Türkiye halkı çok mu az kitap okuyor?
Türkiye’nin ortalamada 3 ayda 2,7 kitap okuduğunu ve bu sayının “Okuyanlar” kümesinde 4,2 kitaba kadar çıktığını gösteren araştırma aynı zamanda, “Okuyabilir” olarak belirlenen kümenin de azımsanmayacak oranda olduğunu ortaya çıkarıyor.
Yasin Aktay, Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan yazısında "Türkiye halkı çok az kitap okuyor" algısını yorumluyor:
Türkiye’de işler belli konularda ve belli çevrelerde biraz sarpa sarınca sık yaptığımız şeylerden biri kendimizi başkalarıyla karşılaştırıp kendimize kahretmek oluyor.
Kitap okumayan bir milletiz. Bakın elin Japon’una, İngiliz’ine. Metrolarda elinde okuduğu kitap olmayan çok az insan görürsünüz. İnsanlar banka kuyruklarında bile ellerinde kitap, okuyorlar. Bize gelince, öyle miyiz biz, kitabı görsek en iyi ihtimal takoza benzetir, eşya diye kullanırmışız.
Aslında sürekli müdavimi olduğum Ankara ve İstanbul’un yanı sıra son zamanlarda sıkça ve Anadolu’nun neredeyse bütün şehirlerinde düzenlenen kitap fuarlarına gittiğimde edindiğim izlenim bunun tam aksi. Kitap dünyasında olduğumuz için, kitap okurlarıyla aramızda kapalı bir dünya kurmuşuz da dünya bundan ibaret mi sanıyormuşuz diye düşünmüyor değilim her seferinde, ama ortada sürekli takip ettiğim rakamlar da vardır. Kitap okumaya dair olduğu kadar, Türkiye’de basılan kitap sayıları ve çeşitliliğine dair rakamlar da hiç de kötü durumda olmadığımızı söylüyordu.
Geçtiğimiz günlerde Ankara’daki dostlarla, Karantina Sohbetlerinin devamında İçerdeki Havalar grubuyla önemli bir entelektüel, duygusal musahabe ortamı oluşturan değerli dostlarımız Necdet Subaşı ve Fevzi Mutlu’nun organize ettiği yemekli, türkülü (Bayram Bilge Tokel’in gönülden gönüle akan muhteşem yorumlarının icra edildiği) bir sohbette Kütüphaneler Genel Müdürü Ali Odabaş’tan bu konuda dünya toplumlarıyla karşılaştırmalı rakamları dinledik.
Son zamanlarda kütüphanecilik alanında yapılan yatırımlar elbette hükümetin kitaba verdiği önemin, değerin ayrı bir nişanesi. Millet Kütüphanesi, fuarlar, hele Rami Kışlası’nın o devasa geniş arazisinin tarihi dokusu da muhafaza edilerek muhteşem bir kütüphaneye çevrilmiş olması kitap lehine, kitap dostu bir siyasetin hâkim olduğunun en önemli göstergesi.
Bugün Ankara’daki Millet Kütüphanesi’ni ziyaret edenler kitap dostluğuna dair unutulmaz deneyimler yaşayabiliyorlar. Orada ana işini kitap okumak kılmış, arada orada yatıp kalkanlar var, çayını çorbasını temin eden sımsıcak bir ortamla birlikte her türlü kitaba ulaşımla birlikte.
Ankara’daki kitapseverlerin bir süredir faydalandığı bu hizmetin İstanbul’da da, bu dünya şehrinin şanına ve büyüklüğüne yaraşır bir şekilde Rami Kışlası arazisi üzerinde daha büyük bir ölçekte tekrarlandığını görmek mutlu ediyor. Kültür alanında hiçbir yatırımın olmadığına dair söylenip de kahredenlere tekrar tekrar gelsin.
Tekrar tekrar diyoruz, çünkü bu elbette kültür ve kitap alanındaki siyasetin ilk ve tek örnekleri değil. “Yıkılacak, üzerine AVM yapılacak” denilen Taksim’deki AKM, Türkiye’nin bütün şehirlerinde yenilenen veya baştan inşa edilen ve içeriği itibariyle hiçbir siyasi-ideolojik tercihe veya dışlamaya yer verilmeyen kütüphaneler. Kültür Bakanlığı›nın Türk bilim ve edebiyatının başka dillere tercümesine verdiği destekle son yıllarda binlerce kitabın farklı dillere tercümesi vs. Aklıma hemen gelen ilk örnekler.
Ali Odabaşı’nın verdiği rakamlar ise okuma alışkanlıklarımızın zannedildiğinin ötesinde dünyanın önde gelen ülkeleri arasında yer aldığımızı gösteriyor. Mesela:
2000 yılında 8.905 olan yayımcılık sektörümüz tarafından üretilen kitap başlık sayısı 2021 yılı sonu itibariyle 87.231’e yükselmiş durumda. Dünya genelinde yaşanan selüloz tedariki probleminden kaynaklı kâğıt fiyatlarında artışa rağmen 2022 yılında da üretilen kitap başlığı sayısı 83.607 olarak gerçekleşmiştir. Burada belirtilen rakamlar farklı kitap başlığı konuları, yani çeşitlilik. Bu konuda dünyanın bütün ileri ülkeleriyle yarışacak bir performansımız olduğu görülebiliyor. Uluslararası Yayıncılar Birliği ve Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün açıkladığı en güncel uluslararası istatistiklere göre ülkemiz ISBN tahsis edilen başlık sayısı bakımından dünyada 6’ncı, perakende pazar büyüklüğü bakımından ise 10’ncu sıradadır.
2010 Yılında 214.414.289 olan yayımcılık sektörü tarafından üretilen toplam kitap adedi 2021 yılı sonunda 438.679.864’e ulaştı. Bu rakam 2022 yılında ise yukarıda belirtilen olumsuz duruma rağmen 380.296.402 olarak gerçekleşti.
Türkiye’de okuma alışkanlıklarını belirlemek üzere 2011 yılında Kültür Bakanlığı tarafından yaptırılan Okuma Kültürü Haritası Araştırmasına göre kişi başında düşen kitap sayısı 7,2’dir. 2018 yılında yenilenen araştırmada ise bu rakam 9,2 olarak ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra 2019 yılı sonunda (KONDA) tarafından yapılan araştırmaya göre 2008 yılında yapılan araştırmada, katılımcıların yüzde 70’i net bir şekilde kitap okumadığını belirtirken, 2019 yılında yapılan son araştırmada bu oran yüzde 36’ya düşmüş durumda. Son 3 ayda en az bir kitap okuduğunu belirtenlerin oranının ise yüzde 30’dan yüzde 64’e çıktığı görünüyor.
Türkiye’nin ortalamada 3 ayda 2,7 kitap okuduğunu ve bu sayının “Okuyanlar” kümesinde 4,2 kitaba kadar çıktığını gösteren araştırma aynı zamanda, “Okuyabilir” olarak belirlenen kümenin de azımsanmayacak oranda olduğunu ortaya çıkarıyor. Aynı araştırmada gençlerin orta yaş ve yaşlı gruba göre daha fazla okuduğu da vurgulanmıştır.
Bunun haricinde AB’nin Nisan 2018’de yayınladığı araştırmaya göre ülkemiz günlük ortalama 7 dakika okuma süresi ile AB ülkeleri arasında 9. sırada ve kitap okumaya zaman harcanan ana aktivitelerden biri olarak tanımlama oranında da % 10,2 ile 8. sırada yer almaktadır.
Avrupalılar günde 2 ilâ 13 dakikalarını kitap okumaya harcamaktadır. AB ülkelerinde yapılan araştırmalara göre ortalama günlük kitap okuma süresi Fransa’da 2 dakika, İtalya, Avusturya ve Romanya’da 5 dakika, Estonya’da 13 dakika, Finlandiya’da 12 dakika, Polonya’da 12 dakika ve Macaristan’da 10 dakikadır.
Avrupa İstatistik Ofisi’nin 2016 yılında yayınladığı bu istatistiğe göre Türkiye’de kitap okumaya harcanan günlük süre ortalama 7 dakika olup AB ülkeleri arasında 9. sırada yer almakta ve Fransa, İtalya, İngiltere, Hollanda ve Belçika gibi ülkeleri geride bırakmaktadır. Yeterli mi? Elbet değil, ama kendimize kahredeceğimiz bir konu olmaktan çok uzak bir tablo. Geliştirmeye bakalım.
HABERE YORUM KAT