Türkiye İsrail’le ticarete gerçekten devam ediyor mu?
Türkiye'nin siyonist çeteye halen ihracat yaptığı iddiaları günden güne yükselirken, resmî açıklamalar aksini öne sürüyor ve rakamlar iddiaları desteklemekte yetersiz kalıyor.
HAKSÖZ-HABER
7 Ekim 2023'te Hamas'ın Siyonist işgalcilere dönük olarak başlattığı Aksa Tufanı operasyonu üzerinden yaklaşık 400 gün geçti. Bu süre boyunca işgal çetesi Gazze'ye dönük eşi benzeri görülmemiş bir yoğunlukta soykırım saldırıları yürüttü.
Siyonist çete sırtı batılı devletler tarafından sıvazlandıkça azgınlığını artırırken az sayıda ülke bu saldırılara engel olmaya çalıştı. Türkiye de diplomatik çabalar, BM'de yaptığı çağrılar ve ticaret yasağı gibi adımlarla Netanyahu hükümeti üzerinde baskı oluşturmaya gayret gösterdi.
Yapıp edilenin yetersiz, yanlış-doğru, zamansız vs olması bir başka konu olmakla beraber ticaretin askıya alınmasının kağıt üzerinde kaldığı iddiası birkaç aydır medyayı meşgul ediyor.
Gerçekten atılmış önemli ve onurlu bu adımın sahada bozulması kabul edilebilir bir durum değil. Peki gerçekten ticaret devam ediyor mu? Görevliler ve rakamlar ne söylüyor?
- Türkiye ihracatın yalnızca Filistinlilere gittiğini iddia ediyor
Son günlerde özellikle Ambarlı, Mersin, Diliskelesi, Haydar Paşa gibi limanlarda yoğunlaşan yoğun eylemler üzerine Ticaret Bakanı Ömer Bolat iki defa açıklama yapma ihtiyacı duydu.
Bolat yaptığı paylaşımlarda Türkiye'nin İsrail ile ticaretinin kesinlikle kapalı olduğunu ifade ederek, "İsrail’le ilgili ihracat ve ithalat işlemleri 2 Mayıs 2024 tarihinden itibaren ise tüm ürünleri kapsayacak şekilde tamamen durdurmuştur. Bu tarihten sonra, ülkemizden İsrail’e yönelik ihracat ve ithalat için tescil edilmiş hiçbir gümrük beyannamesi bulunmamaktadır." dedi.
Bolat bunun yanında Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze’yi kapsayan yaklaşık altı milyon nüfuslu Filistin’in ihtiyaç duyduğu ürünlerin tedariki amacıyla, Filistin Milli Ekonomi Bakanlığı aracılığıyla Filistin'e ve Filistinli bir alıcıya varmak kaydıyla ihracat yapılabildiğini anlattı.
Bolat Filistin'in yıllık 7-8 milyar dolarlık ithalatının olduğunu ve bu rakamın %25'inin doğrudan ya da dolaylı şekilde Türkiye'den yapıldığını ifade etti.
Bolat teyit mekanizasması için şu ifadeleri kullanmıştı:
"Türkiye-Filistin ikili ticaret mekanizmasında, her bir sevkiyat için Filistinli ithalatçılar, Filistin Milli Ekonomi Bakanlığına başvurmakta ve sevkiyata ilişkin mutabık kalınan bilgilerin elektronik ortamda Bakanlığımız koordinasyonunda teyitleşilmesi sonrasında, sevkiyatlara ilişkin tescil işlemleri gerçekleştirilmektedir. Bu kapsamda, ihracat beyannamelerinde gideceği ülke Filistin olarak beyan edilen sevkiyatlarda da, Filistinli ithalatçı firmalar öncelikle Filistin Ulusal Ekonomi Bakanlığına başvurmakta; Bu başvurunun uygun bulunması durumunda Filistin Ulusal Ekonomi Bakanlığınca düzenlenen teyit mektubu ülkemiz elektronik teyit kanalına ulaştırılmaktadır. Söz konusu bildirim konusu ihracata ilişkin gümrük beyannamelerinin gümrük idarelerince tesciline, ancak iletilen teyit mektubunun hem bu süreç içerisinde gerçekleşmiş olması, hem de ürünler ile ilgili değerlendirmelerin yapılması akabinde onaylanması halinde izin verilmektedir."
