1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Türkiye-Cezayir Yakınlaşması Üzerine
Türkiye-Cezayir Yakınlaşması Üzerine

Türkiye-Cezayir Yakınlaşması Üzerine

Türkiye ile Cezayir arasında Libya özelinde yapılan anlaşmayı gündeme alan Yasin Aktay, bu anlaşma ve yakınlaşmanın bölge halklarının günü ve geleceğine muhtemel katkılarını değerlendiriyor.

27 Ocak 2020 Pazartesi 10:47A+A-

Yasin Aktay’ın Yeni Şafak’ta yayımlanan yazısı (27 Ocak 2020) şöyle:

Türkiye ve Cezayir arasında yeni bir dönem

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün itibariyle Cezayir’deki temaslarını tamamlayıp Gambiya’ya hareket ediyor. Gambiya’dan sonra Senegal’i de ziyaret etmek suretiyle adeta bir kural haline getirmiş olduğu Afrika seyahatlerinde en az üç ülkeyi ziyaret teamülünü sürdürmüş oluyor.

En son iki yıl önce Mart ayındaki seyahatinde yine Cezayir ve Senegal ziyareti varken 3. ve 4. ülke olarak Mali ve Moritanya’yı ziyaret etmişti. Şimdi ise rotasında Moritanya ve Mali yerine ilk defa ziyaret edeceği ve hatta Türkiye’den ilk defa bir Cumhurbaşkanı seviyesinde ziyaretin gerçekleşeceği Gambiya var.

Daha önce de söylemiştik, Cumhurbaşkanı gittiği her ülkede bir iş forumu düzenleyerek iki ülke arasındaki ekonomik ilişkileri daha iyi bir noktaya taşıyacak bir vizyon ve motivasyon ortaya koyuyor.

Bu açılımın sadece Türkiye’ye tek taraflı faydalar getirmesi asla gözetilmiyor. Bilakis, ilişkilerin daha ileri noktalara taşınıp sürdürülebilmesi için iki taraflı bir kazancın olması gerekiyor. DEİK iş forumlarının en önemli mesajı da bu oluyor. Türkiye’yi geçmişte ve bugün Afrika ilgisinde başka ülkelerden ayıran tam da bu: Türkiye’nin herhangi bir ülkeyle ilişkisi mutlaka o ülkeye de aynı ölçüde kazandırır.

Gezinin Cezayir kısmı bilhassa ülkenin içinden geçmekte olduğu değişimler ve yine ülkenin bölgedeki ağırlığı ve Türkiye ile ticaret hacmi açısından çok önemli.

Malum, ülkeyi 1999 yılından beri yönetmekte olan eski Cumhurbaşkanı Buteflika’nın 5. kez Cumhurbaşkanlığı’na aday olacağını açıklamasıyla birlikte başlayan ve aylarca devam eden protesto hareketleri seçimlerin ertelenmesini ve Buteflika’nın geri adım atıp adaylıktan vazgeçmesini beraberinde getirmişti. Ertelenen seçimler bir süre önce yapıldı ve Abdülmecid Tebbun oyların yüzde 58’ini alarak ilk turda Cumhurbaşkanı seçildi.

Tebbun’u eski rejimin temsilcisi olarak gördüğü için protesto hareketlerinin bir kısmı halen devam ediyorsa da neticede bir seçim olmuş ve önemli bir oyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı var şimdi Cezayir’de. Eski yönetici tabakasıyla ilişkileri iyi olsa da bu toplumda bir uzlaşma için önemli bir fırsattır. Toplumsal kesimlerin talebi tamamen gözardı edilmeksizin, kimse siyasal alandan dışlanmaksızın serbest bir siyasal ortam oluşmuşsa bu, bilhassa bugünün Arap-İslam ülkeleri için büyük bir kazanımdır.

Ne yazık ki, bir çok İslam ülkesi bu asgari uzlaşma ortamından da, ifade özgürlüğü ve siyasal katılım ortamından bile çok mahrum durumda. Cezayir, bu açıdan önemli bir olgunlukla siyasal sürecini sürdüren bir ülke. Bu olgunluğun geçmişte yaşanmış acı tecrübelerden çıkarılan derslerle de çok ilgisi olduğu söylenebilir.

Gerçekten siyasal uzlaşma sorunlarının şiddet içerikli bir çatışmaya veya siyasal ortamı tamamen bitiren bir darbeye gitmesi kaçınılması gereken en önemli şey. Tabi bundan kaçınma yönündeki hassasiyeti bir zafiyet bilip ayrı bir otoriterlik dayatma fırsatçılığı da olabiliyor.

Kim ne derse desin, şu anda Cezayir demokratikleşme ve millileşme yolunda önemli bir aşama kaydetmiş durumdadır. Tartışan taraflar arasında elbette bir tarafın her dediği olmak zorunda değildir. Önemli olan, tarafların yok sayılmaması ve belli bir uzlaşmanın olmasıdır. Cumhurbaşkanı Tebbun’un bu uzlaşma ve siyasal katılım seviyesini artırmak için genel bir af ve siyasi düzenlemelerin hazırlığı içinde olduğu haberleri umut veriyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan Cezayir’deki bu gelişmeyi yakından takip etmiş ve Cezayir halkının iradesini büyük bir saygı ve takdirle karşılamış, seçildiği açıklandıktan sonra kendisini arayıp ilk kutlayan devlet başkanı olmuştur. Kuzey Afrika’da Cezayir jeo-politiğiyle, maddi ve beşeri zenginliğiyle çok önemli potansiyelleri olan bir ülke. Libya ve Nijerya’dan sonra petrol rezervleri bakımından Afrika’nın en zengin üçüncü, Nijerya’dan sonra da en fazla doğalgaz rezervine sahip olan ülke. Türkiye’nin neredeyse üç katı coğrafi büyüklüğüne karşılık Türkiye’nin yarısı kadar (42 milyon) nüfusa sahip.

Sahip olduğu en önemli zenginliği bu değil tabi. Çok genç bir nüfusa sahip ve bu aslında iyi yönetildiğinde Cezayir için çok büyük bir beşeri kaynak. Böylesi bir genç nüfusu basitçe ucuz emek kaynağı olarak görmek işin en kolayı. Oysa bu nüfus iyi bir eğitim kurumsallaşması için de çok büyük bir fırsat. Türkiye ile Cezayir arasında eğitim alanında çok önemli bir işbirliği için mutlaka değerlendirilmesi gereken bir ufuk veriyor bu durum.

Cezayir halkı, sömürgeciliğe karşı verdiği asil direniş mücadelesiyle kimliğini, kişiliğini korumanın en müstesna örneğini ortaya koymuş bir halk.

Böyle bir halkı devletin yanına alarak, daha doğru bir ifadeyle böyle bir halkın yanında durarak bir devletin üstesinden gelemeyeceği bir zorluk yoktur.

Tabii Cezayir ziyaretinde gündemde illaki Libya konusu da vardır. Şu kadarını söyleyelim: Libya meselesinin bu hale gelmesinde Cezayir’in uzun süre kendi iç sorunlarıyla meşgul olmasının etkisi çok fazla.

Yoksa Cezayir’in kendisiyle uzunca sınırı bulunan bir ülkenin bu şekilde işgal edilmesine ve uzaktan vekaletle yönetilmesine tahammülü olmaz.

Aradaki boşluktan faydalanıp işgale yeltenenler, bundan sonra sahneye Türkiye kadar Cezayir’in de dönmüş olduğunu hesaba katmak zorundalar.

 

HABERE YORUM KAT