1. YAZARLAR

  2. KENAN ALPAY

  3. Türkiye, Rusya ve İran’a Ne Kadar Mecbur?
KENAN ALPAY

KENAN ALPAY

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye, Rusya ve İran’a Ne Kadar Mecbur?

07 Eylül 2018 Cuma 02:24A+A-

Sadece Doğu Perinçek gibi alenen ve resmen Baasçılık yapan Maocu-Kemalist tipler değil Mehmet Barlas ve Ertuğrul Özkök gibi liberal-burjuva aktörler de Türkiye’nin, Suriye halkının katili Beşşar Esed’le anlaşıp uzlaşmaktan başkaca seçeneği olmadığını bağıra çağıra haykırıyorlar. Amerika’yla giderek tırmanan gerilimin Türkiye için Rusya ve İran’ın barbarca dayatmalarına teslim olmaktan başkaca bir seçenek bırakmadığı vurgulanıyor ha bire. Rusya’nın hava kuvvetleriyle, İran’ın kara kuvvetleriyle sahanın bütününde üstlendiği yıkıcı savaş, enteresandır Suriye’de Esed iktidarının başarısı ve mutlak zaferi olarak takdim edildiği için Türkiye’nin en iyi ihtimalle savaştan kaçan kitleler için çadır kentler kurabileceği yönünde stratejik analizler moda gibi yaygınlaşıyor.

Peki, hakikaten de bugün Tahran’da toplanacak olan Türkiye, Rusya ve İran zirvesinde tablo bu denli kötü, karamsar ve ümitsiz mi? Türkiye’nin enerjiden diplomasiye, turizmden askeri çözümlere değin Rusya ve İran’a mecburiyeti hatta mahkûmiyeti gibi sunulan tablo gerçeklerle ne kadar örtüşüyor? Üstelik bu acziyet ve mecburiyet tablosu İdlip’e sıkışıp kalmış 4 milyona yakın mültecinin, tecrübeleri ve savaşma kararlılıkları hiç de azımsanamayacak direniş gruplarının iradesini tamamen hesap dışı bırakılarak çiziliyorsa! Astana Süreci, Türkiye açısından büsbütün işlevsiz kalan Cenevre Süreci’nin yerine tercih edilirken amaçlanan cinayetkâr bir rejim ve onun emperyalist hamileri karşısında böylesi bir edilgenlik ve bağımlılık ilişkisi olmasa gerekti.

Rusya ve İran için Ağırlaşan Fatura

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kırgızistan dönüşü yaptığı açıklamanın bir yerinde kurduğu cümle şuydu: “İdlip’te çok acımasız bir süreç işletiliyor.” Evet, çok acımasız olduğundan şüphe yok ama aynı acımasız süreç İdlip’ten önce Halep, Hama, Humus, Dera, Deyruzzor, Doğu Guta gibi hemen bütün şehirlerde işletildi. Üstelik tüm bu acımasız süreçlerin birinci dereceden sorumlusu ise Astana Süreci’nin de ortakları olan Rusya ve İran’dı. Rusya ve İran’ın ilk ve en acil hedefi Esed rejiminin Suriye’nin bütününde tartışmasız hâkim olduğunu ilan etmek. İdlip’e dönük saldırı hazırlıkları, önden yapılan ataklar, yoğunlaşan kimyasal saldırı haberleri, daha ileri aşamaya geçip Baas rejiminin Dışişleri Bakanı Velid Muallim tarafından “Hatay’ı Türkiye’den geri alacağız” tehditleri bir güç gösterisi olsa da aynı zamanda maliyeti gün geçtikçe ağırlaşan savaşı bir an önce bitirme girişimleri olarak belirginleşiyor.

Türkiye’nin Rusya ve İran’a ihtiyaç duyduğu kadar Rusya ve İran da Türkiye’ye ihtiyaç duyuyor. Türkiye’nin Amerika’yla siyasi, ticari veya askeri gerilim yaşadığı kadar Rusya ve İran’da aynı gerilimi yaşıyor. Rusya’nın Türkiye’yle yaptığı anlaşmalar üzerinden kazancını riske atma ihtimali bir tarafa İdlip’te girişeceği yeni bir yıkımla Amerika ve NATO’yla tekrar sıcak ilişkiler kurmasına vesile olmaktan kaçınacağı da ortadadır. Ne var ki güya Hükümetin dış politikasını destekleme adına ‘reisçi’ maskesi takarak ortalığa atılan kimi başdanışman kimi başyazar kimi basit trol bir ton zevzek, “kurtuluşumuz Rusya’da, kurtarıcımız Putin” tadında bir iklim oluşturarak tüm imkânları sabote etmek üzere seferber olmuş durumda.

Hayır, Amerika’dan veya Fransa-Almanya cephesinden gelen bildik beyanlara güvenerek alınacak bir yol olduğunu iddia etmiyoruz. Çok basit olabilir ama Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile yaptığı görüşme veya Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın Ankara ziyareti gibi gelişmeler Rusya ve İran cephesinde alınan pozisyonun değişimine sebep olabiliyor.

İran, Dost Değil Kiralık Katil Arıyor!

Bu gelişmeler üzerine Kremlin Dış İlişkiler Danışmanı Yuriy Uşakov’un İstanbul’da Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa taraflarıyla toplanacak bir dörtlü zirveyi işaretlemesi bir telaşın, büyüyen bir kaygının göstergesi. Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’un İdlip konusunu diğer ülkelerle müzakere etmeye devam edecekleri yönünde beyanlar vermesi de benzer bir kaygıdan kaynaklanıyor. Bu işaretler Rusya veya İran’ın kolayca ve basit bir takım diplomatik beyanlara göre rota değiştireceği anlamına gelmiyor elbette. Ancak uluslararası ilişkilerde zeminin ne kadar kaypak, ittifak ilişkilerininse ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu yeterince tecrübe etmenin getirdiği bir tetikte duruş halini görmek gerekiyor.

Irak ve Suriye’de giriştiği işgal İran açısından sokaklara yansıyan protestolardan rahatça okunabilir. Irak’ta sadece Sünniler için değil en fanatik Şii kesimler tarafından dahi atılan “İran Defol, İran Kahrol” sloganları petrol zengini Basra sokaklarına kadar ulaşmış durumda. Kasım ayında ikinci aşaması yürürlüğe sokulacak yaptırım kararları İran’ın Türkiye’ye olan ihtiyacını birkaç misliyle katlayacakken bu ülkenin İdlip’te yeni bir katliama girişmesine göz yummak için hiç sebep sunulamaz. Son dönemde yürürlükte tuttuğu politikalarla İran, bölgede en çok nefret ve öfkeyi üzerine çeken, kırılganlığı giderek artan tipik despotik bir iktidarı temsil ediyor.

Türkiye eğer İdlip’e yönelik saldırıları engelleyemezse sadece Suriye’ye dönük olanları değil bütün bir İslam coğrafyasına ilişkin iddialarını inkâr etmiş olur. Rusya ve İran yapılan anlaşmaları alenen çiğnediler. İlk fırsatta işgal ve katliam politikalarına hız veren iki korsan devlet gibi Suriye halkını ve Türkiye’yi çiğnemeye giriştikleri hiç ama hiç akıldan çıkarılmamalıdır. Ahlaki, siyasi ve askeri açıdan Türkiye’nin mücadeleyi kazanması Suriye halkının yanında durmasına, direniş gruplarını desteklemesine bağlıdır ancak.

Rusya ve İran’ın Suriye’de ve bölgede kısa vadede olsun, uzun vadede olsun meşru hiçbir dayanağı bulunmuyor. Er ya da geç Esed hortlağıyla birlikte bölgeden sökülüp atılacaklardır. Tarih ve toplumun yasalarını askeri zorbalıklarla, diplomatik hilelerle değiştirmeye Rusya ve İran’ın da gücü kudreti yetmeyecektir. Türkiye doğru tarafta, kardeşleriyle aynı safta durmaya devam ederek kazanacaktır.

Yeni Akit

YAZIYA YORUM KAT

6 Yorum