- Filistin tarafının ifadeleri
Filistin Milli Ekonomi Bakanı Muhammed Al-Amur Anadolu Ajansı'na verdiği röportajda Bolat'ın ifadelerini teyit ederek ihracatın Filistin tarafına devam etmesinin kendilerinin bir talebi olduğunu ve ürünlerin "kesinlikle" Filistinlilere ulaştığını söylüyor.
Al-Amur "Türk hükümetinden, Filistin topraklarını Türkiye'nin İsraillilerle ticareti yasaklama kararından muaf tutmasını istedik. Bu süreci kontrol altına alacak ve Türkiye'nin Filistin pazarına ihracat yasağı kapsamına girmeyen Türk mallarının, Filistin kanununda ve Filistin Ulusal Ekonomi Bakanlığı tarafından onaylanan mekanizmalar dahilinde belirli bir düzenlemeye tabi tutulmasını sağlayacak bir mekanizma üzerinde mutabakata vardık." dedi.
- Filistin'e yapılan ihracat niye kat be kat yükseldi
Filistinli bakan Al-Amur röprotajda ayrıca Türkiye'nin Filistin'e yaptığı ihracatın çok yükselmesi bahsine de değinerek geçmişte Türkiye menşeili ürünlerin bir kısmının Filistin ve bir kısmının İsrail koduyla ülkeye giriş yaptığını, fakat şu anki kısıtlama sebebiyle tüm ürünlerin Filistin koduyla ithal edildiğini anlattı ve şöyle devam etti:
"Türkiye'nin İsrail'e ihracatı yasaklama kararından önce İsrail için 624, Filistinliler için de 625 kodu vardı. İthalatımızın bir kısmı İsrail koduyla yapılıyordu. Türkiye'nin aldığı önlemlerden sonra İsrail kodu durduruldu ve Türkiye'nin Filistin'e yaptığı tüm ihracatlar sadece Filistin kodu üzerinden yapıldı ve biz de bu mekanizmayla konuyu kontrol altına aldık."
Al-Amur ayrıca artık Türkiye menşeili malların Filistin Ulusal Ekonomi Bakanlığı ve Türkiye Ticaret Bakanlığı arasında sağlanan konsensüs ve mutabakatla hayata geçirilen bir mekanizmayla kontrol edildiğine dikkati çekerek, "Bu ürünler sıkı ve kesin prosedürler çerçevesinde Filistin pazarına ulaşıyor." dedi.
- İsrail limanlarına giden sevkiyat
Al-Amur ifadeleri arasında Filistin'e gidecek olan ürünlerin mecburiyet sebebiyle geçmişten beri İsrail'e ait limanlar üzerinden ithal edildiğini hatırlattı.
Bakan şöyle konuştu: Filistin halkının ihtiyaç duyduğu malların çoğunun ya doğrudan Filistinli tüccarlar aracılığıyla ya da diğer şirketler aracılığıyla ithal edilmesi ilişkisi vardı. Coğrafi gerçeklik ve Filistin'in hala işgal altında olması nedeniyle İsrail limanlarını kullanıyorduk, halen de kullanıyoruz."
- Rakamlar ne söylüyor?
Türkiye'nin İsrail'e olan ihracatı yılın ilk dört ayında yaklaşık 1.4 milyar dolar idi. Mayıs ayının ilk iki günü yapılan 750 bin dolar dışında TÜİK verilerinde İsrail'e herhangi bir ihracatın yapılmadığı görülebiliyor.
Bunun yanında Filistin'e yapılan ihracat yılın ilk dört ayında yaklaşık 46 milyon dolar iken Mayıs-Eylül döneminde bu rakam 517,6 milyon dolara ulaşıyor. Benzer periyotlarda yapılan ticaret verileri arasında 10 katın üzerined bir fark bulunduğu görülüyor.
Öte yandan yukarıda her iki taraf bakanlarının ifadelerinde ticaret yasağı öncesi Filistin'in ithalatı İsrail kodu üzerinden yaptığı ifade ediliyor. Ayrıca Bolat'ın ifadesine göre Filistin'in yıllık 7-8 milyar dolar civarı ithalatının yüzde 25'inin Türkiye'den yapıldığı bilgisi doğru kabul edilirse Mayıs'tan Eylül'e uzanan beş aylık periyotta Türkiye'den 800 milyon doları civarı bir ithalatın normal kabul edilmesi gerekiyor.
Filistin'deki savaş hali ve ekonomik sorunlar ile ihtiyacın bir kısmının insani yardımlar üzerinden gitmesi gibi durumlar göz önünde bulundurulduğunda 800 milyon dolarlık ihracat beklentisinin 500 milyon dolar civarında gerçekleşmesi ise akla ve mantığa uygun görünüyor.
