Türk sosyalistlerinin krizi…
Solda yaşanmakta olan yarılma, AKP’yi kapatma davası ve Ergenekon soruşturması nedeniyle iyice derinleşti. Radikal2’nin dünkü sayısındaki yazılar soldaki derin ayrışmaya ilişkin ilginç değerlendirmeler içeriyordu. Ömer Laçiner’in ‘Devrimci/Sosyalist Olma Tartışması’ başlıklı yazısı da bunlardan biriydi. Laçiner’in değerlendirmesinin özeti şuydu: AKP kapatma davası-Ergenekon soruşturması, sosyalistlerin bir kesimi için ezenler ve yönetenler katında bir itişmeydi, çıkar ve güç kavgasıydı. Halkımızı son tahlilde çok ilgilendirmiyordu. Sosyalistlerin bu kavgada yeri yoktu. Çatışanlara eşit mesafede durmaları gerekiyordu.
Bir kesim sosyalist; kapatma-soruşturma konusuna büyük bir enerji ile müdahil olunmasından yanaydı. Bu sosyalistler, kendilerini AKP’nin tutumuyla sınırlı görmeden ve ‘AKP yandaşı’ diye yaftalanmaya aldırmadan topluma dönük radikal bir demokratikleşme kampanyasını yürütmenin ufuk açıcı olduğunu vurguluyorlardı.
Laçiner’e göre, bu ayrışmada yeni gelişen sosyalist eğilim “Ortodoks sosyalist/Marksist sıfatlı akım ve hareketlerin çoktandır muhafazakarlaştığını” dile getiriyor ve bu kesimlerin “birçoğu uzun zamandır, sosyalizmin yeniden ve kökenini canlandıracak yeni bir yaklaşımla tanımlanması gereğini” savunuyordu.
***
Türk sosyalist hareketi içindeki bölünme bir günde ortaya çıkmadı. 12 Eylül sonrası, Sovyetlerin dağılmasının da rüzgârıyla zor günler yaşayan ve yeniden ayağa kalkmaya çalışan sosyalistler, geçmişte karşılarında olmayan bir dizi yeni sorunla yüz yüze geldiler.
Bunlardan birisi Kürt hareketiydi. Kürt kimliği temelinde ve kaçınılmaz olarak milliyetçi öğelerle ortaya çıkan bu hareket karşısında, Türk sosyalistleri ne yapacaklarını bilemediler. Bu kalkışmaya tepki içinde esen Türk milliyetçisi rüzgâr onların çoğunu etkisi altında aldı. O zaman da şöyle bir formül buldular: “Kürt milliyetçiliğine de karşıyım, Türk milliyetçiliğine de..”
Ancak, Kürtler dil, kültür, kimlik talebiyle ortaya çıkmışlardı. Bunun içindeki milliyetçi öğeler bu taleplerin haksız olduğu anlamına gelmiyordu. Türk sosyalistleri ilk bölünmeyi burada yaşadılar.
İkinci açmaz siyasi İslamcı hareket karşısında yaşandı. Türk sosyalistlerinin önemli bir kesimi, İslamcı harekete ‘demokratik’ yaklaşmak yerine ‘otoriter-modernleşmeci’ yaklaşmayı tercih ettiler. İslamcı hareket içindeki değişimi, yenileşmeyi anlamadılar, anlamak istemediler.
***
Sosyalistler, teoriye göre, ‘somut şartların somut tahlilini’ yapmak zorunda. Ama, klasik ‘sömüren-sömürülen’ tarifine sığınmak bizdeki bazı sosyalist çevrelere daha kolay geliyor. Arkalarında geniş kitleleri sürükleyen Kürt hareketi, İslamcı hareket ve Alevi hareketi değişik bir bölünmeyi gözler önüne seriyor. Sosyalistler içinde de bu eksende bir bölünme oluşuyor.
Cumhuriyet’in ‘tek millet’ söylemi bu yeni gelişmeler karşısında zorlanıyor. Ortada değişik kimlikler var, bu kimlikler yıllarca ezilmiş ve toplumda kendisini ifade edememiş durumdalar. Bunların önemli bir çoğunluğunu da emekçiler oluşturuyor.
Bu kimlik talepleri özü itibariyle ilerici, demokratik ve toplumsal istekler.?Sosyalistler, kimlik taleplerinin demokratik özünü sahiplenmeli ve onu yeni bir senteze mi götürmeli, yoksa statükoyu korumak isteyen ‘Cumhuriyet muhafazakarlığı’nın yanında mı saf tutmalı? Bir başka açıdan bakarsak bunlar arasındaki çatışmanın dışında kalarak, ‘tarafsız’lığını mı ilan etmeli?
Müttefik görülen ‘Cumhuriyet muhafazakârlığı’ üstelik üç buçuk askeri darbeyle iyice katılaşmış ve zorba bir hale gelmişti.
Sosyalistlerin bu dönemeçte iyice parçalandılar. Çoğunluk Türkiye’nin demokratikleşmesiyle, toplumun büyük çoğunluğunun çıkarları arasındaki bağı kavramakta güçlük çektiler. Halk, bu süreci sosyalistlerden daha iyi okuduğu için statükoya uzak durdu. Halk, sezgilerini kullanarak, kendi çıkarlarını okumayı başardı. Sosyalistler ise hiçbir zaman bu sürecin seçeneği olabilecek bir niceliğe kavuşamadılar. Halkla bağları daha da zayıfladı ve halka güvenlerini yitirdiler.
Bu bunalımın içinden yeni bir sosyalist anlayış yeşeriyor zayıf zayıf da olsa. Darbelere karşı çıkan, demokrasiyi en büyük öncelik olarak savunmaya kararlı ve halka güvenen yeni sosyalistler, geçmişteki temel zaafları da aşarak yeni bir anlayış yaratabilirler.
RADİKAL
YAZIYA YORUM KAT