Üç bilinç isyanı
Halk oylaması, Türkiye'de ilginç ama bir o kadar da "hayr"a (Hayır'a değil) vesile olacak bir bilinç isyanına zemin hazırlıyor.
Müthiş sorgulamalar gerçekleşiyor.
Dün, benim görebildiğim üç aydının isyanı, gerçekten Türkiye adına aydınlık ufukları işaretliyordu.
Birisi, Gülay Göktürk; Sol'u bilinç sorgulamasına tabi tutuyor.
İkincisi, Orhan Miroğlu; BDP'yi ve İmralı çizgisini sorguluyor.
Ve üçüncüsü, Ramiz Ongun, MHP'yi sorguluyor.
Bunlar öyle, tırışkadan sorgulamalar değil, adamakıllı, kökten sorgulamalar.
Gülay Göktük, BUGÜN'deki yazısında, 1973'te içinde bulunduğu sol grubun, yukarıdan aşağı kararlarla, nasıl bir irrasyonaliteye mahkûm hale getirildiğini ifade ederek, "itiraz etmeyişimden yıllar boyunca utandım, hicap duydum" diyor.
Şunları yazıyor:
"Bütün bunları, ideolojik saplantıların insanları ne hale getirebileceğini; aklı, iz'anı, sağduyuyu nasıl yok edebileceğini; dışa kapalı örgütlerin, kendi mensuplarını fikri hür insanların son derece doğal ve sade bir biçimde görebilecekleri doğrulara karşı nasıl körleştirebileceğini anlatmak için yazıyorum."
"Hayır"cı solcuların, 12 Eylül günü sandıkta kendi kendilerine kaldıklarında yaklaşık kırk yıl önce bizim yaşadıklarımızı hatırlamaları ve gelecekte utanacak bir tutum almamaları için yazıyorum."
"Onlara söyleyeceğim tek şey, sade düşünmeleri ve içlerinden gelen sesi dinlemeleridir."
İkinci bilinç isyanı, Orhan Miroğlu'na ait. Diyarbakır Cezaevi'nin mazlumlarından birisi o. Kürt siyaseti üzerine kafa yoran ve bu konudaki hassasiyetinden kimsenin şüphe edemeyeceği bir isim. Ama o, şimdi BDP'nin aldığı boykot kararını, olabilecek en zarif ifadelerle, deyim yerindeyse ve akıllı olanın anlayabileceği açıklıkta yerin dibine geçiriyor.
Şu cümleleri aldım onun dünkü Taraf'taki yazısından:
"BDP seçimlerde aldığı oy oranını firesiz boykota yöneltebilirse Kürtler, Türkiye'de değişim sürecini durduran bir dinamik olarak tarihe geçecekler. 30 sancılı yılın bizi getirdiği nokta böylesine ironik ve hazin gerçekten."
Bir Kürt aydınının dile getirdiği sadece bu ifade bile, bilincini birilerine ipotek etmemiş olanları sarsacak ağırlıktadır.
Miroğlu Kürt bilincini uyandırma çabasıyla değerlendirmesine devam ediyor. Uzunca satırlar alacağım ondan:
"12 Eylül'ün kurduğu sistemden en fazla zarar görmüş, Diyarbakır Cezaevi'ni yaşamış, sokaklarda, caddelerde kafasına kurşun sıkılmış, sığındığı metropol varoşlarında onursuzca yaşamaya mahkum edilmiş bir halk, Türkiye'nin üçüncü Tanzimat'ın şafağını yaşadığı bir dönemde, kullanacağı veya kullanmayacağı oylarla tarihe geçecek.
Kimse alınmasın ama olup biten şu bence: İttihatçılık Türk toplumunda tasfiye oluyorken, Kürtler maalesef İttihatçılığa açık bir toplum haline geliyor.
Referandumda "evet" diyeceğini açıklayan Kürt aydınları, Kürt sivil toplum örgütleri, 'hain', 'tırşıkçı', 'Kürtlüğünden şüphe edilmesi gereken kimseler', 'psikolojik savaş unsuru' olarak gösteriliyor.
"Şiddetin gölgesinde ve belirleyiciliğinde yaşayan bir toplumda bunun ne anlama geldiğini tahmin etmek zor değil.
"Böyle giderse, Kürt toplumunun konuşamayan bir toplum haline gelmesi kaçınılmazdır. Susan, söylenenleri itirazsız kabul eden, ruhsuz, kimliksiz bir toplum modeli."
"İttihatçılığın yeniden ve bu sefer Kürt toplumunda doğmasına tanıklık etmek gibi bir kadersizliğe mahkûm edileceğimizi doğrusu hayal bile edemezdim."
"Kürt oyları Türkiye'nin demokratik ilerleyişini durdurabilir."
Miroğlu'nun değerlendirmeleri, peş peşe iki din adamının, PKK tarafından enselerinden kurşunlanarak katledildiği günlerde çok anlamlı duruyor.
Ve Ramiz Ongun, "Sol"dan, "Kürt dünyası"ndan çok farklı alanda bir bilinç isyanını seslendiriyor.
MHP'nin "hayırcı" tavrına karşı, Büyük Birliğin isyanı kesmedi. 12 Eylül'ün darbesini yemiş ve işkencelerden geçmiş ülkücülerin isyanı kesmedi şimdi ülkücü camianın önde gelen "Ağabey"lerinden Ramiz Ongun sesini yükseltiyor.
Ongun, BUGÜN'den Seda Şimşek'e verdiği mülakatta şunları söylüyor:
"MHP'nin hayır tercihi çok patolojik bir durum, normal değil. Devlet Bey'in kafasının arkasındaki, şuur altındaki CHP kompleksine ve özentisine bağlıyorum. Bizim MHP camiasında CHP çarpıklığı tahrip edici etkisini çok açık şekilde hissettiriyor."
"Bizim insanımız bazen öfkeye kapılır ama sonradan düşünmeye başlarsa aklını, vicdanını bir araya getirince doğru karar verir. Bu bir memleket meselesiyse daha da hassaslaşır. Ülkücülerin büyük çoğunluğunun 'evet' oyu vereceği kanaatindeyim."
Gündem Türkiye'nin normalleşmesi, demokratikleşmesi, daha insanca bir düzene kavuşması...
Anayasa değişikliği böyle bir gündemi taşıdı Türkiye'nin önüne ve bilinçler yeniden harman olmaya yöneldi.
İşte, çok farklı dünya görüşlerinden insanlar, "insan hakları" ortak paydasında buluşuyor ve bu noktada, kendi dünyalarındaki tutuculuğu, sekterliği, donmuşluğu, peşin fikirliliği sarsıyor.
Halk oylaması hiçbir şey yapmamış olsa, bunu gerçekleştirdiği için Türkiye'nin kazancı olmuştur.
Kaldı ki, hem bu bilinç isyanı hem bu farklılıkların buluşması, Türkiye için bambaşka bir ufuk demektir. Ondan neler doğacağını görmek, bence Türkiye'nin güzel bahtını görmektir.
Miroğlu'nun işaret ettiği "İttihatçı gelenek"te, "MHP Türkçülüğü"nün, "İmralı Kürtçülü"ğünün ve "CHP eksenli sözümona Sol"un bütünleşmiş olması da tarihin garip bir cilvesidir.
TEBRİK: Mübarek Ramazan Bayramınızı bütün kalbimle tebrik ediyor, sağlık, afiyet ve mutluluklar diliyorum.
BUGÜN
YAZIYA YORUM KAT