İsrail'in geçtiğimiz yılın Mayıs-Eylül döneminde Türkiye'den ithalatı 2.25 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Buna yaklaşık 51 milyon dolarlık Filistin'e yapılan ihracatı da eklediğimizde Türkiye'nin bölgeye yaptığı ihracat 2.3 milyar dolar seviyesine ulaşıyor. Yani Mayıs-Eylül döneminde 2023'ten 2024'e toplamda 1.75 milyar dolarlık bir kayıp olduğu açıkça fark edilebiliyor.
- Demir-çelik gibi ürünler kafa karıştırıyor
Hassaten sosyal medya üzerinden tartışılagelen önemli bir konu da demir-çelik gibi mamullerin Filistin paravanı vasıtasıyla İsrail'e satılıyor olabileceği iddiası. Elbette başka sektörler de tartışmalara sebep oluyor anca en çok demir-çeliğin öne çıktığını düşünerek bu rakamlara dikkati çekmekte fayda var.
İsrail'in geçtiğimiz yıl Mayıs-Eylül döneminde Türkiye'den demir-çelik ithalatı 360 milyon dolar civarında bulunuyor. Bu periyotta Filistin'e yapılan demir-çelik sevkiyatı birkaç on bin dolar seviyesinde.
2024'ün ilk dört ayında Türkiye İsrail'e 100 milyon dolarlık demir-çelik ihraç ediyor. Yani Siyonist çete savaşa rağmen alımlarını yüzde 60'ın üzerinde düşürmüş görünüyor. Yani İsrail'e giden demir-çelik hali hazırda azalmış durumda bulunuyor.
Mayıs-Eylül döneminde ise İsrail'e demir-çelik satışı kayda geçmezken Filistin'e giden demir-çelik toplamda 79.26 milyon dolara ulaşıyor. Burada üzerinde durulması gereken bahis aydan aya ivmelenen bir çizgi olması. Yani Filistin'e giden demir-çelik standart bir seviyede değil aydan aya görülür şekilde artış gösteren bir çizgide ilerliyor. Bu durumun yetkili makamlarca açıklığa kavuşturulması gerekliliği aşikardır.
Türkiye geçtiğimiz yıl İsrail'in en büyük demir-çelik tedarikçisi konumunda idi. ABD verilerine göre Türkiye'nin İsrail'e demir-çelik ihracatı geçen yıl 716 milyon dolar seviyesinde idi.
İlk dokuz aydaki İsrail ve Filistin'e toplam ihracat bile geçtiğimiz yılın rakamlarının yanına yaklaşamıyor.
Bunun yanında İsrail'in geçtiğimiz yıl ABD verilerine göre iki milyar dolara yaklaşan bir demir-çelik ithalatı bulunuyor. Yani Filistin'e giden tüm demir-çeliğin İsrail'e gittiğini varsaysak bile bu İsrail'in ihtiyacının çok çok altında bulunuyor. Bu da şu soruyu beraberinde getiriyor. Madem Filistin üzerinden İsrail'e demir-çelik satılıyor, niye bu kadar az? Üstelik diğer büyük tedarikçilerin Kanada gibi uzak ülkeler olduğunu düşündüğümüzde Türkiye en cazip ithalat noktası olarak bulunuyor.
Filistinli bakan röportajında Türkiye ile Filistin'in Cenin'de ortak bir sanayi bölgesi kurma projesinden de bahsediyor. Buradan bakıldığında savaş hali olan bir bölgede demir-çelik ne işe yaracayacak soruları akla gelse de görünen o ki Batı Şeria'da hayat bir şekilde devam ediyor.
- ZIM ve sevkiyat meselesi
Yine gündemi epeyce meşgul eden konulardan bir tanesi Türkiye limanlarını sıkça kullanan Siyonist firmalar. Bunların başında da meşhur olarak ZIM geliyor.
ZIM 1945 yılında Yahudi Ajansı, Histadrut işçi federasyonu ve İsrail Denizcilik Birliği tarafından kurulan bir firma ve şirketin ilk gemisi olan Kedmah 1947 yılında Avrupa'dan gelen göçmenleri (ya da şimdiki adıyla işgalcileri) taşımak için kullanılıyor.
ZIM böyle bir firma iken gemileri ve konteynerlerini limanlarda görmek içimizi karartıyor.
