Türkiye’nin ABD ile Yolları Ayrılıyor mu?
“Türkiye’nin tavrı ABD ile ipleri koparmaktan ziyade, verili sistem içinde bağımsız hareket etmenin alanını genişletmek ve kendi bağımsız politikalarını mevcut şartları zorlayarak uygulamaya çalışmaktan ibaret.”
Serdar Bülent Yılmaz’ın yeni yazısı:
Türkiye’nin ABD’ye rağmen Suriye’ye girmesi, bunu üstelik Rusya ile yakınlaştığı bir süreçte ve Rusya’yla anlaşarak yapması Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini tartışmaya açtı. Elbette tartışma salt bu olgu üzerine kurulmuyor. Bu zemini besleyen başka argümanlar da var. Mesela ABD’nin Suriye’de Türkiye’nin itirazlarına rağmen YPG ile kurduğu yakın ilişki ile FETÖ konusundaki umursamaz tavrını; AB’nin ise Türkiye karşıtı tutumunu son yıllarda düşmanlığa vardırması ve darbe girişimini değil Türkiye’nin aldığı tedbirleri eleştiri konusu yapmasını Türkiye’nin Batı bloğu ile ilişkisinin sorgulanmasına neden olan diğer gelişmeler olarak sayabiliriz.
Bu zeminin üzerinde iteklenerek yaşatılmaya çalışılan bir ilişkinin sorunsuz bir şekilde sürdürülemezliği ortada. İlişkilerde bardağı taşıran son damla ise 15 Temmuz darbesi oldu. Darbeden ABD’nin bilgisi olduğu konusunda AK Parti hükümetinin kuşkusu yok. Erdoğan’dan rahatsızlığı bilinen ABD’nin son çare olarak böyle bir darbeyi desteklemeyi düşünmüş olması akla uzak gelen bir ihtimal değil. Türkiye hükümetinin yaklaşımı bu yönde.
FETÖ darbe girişimi sonrası PKK’nın gerçekleştirdiği büyük terör eylemleri ile kalabalık gruplarla çeşitli bölgelerde saldırıya geçmesi, hükümet kanadında ve toplumda ABD’nin ikinci hamlesi olarak okunuyor. Nitekim hükümete yakın bazı yayın organlarında, Fırat Kalkanı operasyonu sürerken PKK’nın yüzlerce militanla gerçekleştirdiği Çukurca hamlesinin “ABD Terörü” olarak görüldüğünü hatırlayalım. (…)