Türkiye’de Eğitim Sistemi’ne Fıtrat Boyutuyla Bir Bakış
Eğitim Sistemi’nin dayatmalarına, koyunu da kelebeği de yarış atına çevirmeye çalışan yapısına inat, sağlıklı ve her şeyden önce iyi bir insan olma derdinde bir nesil yetiştirebilmeliyiz.
Hale Beyza Avcı’nın analizi:
Türkiye’de Eğitim Sistemi bir lütuftan çok dert olma yolunda ilerlemeye devam ediyor. “Eğ” mek fiilinden türetilmiş(1), ismiyle hemhal eğitim sistemini, içine giren insanı ideolojisinde eritme keyfiyetinden arındırmadıkça, bu sistemin içinde “insan” yetiştirme iddiasında bulunamayız.
IvanIllıck’ın söylediği gibi; “Eğitimle ilgili dezavantaj, okul içerisindeki eğitimle giderilemez. Çünkü asıl problem okul kurumunun ta kendisidir.”(2)
Eğitim sistemini şiddetle eleştirirken, okumak deyince ilk aklımıza gelen şeyin okul olması paradoksal bir durum. Bu durum, ülkenin gelişmişlik düzeyinden tutun yılda ortalama 6 saat kitap okunan(3) bir ülkede yaşadığımız gerçeğine kadar pek çok yönden incelenebilir. Ancak ben bunu fıtrat boyutunda ele almak istiyorum.
İnanıyorum ki insan; fıtratından uzaklaştıkça, önüne sunulan hayatı sorgulamadan, kendisine sunulduğu şekliyle yaşamaya başlar ve zamanla sürüdeki koyundan farksız hale gelir. Farkında olmadan geçen günler içerisinde elde edilen başarılar, mutluluklar ve tüm iyi hissettirmesi beklenen duygular; fıtratından uzaklaşan insanı zaman içinde anlamsızlık noktasına getirir. Ancak böyle bir insan öyle uzak, öyle bihaberdir ki kendisinden ve asıl gerçeklikten; anlamsızlık duygusunu da önüne sunulan sunni yöntemlerle, kötü alışkanlıklar edinerek ya da haz endeksli çözüm yollarına başvurarak bastırma yoluna gider.Ne yazık ki insanların çoğu bu durumda. Bu sebeple öğretmeninden, doktoruna pek çok meslek dalında derman olması beklenirken, dert olan insanlarla muhatap olmak zorunda kalıyoruz.