği iddialarına karşılık, Sudan devletinin ölü sayısının 10 bin civarında olduğunu ileri sürmesi işlenen insanlık suçlarını hafifletmeye yetmez. Dünya Sağlık Örgütü bölgede toplu tecavüzler gerçekleştirildiği iddialarını doğrulamamıştır ama Sudan devletinin Darfur'a bağımsız gözlemcilerin ve medyanın girişine izin vermemesi burada dünyadan gizlemeye çalıştığı bazı suçlara imza attığına delalet etmektedir.
Elbette Darfur'da işlenen insanlık suçlarına karşı tüm dünyanın duyarlı olması, mağdurlarla dayanışma içinde olunması gereklidir. Başta Afrika Birliği ve Arap Birliği gibi kuruluşlar eliyle uluslararası çapta soruna çözüm bulmaya yönelik çabalar geliştirilmeli; uzunca bir süredir bölgede tansiyonun düşmüş olmasından da istifadeyle, taraflar arasında bir uzlaşma sağlanmasına çalışmalıdır. Sudan'da yaşayan halklar arasında barış sağlayacak her çaba anlamlı ve gereklidir. Ne var ki, UCM adına yapılan ise tam tersi yönde olmuş, var olan sükûnet ortamını da baltalayıcı, düşmanlıkları besleyici bir adım atılmıştır. Daha da ötesi, bu kararla birlikte UCM uzunca bir süredir ABD ve İsrail tarafından sıkıştırılmaya, yıpratılmaya, teslimiyete zorlanan Sudan'ı teslim alma kampanyasının bir manivelası kılınmıştır.
Batılı emperyalistlerin on yıllardır dünya genelinde gerçekleştirdikleri zulme, vahşete hiç ses çıkartmayan "uluslararası toplum"un Sudan konusunda ortaya koyduğu bu hararetli yaklaşım dikkat çekicidir. UCM'nin gündeminde ABD'nin Afganistan ve Irak'ı işgal etmesi ve bu ülkelerde işlediği sistematik cinayetler, tahribatlar hiç yer almamıştır. İsrail'in Filistin ve Lübnan'da gerçekleştirdiği katliamlar da görmezden gelinmiştir. Rusya'nın Çeçenistan'da, Çin'in Doğu Türkistan'da ve daha pek çok emperyalist gücün muhtelif bölgelerde işlediği insanlık suçlarına da göz yumulmuştur.
Tüm bu manzara açık bir ikiyüzlülük manzarasıdır. Daha birkaç hafta önce tüm dünyanın gözleri önünde yaşanan Gazze'ye yönelik Siyonist saldırganlığı "İsrail'in kendi vatandaşlarını Hamas'ın füzelerinden koruması" yalanıyla savunabilen, haklı çıkartmaya kalkan bir zihniyet ve mekanizma var karşımızda. Bu gücün şimdi kalkıp Darfur'da yaşanan insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek Sudan'ı tecrit ve cezalandırma politikası izlemesini insan hakları hassasiyetinden, Darfurluların acılarını paylaşma erdeminden kaynaklandığını düşünmek büyük bir saflık olur.
UCM'nin Ömer el-Beşir hakkında aldığı kararı Sudan'ı kuşatmaya ve emperyalizme boyun eğdirmeye yönelik bir politik manevra olarak görüyor; emperyalist-siyonist vahşete tavır almayan, işgal ve sömürüye karşı tutarlı bir karşı çıkış geliştirmeyen hiçbir yaklaşımın insan haklarından söz etmeye hakkının olmayacağının altını çiziyoruz.
ÖZGÜR-DER