
Türkiye’de de Suriye’de de küresel kuşatılmışlığı aşmak sorunu
Suriyeli kardeşlerimizin yeniden ıslah, ihya ve inşa mücadelesi, bütün İslamcıların mücadele safhalarıyla ilgili olarak hepimizin ortak problemidir.
Hamza Türkmen yazdı:
Coğrafyamızda “Ümmetten bir ‘millet’/ulus yarattık” övüncünün ilk kurumlaştığı mekân Atatürk Türkiyesi oldu. Arap milliyetçilerinin at koşturduğu, İslami aidiyetleri çözüp sosyalist bir Arap ulusu inşa edebilmek için yarıştıkları beldelerimizden birisi de Suriye idi. Müslümanların tarihinde asırlarca “Göklerin ve yerin yaratılışı, dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu O'nun ayetlerindendir. Bunda bilenler için ayetler vardır” (30/22) hükmü doğrultusunda ırkçı, kabileci ve kavmiyetçi asabiyeleri aşarak yaşayan müslümanlar, 18. yüzyıldan itibaren kendi iç zaafiyetleri nedeniyle de sömürgecilerin istilasına uğramışlardı. Ancak Avrupa’nın ve Modernitenin oluşum sürecinde meydana çıkan seküler ulus modelleri zafiyete düçar olan sosyal yapılarımıza musallat oldu.
Kura’n-ı Kerim’de “cahiliyye kavramı” dört farklı davranış ve anlayış için dört yerde kullanılır. Cahiliye “c-h-l” (جهل) kökünden türemiş olup lügatte “bilgisizlik, ilmin eksikliği” anlamlarında kullanılmıştır. Râgıb el-İsfahânî (ö. 502/1109) el-Müfredât adlı eserinde cehaleti tanımlarken “nefsin ilimden yoksun olması”; “doğruya aykırı olan inanma şekli” ve “doğruya aykırı olan davranış biçimi” şeklinde cehlin üç boyutuna dikkat çekmektedir.