Türkmen, A. Bulaç ve İslamcılığı Değerlendirdi
Hamza Türkmen, Ali Bulaç ve başlattığı İslamcılık tartışmasını değerlendiren bir yazı kaleme aldı.
Haksöz Dergisi yazarlarından Hamza Türkmen, Ali Bulaç'ın temmuz ayında yayınladığı "İslamcılığın Seyri" yazısıyla başlattığı ve birçok yoruma neden olan İslamcılık tartışmasını konu alan bir değerlendirme yazdı.
Bulaç hakkında "Suriye olaylarına İslamcı gibi değil, uluslararası analizci gibi baktı" diyen Türkmen, Bulaç'ın İslamcılık değerlendirmesi hakkında "Ali Bulaç, İslamcı nesil tasnifinde 1924-1950 arasını boş bırakmaktadır. Oysa bu dönemde İttihad-ı İslam ruhu,(...) ümmeti ve İslami değerleri var kılmak amacıyla direnişle, ayaklanmayla; gücünü kaybettiğinde de en azından kahhareye dualarıyla yaşamaya çalışmıştır." yorumunu yapıyor.
Türkmen'in o yazısı:
Hamza Türkmen
Ali Bulaç ve İslamcılık
Ali Bulaç, 19 Temmuz 2012 tarihli Zaman gazetesinde “İslamcılığın seyri” başlıklı yazısıyla İslamcılıkla ilgili tartışmaların kapısını açtı. Ramazan ayında tv ekranlarına kadar yansıyan bu tartışma iyi de oldu. Bu konu, kartel medyasının Ramazan aylarında oruç tutma-tutmama tartışmalarını Müslümanları tahfif ve tezyif ederek gündemleştirmesinin önüne geçti. Bu arada yetersiz de olsa, tartışmaya katılan ve camiamıza hitap eden yazar ve akademisyenlerin nasıl bir İslam ve İslam’ı yaşama-yaşatma tasavvuruna sahip olduklarını öğrendiğimiz bir dosyaya da sahip olduk.
Ali Bulaç’ın İslamcılık tartışması üzerinde yoğunlaşması, bizlerde, son dönemlerdeki görüş ve duruşuyla irtifa kaybeden imajını arındıracağı ümit ve beklentisi oluşturdu. Çünkü Bulaç, Suriye Müslümanları adalet ve özgürlük hedefiyle meydanlara adım attığından bu yana, konuya -kendinin de olumluluk yüklediği bir kullanımla- İslamcı gibi değil, uluslarası bir siyasi analizci gibi yaklaştı.
Bulaç özellikle 2010’un sonundan bu yana Tunus’tan Mısır’a, Libya’ya, Yemen’e, Fas’a kadar yeni bir İslamcı dalga ve yöntem dili geliştiren Müslümanların tezlerini kavramak ve değerlendirmekten ziyade, Türkiye’nin veya İran’ın ulusal menfaatlerini düşünen görünümünden ötürü oldukça yıpranmıştı. İşte bu süreçte İslamcılık tartışmalarıyla ıslah, direniş ve ıslah dilini yeniden önceleyen tutumu, bizi Ali Bulaç isminin biyografisinde yer tutan İslami özgünlüğün yeniden filizleneceği beklentisi içinde ümitlendirmişti.
Sırf Ali Bulaç’ın İslamcılık tartışmaları içinde yakalamaya çalıştığımız bu ümidi yaşatabilmek niyetiyle CNN Türk’te katıldığım Şirin Payzın’ın İslamcılık tartışmasıyla ilgili programında, onun İslamcılık anlayışının ümmeti diriltmek için yeniden ıslaha ve inşaya yöneltici olduğu vurgusunda bulunmuştum. Aslında bu canlı yayında 4 yıl önce yayınladığı “Din-Kent ve Cemaat” adlı kitabında ulusal ve modernist eğilimle gelenekçi İslam anlayışını bütünleştiren Fethullah Gülen’in ve Hizmet Nesli’nin duruşunu bir tez olarak takdim etmesini eleştirmeyi düşünüyordum. Bulaç, Ayetullah Hatemi’nin İran’daki performansıyla irtibatlandırsa da “Yeni İslamcılık” veya “Üçüncü Nesil İslamcılık” anlayışını daha ziyade Gülen Hareketi’ni hem meşrulaştırmak hem de tanımladığı İslamcılık çerçevesine sürüklemek için imal ettiği kanatindeydim. Ama CNN Türk’te canlı yayında İslamcılık adına İslami değerlerin aşağılandığı ve İslamcılık algısının kaosa sürüklendiği bu ortamda bu eleştiriyi kendi camiamızda gündeme getirmek amacıyla erteleyerek, Ali Bulaç’ın ortaya koyduğu doğruları öne çıkartmayı tercih ettim.
İslamcılık tartışmalarında Ali Bulaç ismi, İslamcılık mecrasında ve Türkiye İslami uyanış sürecinde yer alan bir özne olduğu için oldukça önemlidir.
HABERE YORUM KAT