Twitter'dan Sonra Bir Tarih Kaldı mı?
Mehmet Uysal, geçtiğimiz aylarda Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından forumu gerçekleştirilen, Açılım Kitap tarafından yayımlanan "Twitter'dan Sonra Bir Tarih Kaldı mı?" kitabını Haksöz Haber okurları için değerlendirdi.
Mehmet Uysal - Haksöz Haber
Ocak 2011'de yayınlanan Twitter'dan Sonra Bir Tarih Kaldı mı? kitabı, internetin otoriter devletler üzerindeki etkisine odaklanıyor. Kitabın yazarı Evgeny Morozov, internetin özgürleştirici potansiyeli hakkındaki artan heyecanın entelektüel kaynaklarını araştırıyor ve onu Soğuk Savaş'ın sona ermesini izleyen dönemle ilişkilendirerek bu fikrin gerçekliğini sorguluyor.
1990’lı yılların başında Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ile birlikte özellikle siyasal anlamda yeni bir döneme geçildiğine dair vurgular ve bu eksendeki tartışmalar ön plana çıkmıştır. Yine bu dönemde önce internet teknolojisindeki ilerlemeler, akabinde web 2.0’ın kullanılmaya başlanmasıyla sosyal medya alanında ortaya çıkan gelişmeler, başka bir açıdan yeni bir dönemin başlangıcına işaret olarak görüldü. Yazılı, sesli ya da görsel paylaşıma imkân veren sosyal medya alanındaki bu gelişmelere ilk başlarda olumlu anlamlar yüklenerek; geçmişten farklı olarak artık hiçbir şeyin gizli kalmayacağı ve şeffaflığın daha çok ön planda olacağı bir dünya ya da yaşam beklentisi bu konuda vurgulanan temel hususlar olmuştur. Bireylerin gönüllü ya da gönülsüz bir şekilde, özne veya nesne olarak dâhil oldukları bu süreç, mahremiyet olgusunda ve algısında büyük dönüşümlere neden oldu. Bu dönüşümün siyasal, sosyal, kültürel, dini, ekonomik ya da güvenlik açısından pek çok farklı boyutu üzerinde düşünmek gerekiyor.
Evgeny Morozov, 2009 senesinde İran’da gerçekleşen seçimleri1 merkeze alarak bir sosyal medya aracı olan Twitter'ın bu olaydaki etkisini genel yargılarımız ve iletişim araçlarının özellikle Batı siyasetinin, kültürünün, düşüncesinin ve sosyal hayatının üzerinde meydana getirdiği değişiklikleri ele alıyor. Morozov, İran’da gerçekleşen olaylara destek vermeye çalışan Batı siyasetinin ve bu siyasi düşüncenin artık demokrasi mücadelesi başta olmak üzere yeryüzünde var olabilecek nerdeyse bütün sıkıntıların, iletişim aracı olan internet/sosyal medya ile çözülebileceği yargılarına varmalarının yanlışlığını farklı ülkelerin (özellikle Rusya, Çin vd.) web gelişimi üzerinden örnekler vererek ifade etmeye çalışıyor. Yazar Morozov, internet ve sosyal medya ile ilgili düşüncelerinin devamında Ortadoğu’daki yaşanan olaylar için de şunları söylüyor: ‘‘Tunus, Mısır ve Libya örneklerinde Facebook ve Twitter’ın faydası oldu ama beklendiği gibi bir oranda değildi. Kafası çalışan bütün muhalif gruplar elbette sosyal medyadan yararlanır ama yararlanmasalar da diktatörleri devirebilirlerdi. Mısır’da hükümet internet bağlantısını kesti ama gösteriler devam etti. Libya örneğinde de sosyal medyanın gücünden söz edilemez.’’ Yazar, burada gözden kaçırılmış önemli bir detayın olduğunu ifade ediyor: ‘‘Tunus ve Mısır devletlerinin internet kontrolü son derece zayıftı, 20. yüzyıldan kalma köhne bir yapıları vardı. Evet, birkaç web sitesini kapatıp, blogger’ı tutukladılar ama Rusya ve Çin’de gördüğümüz tarzda siber saldırılardan, dijital propaganda ve takip sistemlerinden bihaberlerdi. Dolayısıyla Tunus ve Mısır’da internetin bu sebeple fayda sağladığını ancak bunun dünyanın geri kalanında web 2.0’ın işleyeceği anlamına gelmediğini biliyoruz. Evet, muhalifler interneti kullanıyor ama devletleri de seyirci kalmıyor.’’
