1. YAZARLAR

  2. Ali Bulaç

  3. Türk ayrılıkçıları -2-
Ali Bulaç

Ali Bulaç

Yazarın Tüm Yazıları >

Türk ayrılıkçıları -2-

17 Ağustos 2009 Pazartesi 03:26A+A-

Cumartesi günü, "Türk ve Türkçü ulusal kimliği"n hangi tarihsel ortamda teşekkül ettiğini ve hangi aktörler tarafından benimsenip bütün etnik gruplara empoze edildiğini, buna sahiden etnik kökeni Türk olan Türklerin nasıl tepki verdiğini anlatmaya çalıştım.

19. yüzyıldan başlamak üzere başlayıp giderek şiddetlenen milliyetçilik akımlarının etkisi altında her zaman "bağımsız Kürdistan" ideali peşinde olan Kürt elitleri olmuştur. Ama bugün olduğu gibi dün de Kürtlerin ana gövdesi kaderlerini bölge halklarıyla bir olarak düşünmüşlerdir.

Kürtlerin 1925'e kadar devletle olan problemlerinin temelinde modern-ulus devlet formunu benimsemiş olan bürokratik çekirdeğin Kürtlerin tarih boyunca korudukları özerkliklerine ve gündelik hayatlarına yaptığı haksız müdahaleye karşı tepkiydi. Milli Mücadele'den sonra yeni devletin iktidar eliti, her adımda Türklerle ve diğer kavimlerle mücadeleye katılmış bulunan ve belki Sevr'i Şeyh Mahmut el Berzenci'nin eliyle ilk yırtıp atan Kürtlerin dinlerini ve etnik kimliklerini asimile etmeye başlayınca başkaldırdılar. Şeyh Said ayaklanması, verilmiş sözlerin unutulmasına ve Kürtler üzerinde uygulanacağı anlaşılan bir inkâr ve asimilasyon politikasına tepkiydi. Kimse Şeyh Said'in bağımsız bir Kürt devleti için ayaklandığını iddia edemez. Anadolu'nun diğer bölgelerinde olan isyanlar da aynı mahiyettedir.

Bu da bize gösteriyor ki, "resmi Türk ve Türkçü kimlik" tanımına ve dinin toplumsal hayattan tasfiye edilmesine tepki bütün etnik gruplardan gelmiştir, ama kalıcı olanı Kürtlerinkidir. Kürtler, dışarıdan gelmiş değildir, binlerce senedir bu topraklarda yaşayan otokton bir halktır. Onların etnik kimliklerini bir kenara bırakıp yeni bir kimliği (Türk ulusal kimliği) benimsemelerini gerektiren bir sebep yoktur. Eğer başlangıçta resmi-ortak kimlik "Müslümanlık", "Anadolu" veya coğrafi çağrışımıyla "Türkiye" şeklinde belirlenseydi, muhtemelen bu sorunlar bu boyutlarda yaşanmazdı. Bugüne kadarki 29 Kürt isyanında üç temel saik belirleyici rol oynamıştır:

a) Kürtlerin tarihsel konumlarının altüst edilmesi,

b) Etnik kimliklerinin inkârı, onlara Türk kimliğinin giydirilmek istenmesi,

c) Dinî-geleneksel hayat tarzlarına müdahale teşebbüsleri.

İlk defa "salt etnik bir Kürt milliyetçiliği"ni temel alan isyan PKK ile başlamış bulunmaktadır.

Bugün "Kürtlerden ayrılabiliriz" diyenler Avrupa hayranı Tanzimatçıların ve Jön Türklerin asrileşmiş çocukları ve torunlarıdır. O zamanlar "Balkanlar, Ortadoğu gitsin, biz küçük, müreffeh ve Avrupalılaşmış küçük bir ülke olarak kalalım" diyorlardı. Sloganları "Sırtımızdan ağırlıkları atalım" idi. Dedikleri oldu, küçüldük, ama bugün Misak-ı Milli sınırları içinde dahi huzur içinde değiliz. Dün 600 yıllık imparatorluğu 10 sene içinde darmadağın edenler şimdi de aynı kafa ile Türkiye'yi bölmeye kalkışıyorlar. Eğer sahiden Kürtler ayrılacak olursa,

a) Ortadoğu'nun hayat kaynağı sularını;

b) Bugüne kadar el değmemiş petrol, doğalgaz, fosfat ve değerli maden yataklarını;

c) Dünyanın en önemli stratejik coğrafyasını;

e) Dinlerin ve medeniyetlerin ana merkezlerini hegemonik güçlere devredeceklerdir. "AB içinde, bembeyaz Türkler" olarak Avrupalı olacaklarını sanıyorlarsa, yanılıyorlar. Maddi ve kültürel yoksunlukları içinde yaşlı ve müreffeh, ama özünde yabancıya kapalı yaşayan "Avrupa'nın ameleleri" olabilirler ancak.

Kürtler ısrarla "etnik kimlikleri"ne vurgu yapıyorlar. Bugün ise hepimizin ırkımızı ikinci plana düşürmemizin zamanıdır. Bunun için önce Türkler, etnik kimliklerini empoze etmekten, Türk olmayan muktedirler de "Ne mutlu Türk'üm diyene, bir ırka ıtlak olunamaz" demekten vazgeçmeliler.

Hepimiz aklımızı başımıza almalı, "cahiliye asabiyeti" tuzağına düşmekten kaçınmalıyız. Yegane kurtuluşumuz, birlik içinde yaşamaktır. Bunun da yolu İslam'ın sunduğu manevi, politik ve hukuki imkânları ferasetle kullanmaktan geçer.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT