1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. ‘Türkiye yeniden ideolojik şiddetin kısır döngüsü içinde kendisini yemeye başlamadan…’
‘Türkiye yeniden ideolojik şiddetin kısır döngüsü içinde kendisini yemeye başlamadan…’

‘Türkiye yeniden ideolojik şiddetin kısır döngüsü içinde kendisini yemeye başlamadan…’

Ergün Yıldırım, son olarak Selçuk Özdağ ve Orhan Uğurluoğlu’na yönelen şiddet olgusunu değerlendirdiği yazısında, ülkenin yeniden şiddet sarmalına dönüşmemesi için uyarı ve hatırlatmalarda bulunuyor.

20 Ocak 2021 Çarşamba 14:08A+A-

Ergün Yıldırım, son olarak Selçuk Özdağ ve Orhan Uğurluoğlu hadisesinde tezahür eden muhalif gazeteci ve siyasetçilere yönelik saldırıyı “şiddetin akıldışı, cesur ve örgütlü tezahürü” olarak nitelendirdiği yazısında, Türkiye’nin yeniden ideolojik şiddetin kısır döngüsü içinde kendisini yemeye başlaması için devletin atması gereken adımlara dikkati çekiyor.

Ergün Yıldırım’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan yazısı (20 Ocak 2021) şöyle:

Kolektif şiddet en fazla siyasete ve topluma zarar verir

Devlet, “şiddeti tekelinde tutan tek meşru irade” (Weber). Bunun da nerede, nasıl ve kim tarafından kime uygulanacağı kanunlarla belirlenmiştir. Bu devlete hukuk devleti ya da adalet devleti diyoruz. Devlet dışında şiddet kullanmaya yönelen bütün partiler, hareketler ve gruplar gayri meşrudur. Bunu ne adına yaparsa yapsın meşru değildir. İster din, ister etnisite, isterse millet adına yapsınlar fark etmez. Bir ideoloji, bir parti ya da bir hareket kendisine ters gelen her hareketi veya söylemi şiddetle cezalandırmaya çalışırsa orada meşru şiddet tekeli itibarını kaybeder. Yani devletin suçluyu tespit etme ve cezayı verme konusundaki otoritesi zayıflar. En azından halkın nazarında itibarı zedelenir. Dünyada mafya grupları, terör grupları ve ideolojik grupların şiddetleriyle çalkalanan ve sarsılan birçok toplum var. Aslında buna “paralel şiddet” denir. Devletin şiddet tekeli karşısında şiddeti keyfince, çıkarlarına ve ideolojik yargılarına göre kullanmaya “paralel şiddet” adı verilir. Buna paralel devletin şiddet pratiği denir. PKK yıllarca vergi toplayarak, insanlara şiddet uygulayarak ve hatta yargılama yaparak paralel devlet olmaya çalışmadı mı? FETÖ yine paralel devlet olarak doğrudan devletin içinde örgütlendi. Aslında egemen devletin kudretine karşı alternatif ceza kesme ve suçlu ilan etme de paralel devlet pratikleridir.

Her kolektif ya da sürü şiddeti, cezayı linçle uygular. Bu linç, hiçbir adaleti, normu (namusu) ve ahlaki ilkeyi taşımaz. Sadece içgüdü ile çalışır. Yığın psikolojisi ile hareket eder. Saldırının ne etiği vardır ne de sınırı. Saldırı pusuya dayanır. Her sürü linçi böyledir. İdeolojisinin hiç önemi yoktur. Burada akıl ve ahlak devreden çıktığı için bir kişiye onlarca kişi saldırır. Kin kusulur. Yağma yapılır. Medeni bütün kurallar çiğnenir. İlkel içgüdünün kolektif saldırganlığı yıkıcılığıyla taşar.

Devlet ise cezayı hukukla uygular. Devlet, önce sorgular, sonra yargılar ve en son şiddeti uygular (ölüm cezası gibi). Kolektif şiddet sokaklarda yayıldığında hem devlet hem de toplum büyük yaralar alır. Bunu 1980 öncesinde acı bir biçimde yaşadık. Yine PKK eylemlerinde, HDP’nin sokak çağrılarıyla yaşanan olaylarda (6-8 Ekim olayları) gördük. Etnik, politik ve parti düzleminde yaşanan bu şiddetler etrafında hâlâ ciddi tartışmalar devam ediyor. Linç bilinci ile grup bilinçleri birleşiyor. Toplum segmentleşme tehlikesini bile yaşayabiliyor bu şiddet üretimi etrafında.

