1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Türkçülüğün öncü ismi Moiz Kohen ve etkileri
Türkçülüğün öncü ismi Moiz Kohen ve etkileri

Türkçülüğün öncü ismi Moiz Kohen ve etkileri

Mustafa Armağan, Türkçülüğü mercek altına aldığı yazısında Moiz Kohen ve etkilerine dikkati çekiyor.

24 Eylül 2023 Pazar 17:21A+A-

Mustafa Armağan’ın Yeni Akit’te yayımlanan yazısı (24 Eylül 2023) şöyle:

O bir Yahudi, o bir Türkçü, o Moiz Kohen

Türklük ile Türkçülük her zaman birbirine karıştırılır. Aralarında otomatik bir ilişki varmış zannedilir. Türkçü olununca Türk, Türk olununca Türkçü olunacakmış gibi hayalî bir denklem realitede geçerli olmaktan uzaktır. İkisi ayrı hadiselerdir. Nitekim Türkçülüğün öncülerinden sayılan Munis Tekinalp’in Selanikli bir Yahudi, üstelik Yahudi bir hahamın oğlu olduğunu ve asıl isminin MOİZ KOHEN olduğunu çoğu insan bilmez.

Bilmediğimiz başka bir nokta da, Yahudi Munis Tekinalp, nam-ı diğer Moiz Kohen’in Turan (1914), Büyük Türklük (1914), Türkçülük ve Pantürkizm (Almanca, 1915), Türkleştirme (1928), Kemalizm (1936) ve Türk Ruhu (1944) adlı Türkçülük kokan kitapları yazmış ve Türkiye’de Türkçülüğün, özellikle Kemalizmin ideologluğunu yapmış olmasıdır. Onun Türkçülüğün en nitelikli dergisi Türk Yurdu’nun müdavim yazarlarından olduğunu söyledikten sonra başka söze gerek kalmayacaktır sanırım.

Yine de söylenecekler var. Türkçülük kimlere kalmış değil mi?

Yahudi hahamın oğlu ve bir başka hahamın kardeşi olan 1883 Selanik doğumlu Moiz Kohen İstanbul’da kaldığı yıllarda İttihatçılarca el üstünde tutulmuş, Türk Ocağı’nda defalarca konferans vermiş, Cumhuriyet devrinde de bütün bu gayretinin bedeli olarak 1945-50 yıllarında İstanbul Belediyesi Meclis Üyesi yapılarak maaşa bağlanmış, dahası, sıkı durun, Türk Dil Kurumu gibi Arapça ve Farsçaya savaş açmış bir kurum ile diğer bilimsel derneklerin üyeliğine getirilmiştir.

Peki kendisi Türk olmuş mu?

Türk olduğunu nereden anlamamız gerekirdi? 1914’ten itibaren Türkiye’de yaşamış ve Tekin Alp ve Munis Tekinalp takma isimlerini kullanmış bulunan Moiz Kohen 1961 yılında Fransa’nın Nice şehrinde öldüğü zaman Yahudi mezarlığına gömülmüştü. Hakkında bir kitap kaleme alan Jacob M. Landau, “onun bir Yahudi mezarlığına gömülmesi, bu yurtsever Türk’ün, Tekinalp’ın atalarının dininde yaşayıp atalarının dininde öldüğüne dair kesin bir kanıttı” diye yazacaktı.

Yahudi Türkçü Moiz Kohen’in görüşleri ve 1936 gibi erken bir tarihte kaleme aldığı Kemalizm adlı kitap başta olmak üzere yayınları Türkiye’deki Selanik kökenli Türkçülüğün gelişmesini nasıl sağladığı, buna mukabil orijinal ve yerli bir Türkçülüğün gelişmesinin önünde nasıl mukavim bir engel oluşturduğu noktasından değerlendirilmeli.

Tek Parti devrinde Türk Dil Kurumu’nun üyesi olarak maaş bağlanan Moiz Kohen’in Kemalizm adlı kitabı Medeni Kanunu’nun başında İslam’a hakaret eden Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’a varıncaya kadar Cumhuriyetin kurucu elitini derinden etkilemiş, Türkçülüğün rotasından sapmasında mühim bir rol oynamıştı. Öte yandan faal bir Mason olduğunu bilmekte fayda vardır.

Şimdi bu kafası da kendisi gibi karışık ve zihinleri karıştırmaya şartlanmış zatın görüşlerini öğrenince bugün Türkçülük maskesi altındaki İslamiyet düşmanlığının nasıl yayılabildiğine hayret etmeyeceğinizden eminim.

Türklükten İslamiyeti soyalım!

