Türkiye’nin Şengal, Karaçok ve Afrin Taarruzları Nasıl Yorumlanmalı?
Türkiye’nin Şengal/Sincar, Karaçok ve Afrin’e yönelik askeri hamlelerini Hasip Yokuş sitemiz okuyucuları için yorumladı.
HAKSÖZ-HABER
Suriye krizi bağlamında Halep sonrası süreçte start verilen Astana görüşmelerinin sürdüğü bir zamanda Esed rejiminin İdlib’de gerçekleştirdiği kimyasal saldırı zaten kırılgan olan diplomasiyi iyice anlamsızlaştırdı. İdlib’deki son kimyasal saldırının ardından da Esed-İran-Rusya bloğunun halka karşı giriştiği katliamlar eksilmedi. Uzun bir zamandır Fırat Kalkanı’na kilitlenen Türkiye’nin Suriye politikası ise El-Bab’ın IŞİD’den arındırılmasının ardından tıkandı. Rakka operasyonuna dahil olmak isteyen Türkiye’nin önüne ABD, YPG/SDG setti örmeye devam ediyor. Ve YPG/PYD/PKK yaslandığı ABD’den de aldığı özgüvenle daha bir şımarmış durumda.
Fırat Kalkanı sonrasında Türkiye’nin Suriye politikasındaki mevcut tıkanmayı aşmak için ne tür bir politika izleyeceğinin merak edildiği bir vasatta Şengal/Sincar, Karaçok ve Afrin’e yönelik eşzamanlı askeri hamleler bir hayli ses getirdi. ABD, Rusya, İran ve Esed despotundan gelen itirazlar sürpriz olmadı. Dolayısıyla Fırat Kalkanı sonrası derinleşen tıkanmanın bu son atraksiyonlar neticesinde kısmen de olsa aşmaya yüz tutmakla birlikte bu tür askeri operasyonların Türkiye tarafından devam ettirilip ettirilmeyeceği merak konusu.
Özgür-Der’in Suriye yardım masasında yıllarca koordinatörlük görevini icra eden, gerek sahadaki gelişmeleri gerekse de siyasi çözüm arayışlarını yakından takip eden Hasip Yokuş kardeşimizden Türkiye’nin Şengal/Sincar, Karaçok ve Afrin’e yönelik askeri hamlelerini Haksöz-Haber için yorumlamasını istedik.
Demeç talebimizi karşılıksız bırakmayan Hasip Yokuş kardeşimize teşekkür ediyor, konuyla ilgili sorularımız üzerine yaptığı yorumu ilginize sunuyoruz:
Demeç sorusu: Türkiye Şengal/Sincar, Karaçok ve Afrin’e yönelik askeri taarruzda bulundu. Türkiye bu hamlelerden ne amaçlıyor olabilir? İran-ABD-Rusya’nın tepkisi nasıl değerlendirilebilir? Bu tarz askeri hamleler Suriye muhalefeti ve Türkiye’deki Kürtler tarafından nasıl algılanıyor? Bu hamlelerin devamı olur mu?
Hasip Yokuş’un sorulara toplu cevabı:
Suriye’deki iç savaşın gelip dayandığı nokta hiç kuşkusuz artık Türkiye için bir beka sorunu haline gelmiştir. Esasında işin başından itibaren Türkiye’nin Suriye hadisesinde gevşek davranmasındaki gerekçe ve endişeler her ne idiyse hepsiyle şimdi tek tek yüzleşiyor.
Türkiye, Suriye’de olaylar başladığı ilk günden itibaren muhalefetten yana tavır aldı ve doğru olanı yaptı. Ancak Suriye’de hadiselerin uzaması, rejim değişikliğinin gerçekleşmemesi veya Suriye’de olası bir bölünmenin Türkiye’nin istikrarını da olumsuz etkileyeceği bilinen bir husustur. Türkiye’nin işin başındaki bu gevşekliğinin esas sebebi; ABD ve NATO gibi ülkelerin beyanlarına inanmasından dolayıydı. Oysa küresel emperyal güçler son kertede kendi çıkarlarını siyasetlerinin merkezine alırlar. Onlar için zulüm, katliam, vahşet kavramları kime yapıldığına bağlı olarak anlam değişikliğine uğrar. Suriye için endişelendikleri tek husus, oradan kaçacak mültecilerin kendi ülkelerine gitmesidir. Bunun dışında hiçbir kaygıları yoktur. Mülteciler kendi ülkelerine gitmese Suriye’de zulüm ve katliamlar yüz yıl daha devam etse önemli değil.
Politikalarını uzun uzadıya izah etmeye gerek yok ama İran, Rusya ve ABD’nin Suriye’de üstlendikleri rol yıkıcı olmuştur. Kendi çıkarları adına direk veya dolaylı olarak katliamlara ortak olmuşlardır. Suriye’de dökülen her damla kanda sözünü ettiğim bu ülkelerin parmağı vardır. Dahası; Suriye’de sürdürdükleri politika Türkiye’nin çıkarlarıyla taban tabana zıtlık teşkil etmektedir. Bir müddettir bunun farkında olarak Türkiye sınırlı da olsa tek başına Suriye’nin belli bölgelerine müdahalede bulundu. Türkiye’nin endişelerini ve müdahale gerekçelerini herkes biliyor; Türkiye’ye komşu bir PKK yapılanmasını engellemek veya hiç değilse zayıflatmak…
Türkiye’nin böylesine aşikar ve kırılgan bir tablonun muhatabı olması kendisi açısından büyük bir zaaf teşkil ediyor. Fakat ne pahasına olursa olsun bu politikayı büyük bir dikkat ve ciddiyetle sürdürme dışında yapabileceği bir şey yok. İşin başındaki gevşeklik Türkiye’yi bugün nasıl tehditlerle yüz yüze getirdiyse, şimdi yapması gerekenler noktasında göstereceği gevşeklik de aynı şekilde Türkiye’yi gelecekte büyük tehditlerle yüz yüze getirecektir.
Suriye’de bulunan aktörlerin Türkiye’nin operasyonlarına ilişkin olarak takındıkları tutum Türkiye açısından önemli ama bağlayıcı değil. Sözünü ettiğim bu aktörler sebebiyle Suriye’de işler kördüğüm halini aldı. Türkiye’nin elbette orayı süt liman bir hale getirecek imkanı yok ama hiç değilse kendisi açısından en az zararlı olacak bir oluşumun tesisi için elini taşın altına sokmak durumunda.
Benzer operasyonların bundan böyle de devam edeceğini tahmin ediyorum. Çünkü Suriye ve Irak’ta taşlar henüz yerine oturmadı ve muhtemelen bir müddet daha bu kaotik ve belirsiz hal devam edecek.
İşin başından itibaren Suriye muhalefetinin en büyük umudu Türkiye idi. Fakat maalesef işler istenildiği gibi yürümedi. Türkiye bölgede etkisini hissettirdiği oranda bu Suriye muhalefeti açısından da bir motivasyon sebebi oluyor. Bu operasyonlarda belki de en fazla dikkat etmesi gereken husus; PKK karşısındaki haklı ve anlaşılabilir tavrının Kürt karşıtlığı şeklinde algılanmasına engel olmasıdır. Aksi halde haklı olduğu bir meselede haksız bir duruma düşer.
HABERE YORUM KAT