Son olarak bir parti genel başkan yardımcısı ve bir gazetenin Ankara temsilcisi bir grubun şiddetine uğradı. Siyasetçi ve gazeteci, bir grup şiddetinin saldırganlığıyla kan revan içinde kaldı. Hem de Ankara’da. Yani devletin başkentinde. Güpegündüz ve herkesin gözü önünde. Şiddetin akıldışı, cesur ve örgütlü tezahürü bu. Hem de o kadar cesaretli ve akıl dışı ki ne başkenti, ne gündüzü, ne genel başkan yardımcılığını, ne de gazeteciliği tanıyor. Dolayısıyla burada ne devlet, ne parti yöneticiliği ne de gazete yöneticiliği dikkate alınıyor.

Sürü şiddetinin hukuk dışı tezahürü şu an belli bir siyasete ve belli bir basın kesimine yönelik gözüküyor. Ama yarın kime yöneleceği belli olmaz. Bundan dolayı devletin hukuku, adaleti ve kudretinin korunması gerekir. Paralel şiddet uygulayan hukuklara ve kudretlere yol vermesi durumunda demokratik vasfından da kudret vasfından da itibar kaybına uğrar. Her parti ya da ideoloji kendisini korumak için “karşı şiddet grupları” oluşturmayı düşünmeye başlar. Allah korusun en büyük tehlike de budur. Türkiye yeniden ideolojik şiddetin kısır döngüsü içinde kendisini yemeye başlar.

Şükürler olsun ki Sayın Cumhurbaşkanımız şiddete uğrayan genel başkan yardımcısı Selçuk Özdağ’ı arıyor. Adalet Bakanı ve İçişleri Bakanı geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorlar ve suçluları yakalayacaklarını söylüyorlar. Türkiye’de demokratik devletin, sağduyunun ve adaletin varlığına işaret ediyor bunlar.

Sokak siyaseti, sürü şiddeti ve linç operasyonları sadece insan haklarını yok etmiyor. Demokrasiyi ve devletin saygınlığını da yok ediyor. Yarın hangi siyasetçiye ve hangi gazeteciye döneceği belli değil. Demokraside ifade özgürlüğü en temel haktır. Şiddet, ürettiği korku ile buna egemen olmak istiyor. Ne zaman kime döneceği ve kimi susturmaya çalışacağı belli olmayan bu şiddet olgusuna karşı bütün aydınlar, bütün siyasetçiler ve bütün gazeteciler karşı durmalıdır. Türkiye bir hukuk devletidir, siyaset de Büyük Mecliste yapılır.

 

 

HABERE YORUM KAT

6 Yorum
  • Zazahan / 21 Ocak 2021 00:27

    bu site normal şartlarda Akpartinin dostu diyebileceğimiz bir siteydi son zamanlarda ise akpartinin hatalarını yüzüne yüzüne vurmaya çalışıyorsa eğer iktidarın asıl muhatapları bu konuyu biraz düşünmeli. Toplumda her zaman inançsız, ideolojisiz, vizyonsuz, hayırsız, para ve makam gözlü ciddi oranda bir yalaka orta ve üst tabaka kesim vardır, dün şahsi menfaat icabı fetönün içindeydiler peki bugün hangi partinin içindeler? ve ne yazık ki gerçek akpartililer bu yalakaların şahsi çıkarlarına da kurban edildi. bugün kpss den 90 puan almış gerçek bir akpartili ile 7 puan almış yalaka bir akpartili arasında mülakat(torpil) yarışı yapılsa hiç şüphesiz yalaka akpartili kamuya atanır ya da kamuda terfi edilir. Bu son sözüm bir tahmin filan değil bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir.

    Yanıtla (0) (0)
  • ahsen öz / 20 Ocak 2021 22:22

    ah ah bu gidiş nereye her gün ayağına kurşun sıkan akp

    Yanıtla (0) (0)
  • yasin / 20 Ocak 2021 18:34

    aramış ama onca laf dinledikten sonra neden aramıyor dendikten sonra lutfetmiş aramış doğruysa bu çok kötü be kardeşler...