Morozov, Ortadoğu’daki devrimin domino etkisini de sosyal medyayla açıklayanlara şöyle cevap veriyor: ‘‘Devrimlerin bulaşıcı olduğu 150 yıllık bir siyaset biliminin gerçeği. 1848’de Avrupa’da yayılan devrimlerin internetsiz yayıldığını biliyoruz. Özellikle otoriter rejimlerin güçlerini bölgesel müttefiklerinden aldığını ve komşuları düştüğünde onların da düşeceğini kavramak zor değil. O nedenle şu anda sosyal medyanın hiç de canlı olmadığı Libya’da olup bitenleri iyi incelemek lazım. Ortadoğu’daki devrimlerde bir itici güç aranacaksa, o sosyal medyadan çok El Cezire Kanalı’dır.’’
İnternet Özgürlüğü ve Sonuçları
Morozov, kitabın geri kalan kısmında internet özgürlüğü ve sonuçlarını Søren Kierkegaard tecrübesi ve birikimi üzerinden ele alarak, yaşanan bu teknolojik gelişmenin bütün yönleriyle istenen şekilde özgürlük getireceği düşüncesinin; örnekler, deneyler ve yaptığı analizler sonucunda gerçekleşmeyeceğini ifade ediyor. Çünkü batılı siyasilerin ve bunun yanında modern devletleri yöneten aklın buna izin vermeyeceğini belirtirken bunu yanında internetin uçsuz bucaksız bir mecra olması hasebiyle de özgürlük kavramının tamamıyla tehlikede olduğunu dile getiriyor. İnternet özgürlüğünün sonuçlarının da bu eksende irdeleyerek umudunu internete bağlayanların birey, toplum, kültür, ekonomi, dil, siyaset vb. alanlarda istediklerini alamadıklarını ve alamayacaklarını ifade ediyor. Çünkü bu gibi alanlarda istenilen durumların gerçekleşmesi için birçok etkenin olduğunu ve bu etkenleri birlikte yönetmenin çok zor bir süreç olduğunu ekliyor. İstenilen durumların aksine toplumun dejenere olduğunu, bireyin egoistleştiğini, ekonominin serseri bir mayın halinde atılacak bir tweete baktığını, dillerin unutulmaya başlandığını ifade ediyor. Bundan önceki nice teknolojik gelişmenin toplumlar nezdinde tarih için yeni bir sayfa açmakla eş değer olarak görüldüğü ve bu görüşlerinin temelsiz, ölü örneklerinden hareketle bu durumun bir yanılsama olduğunu, hiçbir olayın bu kadar abartılmaması gerektiğini dile getiriyor.
Hulasası Morozov, dünyada yaşanan sosyal medya olaylarının etkilerini, bu etkiler için yapılan eleştirilerin ve çıkarımların daha önce de başka teknolojik gelişmeler için yapılan eleştiri ve çıkarımlara benzediğini, batının olayları hangi saiklerle eksik anladığını veya tam anlayamadığını, internet özgürlüğü meselesinin yanlış anlaşıldığını ve hiçte güvenilir bir yer olmadığını ifade ediyor. İnternetin yeni bir alan olarak kontrol edilemeyeceğini vurgulayan yazar, internet özgürlüğünün sonuçlarını, web 2.0’nın niçin bir yanılsamaya sebep olduğu gibi birçok merak edeceğimiz soruyu geniş bir perspektifle ele almaya çalışıyor. Kitabın aslında demokrasi mücadelesini nasıl daha iyi bir şekilde verilebileceğini ve bu mücadelenin eksiklerini nasıl tamamlayabileceğini göstermek için yazıldığını ise göz ardı etmemek gerekiyor. İnternetin abartılan etkilerini çok başarılı bir şekilde sorgulayan yazar, demokrasi mitine karşı ise eleştirel bir tavır takınmıyor. Bu handikapları unutmadan kitabın önemli bir boşluğu doldurduğunu vurgulamak isteriz…
Dipnot:
1- Ahmedinejad oylama daha bitmeden birinci olduğunu açıklamıştı. Bunun üzerine reformistleri destekleyen kitle ve İran rejimine muhalif olan diğer gruplar sokağa çıkarak protestoya başlamış ve bu olay toplumsal bir eyleme dönüşmüştü.
HABERE YORUM KAT