Kazan kökenli Türkçülerden Yusuf Akçura Moiz Kohen’in Risal takma ismiyle kaleme aldığı bir yazıyı Türkçeye çevirmiş ama bir yandan onu Türkçülüğün öncülerinden diye takdim ederken ilginç bir şekilde yazının bir kısmını sansürlemiştir. Atlanan paragraf esasen Moiz Kohen’in Türkçülükten neyi murad ettiğini açıklar mahiyettedir. Şöyle yazmıştır:

“Biz, evvelâ, vatanperverlik ile dîni birbirinden ayıracağız. Münevver dimâğlar, bu laikleştirme gayretimizi dikkate almalıdır; ki bu husûs, bu memleketin Müslüman olmıyan vatandaşlarının çok menfâatinedir. Avâmdan havâssa (halktan aydınlara) yükselen ve kör inanç ve hurâfe kaynağı olan dînî idealizm, yerini, havâstan avâma indiği için daha aklî ve daha şuûrlu olan millî idealizme bırakmaktadır. Bu sûretle, en korkunç taşkınlıkların müsebbibi olabilecek Şerîat tehlikesine sed çekmiş oluyoruz.” (Risal/Tekinalp 1912: 706)

Açıkça Müslümanlıktan soyulan ve topyekûn Avrupa medeniyetini benimsemeye götürecek bir milliyetçiliği tavsiye edenlerin fikirlerini okuyunca bugünkü İslamsız milliyetçiliğe giden yolun nasıl döşendiğini görmeye başlarız.

Tam burada Alparslan Yasa beyin (eskiler onu Yesevizade takma adıyla tanır) derinliğine araştırmalarına dayanarak Moiz Kohen hakkında söylediklerine dikkat kesilelim:

“O zaman şu soru ortaya çıkıyor: Peki Türkler nasıl kendisi olacak? Moiz Kohen’in tavsiyesi şu: “Türk olmak istemeli ve atalara kadar gerilere çıkıp ideal bir hayatın ilhamını bizzat Türk ırkının beşiğinde arama cesaretine sahip olmalı. Haydi, Turan’a doğru gerilere! Türk ruhunun hakiki temayüllerini keşfetmek için, gerekirse, 4 asır, 10 asır, 40 asır geriye gidilecektir. Mazi ihya edilecek ve millî hayatın düsturları ondan çıkarılacaktır. Bunun açık ifadesi şudur: Müslümanlığı bırakın, Cahiliyet devrinize geri dönün!”

Türklerin İslamiyeti atlayıp İslam öncesi çağa gitmesi Haham oğlu bir Yahudiyi neden ilgilendirir ki? Onların derdi Kudüs’e dönmek ve büyük İsrail’i kurmak olduğu halde Türklere Türkçülük pompalaması ilginç neresinden baksanız.

Oysa Moiz Kohen’e göre “Asıl mesele, bugünün ileri Avrupa medeniyetini benimsemektir. Bunda da gocunacak bir taraf yoktur; çünkü “Avrupa kültüründeki kıdem hakkı bizimdir.” Hititler Türk olduğuna göre onlar Roma’yı, Roma da Avrupa’yı doğurmuştur. “Demek ki Avrupa medeniyetini benimsemekle hakikatte aslımıza dönmüş oluyoruz... Halbuki asırlarca, “kahrolası Şeriat” veya Türk kültürünü yok ederek onun yerine kaim olan İslam kültürü bizi Avrupa medeniyetini toptan benimsemekten, diğer tabirle Avrupa’ya asimile etmekten alıkoymuştu. Zaten bütün geriliklerimizin müsebbibi de “münhasıran” İslamdır.”

Munis Tekinalp adıyla kendisini kamufle eden Moiz Kohen’in şu ifadesine bugünlerde çokça rastlamamız tesadüf eseri değildir:

“Lozan Antlaşmasından sonra, İstiklal mücadelesi iç düşmana yöneldiği zaman, kafası ezilecek olan düşman, teokrasi olmuştur. Bu muzır zihniyet yüzündendir ki bütün Türk milleti, göze görünmez kafeslerin arkasında, Batı kültüründen uzak, kaynağı Arabistan çöllerinde bulunan ruhanî ve şer’î kanunların tesiri altında yaşamağa mecbur bulunuyordu.”

Nitekim bu dobra sözlü “Türkçü”ye göre “Kemalist inkılap, maziyi silip süpürecek” ve “Türk milleti için, İslamiyet bağının artık öldüğünü” ilan edecekti. (Bkz. Alparslan Yasa, Türkçü, Kemalist, Siyonist: Moiz Kohen, Derin Tarih, Ağustos 2018 tarihli sayının eki.)

1920’lerde atılan tohumlar bir asır sonra boy veriyorsa düşüneceksiniz ki iki defa…

 

HABERE YORUM KAT