    Yanıtla (0) (0)
  • İbrahim Şenbaş / 20 Ocak 2021 17:20

    Misal !,,,
    Yağmurdan kaçıp doluya tutulmadık ,doludan kaçıp yağmura tutulduk ,
    bu hal özeleştiri durağı olarak değerlendirilir fırsata dönütürülürse hedefe doğru sıçrama güç kazandığı gibi ayak bağlarından lüzumsuz oyalanmalardan da o derece uzaklaşmış oluruz.
    Devlet millet ebed in imanı
    Adalet ahlak ve liyakattir
    Meyvesi huzur toplumudur
    Her türlü asabiyet ve ideolojik girişim bu huzurun düşmanıdır
    Onu alt etmenin şifası asabiyet ve "ilkel kast "belasına meydan vermemek için insanları her daim "gören bilen işiten" ile hesap görücü olarak yetenle vicdanları Allah ile başbaşa bırakabilmeyi başarmaktır, bu olmazsa olmazdır
    Bunu yerine getirmeyen iyilerse ,eğer ahlaki zaafiyet kuşatmışsa iyileri ,bu kez istiğfar tövbe şifası vardır ki böylesi temizlenip arınmayı sahibimiz birçok ayetiyle bizden bekler ve istemektedir
    Adaletlin peşinde olanlar yolda arındıkları sürece varlıklarını sağlar ve yürürler
    Arınıp ,öğüt alıp ,akledenler,
    Geçmiş ve gelecek kaygısı duymazlar bu güzellikle konuya bakarken yazarın "çok şükür başkan aradı sözü "aciz devlet haline ""ve Rıdvan kardeşimin yakaladığı bu acizliğin devlet nezdindeki vahametine ışık tutmaktadır ,sevinmeyi değil tedbirsizliğin karmaşanın hedefsizliğin kirliğin vs ,ta kendisidir asıl görülmesi gereken ,yazının başlığıda "bu tehlike uzak değil "belkide devlet bu zulmün parçacıklarıyle tuzak ve belalarıyle içli dışlı ,önce bu görülmeli "iyiliğin şartı öncelikle temizliktir "her yönüyle "baştan aşağı "vasatta buluşmanın yolu usulü budur "
    Asırların ihanet ve çürümüşlüğünü boyacı küpü misali temizleyemeyiz ,
    durum belirleyip vicdanları sızlatmak bir başlangıç için yeterli ,mesele bu öncülerden olmaya çalışmak
    İyiliği yaygınlaştırmak olsun
    Allah Kafi dir

    Yanıtla (0) (0)
  • Tevhid / 20 Ocak 2021 15:11

    Çok ilginç ! Yazı bilgilendirici güzel ama son kısmı yani son iki paragraf tuaf! Türkiye'de adalet ve sağduyunun varlığına dikkat çekmiş. Hükümet bence sorgulamaya devlet Bahçeli'den başlasın, tabii yerde. Kesinlikle öyledir demiyorum suizan yapmak istemiyorum ama eğer bu işin arkasında MHP varsa gerçekten çok adaletli (!) bir ülke ve siyaset. Başka zaman şiddete hayır derler , bir babanın veya kocanın eşine kızına sert bakmasını bile şiddet kabul edip hapsederler. Şeriatın el kesme recm gibi had cezalarına barbarlık çağımıza uymuyor derler. Sonra da söz konusu kendileri olunca en alâsini yaparlar. Ve adalet bakanı önce cezaevlerinde dayak yiyen müslümanlara sahip çıksın. Cezaevlerindeki birçok müslüman da fikirlerinden dolayı ceza alıyor. Hükümetin bunlara sahip çıkması için gelecek parti milletvekili veya başkan yardımcısı mı olmak lazım!.........

    Yanıtla (0) (0)
  • Rıdvan Kaya / 20 Ocak 2021 14:27

    Yazının şu vurgusu çok dikkatimi çekti:
    "Şükürler olsun ki Sayın Cumhurbaşkanımız şiddete uğrayan genel başkan yardımcısı Selçuk Özdağ’ı arıyor "
    Maalesef normal, olması gereken bir davranış karşısında şükürler olsun demek durumuna geldik!

    Yanıtla (0) (0)