“Türk”-“Türkiyelilik” Kavramları ve Anayasanın Vatandaşlığı Tanımlayan 66. Maddesi Üzerine
Yazısında ırkçı “ant” tartışmasına dahil olan Hayrettin Karaman, “Türk” ve “Türkiyelilik” kavramları ile anayasanın “vatandaşlık”ı tanımlayan 66. maddesini tartışmaya açmış.
Hayrettin Karaman’ın Yeni Şafak’taki yazısını (26 Ekim 2018) ilginize sunuyoruz:
Her Vatandaş Türk müdür?
Öğrenci andını makul ve meşru hale getirmek için Anayasa’nın 66. Maddesini delil ve mesnet olarak gösteriyorlar. Anayasa, “Siyasî Haklar ve Ödevler/I. Türk Vatandaşlığı” başlığı altında şu maddeyi ihtiva ediyor:
“MADDE 66- Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.
Vatandaşlık, kanunun gösterdiği şartlarla kazanılır ve ancak kanunda belirtilen hallerde kaybedilir…”
Daha önce Anayasa’da Türk şöyle tarif edilmiş: Türk babanın veya Türk ananın çocuğu Türk’tür (Mülga cümle: 3/10/2001-4709/23 md.).
Lağvedilen maddeye göre Türklük bir soya ait olmaktır, bir etnik mensubiyettir. Mevcut madde ise Türk olmayı vatandaşlık bağına ait kılmıştır.
Bildiğim kadarıyla Türk kelimesi daha önce iki manada kullanılmıştır:
1. Türklerin soyundan gelenler,
2. Müslümanlar. Bu ikincisi Balkanlar’da daha yaygın olarak kullanılmıştır.
Yürürlükteki maddenin Türk tarifi ise üçüncüsünü teşkil etmektedir. Diğer ikisinin birer gerçekliği, gerçek hayatta birer karşılığı vardır, üçüncüsünün ise gerçeklikle bir alakası yoktur, “Ben yaptım oldu” kabilindendir ve olmamıştır; çünkü Türk kelimesini ırktan ve dinden ayırmak keyfi, sun’î, belli bir maksada bağlı bir ayırmadır, TC. vatandaşlarının tamamı Türkiyeli’dir, ama ırk ve din olarak Türk değildir. Mesela bir Fransız vatandaşı da Fransalıdır, ama Fransız değildir. Suud’un vatandaşlık verdiği bir Türk Suudludur, ama Arap değildir…
Doğru, mantıklı, gerçekliği olan ifade TC. vatandaşlığını anlatacak bir ifade olmalıdır ki, bu da “Türkiyeli”dir. Eğer gerekli ise madde, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türkiyelidir” şeklinde olmalıydı.
Öğrenci andını Anayasa’nın 66. Maddesine bağlamak da tutarsızdır, şöyle ki:
a) Madde, Türk kelimesini vatandaş manasında kullanmıştır. Bu andı okuyan öğrenciler ise “Türküm…” derken TC vatandaşıyım manasını değil, Türk ırkına mensubiyet manasını anlamaktadırlar; çünkü yaygın, gerçek ve karşılığı olan mana budur.
b) Devamında Türk ırkına veya milletine ait kıldığı vasıflar da gerçekte yalnız bu ırka mahsus değildir, bugün bu toplumda mevcut olup olmadığı da tartışmaya açıktır. Her Türk ne yazık ki, doğru değildir, çalışkan da değildir. Doksan yıla yakındır çocuklara bu andı okutanlara bu çocuklar sormazlar mı: İlerlemek ve yükselmek ülkümüz idi de biz niçin bilimde, teknolojide ve askeri güçte zayıf ve geri kaldık? Bizim Nobel alan kaç ilim adamımız var? ARGE’de kaçıncı sıradayız? Patent yarışında nerelerdeyiz? Füzelere karşı savunmamız ve modern savaş uçakları ve daha neler için neden başkalarına muhtacız?.. Ahlâkımız ne âlemde, gerçekten büyüklerimize saygı gösteriyor muyuz? Öyle ise taşıtlarda onlara niçin yer vermiyoruz, büyüklerimizi huzurevlerine tıkıyoruz, ellerini öpmeyi bile unuttuk…
Vatanı sevmek, onu korumak ve uğrunda varlığını fedâ etmek için Türkiyeli (vatandaş) olmak yeterlidir; çünkü bu gemi batarsa her ırktan ve dinden olan vatandaşlarla batar; korunur, güçlenir ve yükselirse yine bunlar herkes için olur.
Türkiyeli olmak bu ülkenin tarihi mirasını, medeniyetini, diğer ortak değerlerini korumak ve geliştirmek için de yeterli sebep olmalıdır.
Sıra dine ve belli etnik grupların özel değerlerine gelince bunları sahipleri korurlar, başkalarını kendileri gibi olmaya ve asimile etmeye kalkışmazlar.
Halihazır durum ve şartlar içinde birlik, yakınlaşma, dayanışma, kendini toplumun ayrılmaz bir parçası görme amaçlarına ancak yukarıda açıklamaya çalıştığım ilkeler ve kabullerle ulaşabiliriz.
TC, İslâm şemsiyesini terk etti ve bir asra yakındır suyu tersine akıtmaya çalıştı ama aldığı sonuç ortadadır.
Gelin bu sonuç ve sebepleri üzerinde kafa yoralım, makul, meşru, uygulanabilir, insan fıtratına uygun çözümler üretmeye çalışalım.
HABERE YORUM KAT