1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Türkiye Suriye’ye girsin ki!
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye Suriye’ye girsin ki!

17 Ağustos 2011 Çarşamba 07:41A+A-

Bana kalırsa Türkiye en doğru olanı yapıyor..

Amerikalılara, İngilizlere kalsa, Türkiye Suriye’ye hemen girmeli. Türkiye girsin ki, kapı açılsın, onlar da gelsinler-girsinler.. Biz girelim ki, kendilere de kapı açılsın, leş kargaları gibi birileri doluşsunlar ülkeye..

Ergenekon da bunu ister CHP de.. Girsin ki onu orada boğsunlar.. Türkiye Libya konusunda da tavrını koydu. Hava operasyonları yapılsa bile kara operasyonuna, yani ülkenin işgaline karşı çıktı.

Irak’ta ve Afganistan’da yaşananları biliyoruz. Daha önce Somali’yi de işgal etmeyi denediler.. Olmadı. Şimdi açlık ve kıtlık olurken gıkları çıkmıyor..

İsrail bu arada sesini kıstı ki, biz birbirimizi yiyelim diye. Ramazan’da ağzımızın tadını kaçıracak ya, ne oldu ise durup dururken uluslararası koalisyonun baskılarına rağmen Doğu Kudüs’te 2500 yeni konut için nihai kararı imzaladılar..

Ülkede muhalefet ayaklandı ya, Arap baharı rüzgarı İsrail’i de etkileyince, dış tehdide ihtiyaç duydu herhalde ki, içeride dayanışma ruhunu yeniden canlandırabilsin ve dış tehdit algısı ile insanlar ölümü görüp hastalığa razı edilsinler.. Ve rejim kendi halkına terör ve güvenlik gerekçesi ile baskı uygulayabilsin..

İsrail’de yaşananlarla ilgili gerçek bununla sınırlı değil elbette. Şalom gazetesindeki başyazıda şu soruya cevap aranıyordu geçen gün: “Nasıl olur da, ortalama maaşın 2500 Dolar, kişi başına gelirin neredeyse 30 bin Dolar olduğu, Nasdaq’da şirketlerinin sayısının Amerikan şirketlerinin sayısını geçtiği, halkının senede en az bir kez yurtdışına çıktığı bir ülkenin gençliği ayaklanıyordu? İfade özgürlüğünün twitter’da ancak 140 kelimeyle sınırlandırıldığı bir sanal dünya gençliğinin nasıl oluyor da yüz binlercesi sokaklara çıkıp, ‘daha çok adalet, daha çok sosyal eşitlik, daha güvenli bir gelecek’ adına twitter mapushanesinden dışarı atıyorlardı kendilerini?”

Geçen gün İngiliz Adalet Bakanı, İngiltere sokaklarını ateşe verenleri “suç işleyecek kadar büyüdüklerine göre, işledikleri suçun cezasını çekecek kadar büyümüşlerdir” diye kestirip atıverdi. Çıkarları sözkonusu olduğunda çocuk falan dinledikleri yok..

İsrail yönetimi, kendi halkına karşı da psikolojik harp taktikleri uyguluyor..

Derin devlet her yerde başa bela..

Eğer Suriye’de işler kontrolden çıkarsa, belki havadan müdahele edilebilir. Bir göç dalgası karşısında insanların mayınlı arazilerde heder olmaması ile sınır bölgesine asker sevk edilebilir, güvenli geçiş ya da güvenlik bölgesi oluşturulabilir.. Bunların hepsi mümkün. Kontrolü kaybetmesi halinde Suriye üzerinden Türkiye’ye yönelecek terör saldırılarına karşı sıcak takip gündeme gelebilir.

Eğer Suriye’de askeri bir müdahale gerekirse, bir iç savaş hali ortaya çıkarsa o zaman belki İslam İşbirliği Konferansı’nın komşu İslam ülkelerinin katılımı ile oluşturacağı sınırlı ve süresi belli bir müdahale mümkün olabilir..

Zaten bu tabii afet, insani yardım gerektiren durumlar, iç savaş ve savaş tehditleri karşısında İslam Konferansı’nın da daha aktif görev ve sorumluluk üslenmesini sağlayıcı bir düzenlemenin bir an evvel yapılmasında fayda vardır diye düşünüyorum.. Ekonomik, sosyal, siyaset, kültürel ve dini konularda örgüt daha fazla sorumluluk üstlenebilir.. Üstlenmeli de.

İnşallah Esad işler bu noktaya varmadan kendi derin devletini kontrol eder ve inadından vazgeçer..

Önce Esad ve bu cinayetleri örgütleyen devletin içindeki çetenin, bu sürecin geri dönüşünün mümkün olmadığını görmesi gerekiyor..

Suriye’deki temel problem Suriye derin devletinden, moda tabiri ile Suriye Ergenekonundan kaynaklanıyor. Bunlar benzer yapılar. Bu yapının içinde de Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi, hepsi vardır.. Asıl mesele Suriye’nin bu çeteden kurtarılmasıdır. Bu derin yapı içinde de şeyh de vardır, fahişe de, bilim adamı da vardır, sanatçısı da..

Suriye’de Lazkiye’ye doğru genişleyen, Filistin kamplarını da hedef alan ve hava, kara ve denizden müdahale ile daha da genişleyen saldırıların durdurulmasını beklemek öyle anlaşılıyor ki, çok da anlamlı bir şey olmayacak.. Çünki Esad ya sürece hakim değil ya da yalan söylüyor.. Oyalama taktiği güdüyor..

ABD kendi can derdinde, AB de öyle. Fransa ve İtalya ile birlikte Belçika ve İspanya ekonomisinin her an krize girebileceği konuşuluyor. Batılı ülkeler kendileri himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede.. Bu durumda Türkiye’nin daha fazla inisiyatif üstlenmesi gerekiyor. ABD’nin puanı düşürüldü. Modern zamanların yeni “hasta adam”larının kim olduğu belli. Selâm ve dua ile..

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT