1. YAZARLAR

  2. RIDVAN KAYA

  3. Türkiye Nusra’ya silah mı yollamış?
RIDVAN KAYA

RIDVAN KAYA

Yazarın Tüm Yazıları >

Türkiye Nusra’ya silah mı yollamış?

30 Mayıs 2021 Pazar 15:31A+A-

Sedat Peker’in Türkiye’den Suriye’ye silah gönderildiği iddiasında bulunması başta şebbihalar olmak üzere Erdoğan karşıtı geniş bir çevreyi heyecana sevk etmiş görünüyor. Bilumum muhalif çevreler Sedat Peker’in sözlerine büyük bir ifşaat havası verme gayretindeler. Muhtemelen bu iddiayı daha önce Fethullahçı yapının uluslar arası yargılama konusuna dönüştürmeye çalıştığı MİT Tırları mevzuunu kaldığı yerden köpürtme fırsatı olarak değerlendirebilecekleri zehabına kapılmış durumdalar.

Oysa Sedat Peker’in Suriye’ye silah gönderilmesine dair sözleri çelişkili ve anlamsız lakırdılar olmaktan öteye gitmiyor. Öncelikle Sedat Peker’in Türkiye’nin Ortadoğu siyaseti ve Suriye’ye yönelik sözlerinin ‘misafir’ edildiği Birleşik Arap Emirlikler politikasından ayrı düşünülemeyeceğini vurgulayalım. BAE’nin Suriye konusunda Türkiye’yi mahkum etmek için işadamı Mehmet Ali Öztürk’e yaptığı zulüm gerçeği önümüzde duruyor. Suriye’de terörist faaliyette bulunma iddiasıyla BAE tarafından yıllardır ‘rehin’ tutulan Mehmet Ali Öztürk Türkiye aleyhine konuşsaydı hapiste olmazdı, bu biliniyor. Sedat Peker konuştuğu için iyi ağırlanıyor bu da iyi biliniyor.

bursa-iskence-eylemi.jpg

Silah Sevki Böyle Yapılır mı?

Sedat Peker gündeme taşıdığı iddialarıyla ilişkin somut bir şey sunmuyor, sadece iddia ediyor. İddiaları ise tutarlı değil. Şöyle ki SADAT’ın kendisinin yardım tırları üzerinden Suriye’ye silah soktuğunu söylüyor. Bu çok saçma bir iddia. Öncelikle SADAT hakkındaki bu iddianın tamamen sol-Kemalist medyanın SADAT hakkında geliştirdiği gerçekdışı imajı çağrıştırmaya yönelik bir çaba olduğu görülmeli. SADAT’ın kendisine birtakım hedefler belirlemiş olmakla birlikte bunları fiiliyata dökecek bir zemin bulamadığı, devletin de SADAT’a bu yönde bir alan açma zahmetine girmediği biliniyor.

Suriye’ye silah sevkiyatı meselesinde devletin SADAT’a, SADAT’ın da Sedat Peker’e rol vermesi iddiası gerçekten çok anlamsız, boş bir söz.  Buna ne hacet! MİT’in ya da TSK’nın Suriye’ye silah yollamak için Sedat Peker’in yardım kamyonlarının arasına silah kamyonları sıkıştırması komik olmaz mı? Sınırın kontrolü zaten Türkiye devletinde değil mi? İstediği silahı, istediği araçla içeri yollamasını kim engelleyebilir? Koca devlet neden Sedat Peker’in Bayır Bucak Türkmenlerine gönderdiği yardım malzemesini kamuflaj olarak kullanma ihtiyacı duysun?  

Bunca yıldır devam eden bir yardım ve destek trafiği bu şekilde izah edilebilir mi? Kaldı ki Fethullahçı yapının 2014’te ifşa ederek iktidarı sıkıştırmaya çalıştığı ‘MiT Tırları’ diye bilinen hadise tüm kamuoyu nezdinde bu konuda neyin nasıl yapıldığını ortaya koymuş değil mi? Sedat Peker’e böyle bir işleyiş ve güzergahta kim, neden rol verme gereği hissetsin?

Sedat Peker’in Suriye ve silah mevzuunu gündemleştirmek istediği anlaşılıyor. Ve belli ki bunu kendisinin de birebir içinde olduğu bir konu gibi sunarak muhataplar nezdinde kesinleştirme, tartışmasız hale getirme siyaseti izliyor.

2012-beyazit-halep-silah-bekliyor.jpg

Türkiye Suriye’de ÖSO’ya Destek Verdi

Bir başka saçmalık silahların gittiği adresle ilgili olarak gündeme geliyor. Peker silahların Nusra’ya gönderildiğini iddia ediyor. Türkiye’nin Suriye’de uzun yıllar Özgür Ordu’yu desteklediği sır değil. Dün Özgür Ordu, son yıllarda da Cephe Vataniyye adlı muhalif silahlı yapıya Türkiye’nin çok yönlü destek verdiği biliniyor. Ama işin içine Nusra’yı katmak Sedat Peker’in –ya da onu konuşturanların- şeytanlığı olsa gerek!

Şöyle ki Cephetun Nusra’ya yardım iddiası üzerinden uluslararası zeminde Türkiye hakkında teröre destek veren ülke ithamı güncellenmeye çalışılıyor. Yani dün IŞİD ile yapamadıklarını, son bir gayretle bu kez de Cephetun Nusra üzerinden yapmaya gayret ediyorlar. Oysa Türkiye’nin Cephetun Nusra ile herhangi bir temasının, irtibatının olmadığı, Nusra’nın faal olduğu süreçte Türkiye’nin ısrarla ÖSO’yu öne çıkartmaya, Cephetun Nusra karşısında güçlendirmeye çalıştığı, Suriye sahasını yakından takip eden herkesin çok net bildiği bir gerçektir.

Peki, bir an için Cephetun Nusra ve diğer örgütler ayrımını bir kenara bırakalım ve iddiaların tümüyle doğru olduğunu varsayarak Türkiye’nin özelde Nusra’ya ve genelde Suriyeli mücahitlere silah vermiş olduğunu kabul edelim! Bu durum ne ifade eder? Suriyeli mücahitlere silah vermek suç mudur, günah mıdır? Hayır, bilakis şereftir! Türkiye bunu yeterli ölçüde ve zamanında olmasa da yapmaya çalışmıştır. Keşke gerektiği anda ve çok daha etkili biçimde yapmış olsaydı!

Ne ilginçtir ki İran’ın binlerce askerini ve milisini çürümüş bir rejimi ayakta tutmak için Suriye’ye sevk etmesini, emperyal bir güç olarak Rusya’nın adeta her şeyiyle ülkenin üzerine çökmesini alkışlayan solcu, ulusalcı, Kemalist şebbihalar; ABD’nin PYD’ye binlerce tır silah verip doğrudan Suriye’nin bir bölümünü işgal ettiği gerçeğini görmezden gelen Fethullahçı işbirlikçiler Suriye’de mazlumların safında savaşa müdahil olmasından ötürü Türkiye’yi mahkum etme seferberliğine girişebiliyorlar.

Türkiye’yi Suriye muhalefetine destek verdiği için suçlayanlara soruyoruz: Ya ne yapmalıydı, katliam suçuna ortaklık mı etmeliydi?

2014-01-21-iskence-eylemi-fatih.jpg

Türkiye Katliama Göz mü Yummalıydı?

Yanı başınızda bir halkın vahşice katledilmesini; tanklarla, uçaklarla, varil bombalarıyla kıyıma uğratılmasını; işkenceyle tecavüzle sistematik biçimde imha edilmesini görmezden mi gelecektiniz? Bu durum komşu dairede eşini, çocuklarını vahşice döven bir zalimin yaptıklarına şahit olup, feryat eden kadının, çocukların seslerini duyduğu halde kapısını, penceresini kapatıp, televizyonunun sesini açarak ‘beni ilgilendirmez’ diyen birinin yaptığına benzemez miydi? Vicdan sahibi bir insan böylesi bir insanlık dışı tutumu nasıl savunur?

Altını çizerek belirtelim: Biz başından itibaren Suriye halkının zalim rejimden korunması için mücahitlerin silah dahil her türlü ihtiyacının karşılanması gerektiğini hep söyledik. Bunun uluslararası hukuka hiçbir şekilde aykırı olmayacağı gibi, daha önemlisi insanlığın ve adaletin gereği olduğunu haykırdık. Bugün kimisi Erdoğan iktidarına karşı bir itham aracı kılmak, kimisi de Esed şebbihalığına malzeme olsun diye Sedat Peker’in sözlerini büyük bir ifşaatmış gibi köpürtmeye kalkanları görünce bu gerçekleri bir kez daha hatırlatma ihtiyacı duyuyoruz.

YAZIYA YORUM KAT

39 Yorum