Bunun yanında ZIM yalnızca İsrail'e kargo taşıyan bir firma değil. Dünyada büyük uluslararası konteyner ve gemi taşımacılığı yapan şirketler var. Dünya ticaretinin ciddi bir kısmı da bu şirketler üzerinden sağlanıyor. Örneğin Çin'in meşhur sitelerinden bir defter sipariş etseniz bu konteynerlardan birinin içinde Türkiye'ye geliyor.
İşte ZIM de bu firmaların büyüklerinden. Yani ZIM'e ait bir gemi ya da konteyneri limanlarda gördüğümüzde akla gelen ilk ihtimal "Buradan İsrail'e mal gönderiyorlar" olmamalı. Mesela geçtiğimiz günlerde bir dernek tarafından paylaşılan "üzerinde İsrail mührü var, İsrail'e gidiyor" diye lanse edilen ZIM menşeili konteynerin üzerindeki kodu sitesinden takip ettiğimizde Çin'den Türkiye'ye gelmiş olduğu görülebiliyor. Videolarda gösterilen damganın aksine konteynerlerin kapak değil, yan yüzeyinde yazılan kod ile konteynerlerin online takibini yapmak mümkün.
Pek tabi gönül istiyor ki bu firmalar hiç var olmasın, limanlarımıza gelmek şöyle dursun, kıyılarımızdan bile geçmesin. Fakat gerçek şu ki market reyonlarımız dahi İsrail menşeili ya da Siyonist çeteye destek veren firmaların ürünleri ile dolu. ZIM de bunlardan farklı değil.
- Yanlış hedefler direnişe zarar veriyor
İslami direniş hareketi Hamas 2 Mayıs'ta ticaretin durdurulmasının akabinde Türkiye'nin attığı bu adımı değerlendirmiş ve "korkunç bir soykırıma maruz kalan Filistin halkı için son derece önemli" olduğunu ifade etmişti.
O günden bugüne Hamas kanadından ticaretin aslında devam ettiğine dair bir iddia ya da ticaretin durdurulmasına dair yeni bir talep duyulmadı.
Filistinli Bakan Al-Amur Türkiye hükümetinin aleyhinde asılsız birtakım iddiaların da öne sürüldüğünü dile getirerek, "Bunlar ancak İsrail hükümetine hizmet eder ve halkımıza karşı İsrail savaşına destek oluşturur." ifadelerini kullanıyor.
Haksöz Dergisi'nin geçtiğimiz sayısında da röportaj yapılan Filistin Âlimler Heyeti Başkanı Şeyh Nevvaf Tekruri Türkiye'nin ülkeler arasında Filistin'e destek noktasında en iyi konumda olduğunu ve ancak bunun yeterli olmadığını söylüyor. Türkiye'nin tavrının sürekli iyiye gittiğini fakat istenilen düzeye ulaşamadığını belirten Tekruri, Türkiye'de insani yardım gemileri ve daha çok diplomatik çaba beklerken konuya ticareti dahil etmeye ihtiyaç duymuyor. Günden güne iyileşen bir tavırdan da ortada en azından kötüye giden bir senaryo olmadığını anlayabiliyoruz.
- Ezcümle
Ortada yanlış giden bir şeyler olduğu çok açık. Evet istediğimiz, arzuladığımız sonuçları sahada göremiyoruz, beklediğimiz adımlar atılmıyor ya da geç atılıyor. Fakat hiç atılmıyor yaklaşımı da gerçeklikten uzak. Cumhurbaşkanı, Türkiye tarafı ticaret bakanı, Filistin tarafı ekonomi bakanı, diğer yetkililer, uluslararası sözleşmeler ve rakamların hep birlikte Siyonist rejime demir-çelik satmak için el ele tutuşarak bir yalanı söylediğini düşünmek hayatın olağan akışına uygun gelmiyor.
Eğer Türkiye'nin gönderdiği ihraç ürünlerinin Filistin tarafında bir işbirliği sistemi ile İsrail'e gittiğini ifade ediyorsak - ki bu bir delile dayanmalı - bu durumda da Türkiye'nin İsrail'in soykırım suçuna destek olduğu gibi ağır bir iddiayı dillendirmek doğru olmuyor. Ama bu noktada yetkili makamların halkı daha şeffaf şekilde aydınlatmaları da önem ihtiva ediyor. Eğer bir yanlış varsa bunu açıklıkla izah etmek de hükümete düşüyor.
Tepkilerimiz yerinde, zamanında ve doğru verilere dayanmalı. Aksi takdirde sözümüzün ve eylemlerimizin ağırlığı azalacak, direnişi destekleme azmimiz zayıflayacaktır.
HABERE YORUM KAT