Tunus’ta Muhalefet, Kandan ve Darbeden Besleniyor
Yeni Akit gazetesi Tunus Meclis Başkan Yardımcısı Mahreziye El-Abidi ile gerçekleştirdiği röportaj:
Tunus Meclis Başkan Yardımcısı Mahreziye El-Abidi, başörtüsü yasağı sebebiyle yıllarca Fransa’da sürgünde yaşamış...
Röportaj: Fahrettin Dede / Yeni Akit
- Tunus’ta siyasi birtakım sorunlar var... Nasıl aşılacak bu sorunlar?
- Doğru... Siyasi bir sıkıntı var ama ondan da önce siyasetçilerin sorunu var. Yani tam olarak anlatacak olursak siyasilerin sıkıntısı yok, siyasetçilerde sorun var. Siyasilerin bir kısmı, hiçbir şekilde seçim sonuçlarını kabul etmedi. Bu Meclis’i şekillendiren Ekim 2011 seçimlerini kabul etmediler. Ve o tarihten bugüne kadar aynı istekte bulundular; Meclis’in dağılması! Anayasa’nın yazılması konusunda; bu Meclis anayasa yazamaz, uzmanların anayasa yazması gerekir diyorlar. Aynı uzmanların da çoğu seçime girdi, ama halk seçmedi. Hukukta şüphe oluşturma... Ben hatırlıyorum, Hammad El-Cibalî ilk hükümeti oluşturduğunda da istifaya çağırıyorlardı.
MUHALEFET SEÇİMDEN KORKUYOR
Sonra tabii siyasî suikastlar başladı biliyorsunuz... Bunun üzerine Sayın Cibalî siyasi bir zeka olarak hükümetin istifasını sundu. Sonrasında diyalog hükümeti kuruldu, sonrasında Ali El-Arayyız hükümeti oluştu ve ‘Hadi anayasayı tamamlayalım’ dedik ama onlar hükümeti istifaya çağırmaya devam ettiler ve -Allah rahmet eylesin- Muhammed El-Brahmi’ye yönelik suikast bütün toplumu tehdit eden bir durum oldu. Ardından Şaanbi dağından terörist saldırılar gerçekleşti. Bütün bunlar ciddi ve tehlikeli olaylar. Ama niçin hükümetin düşmesi gerekiyor? Anayasanın yazımındaki son aşamadaydık. Sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Tunus’a geldiğinde, “Neredesiniz” diye sormuş, “Anayasanın yazımında sona yaklaştık” demiştik. Bütün bu yaşananlarla, Meclis’i başarısız kılmak istiyorlar, başarımızı tamamlamamızı istemiyorlar. Ama şunu özellikle belirtmek gerekiyor, onlar seçimden korkuyorlar.
KİM İSTİFA ETSİN?
- Seçimden niçin korkuyorlar?
- İki sebeple; birincisi, yapılanmaları yok, saçmalıyorlar. Biliyorlar ki, seçimler yine aynı şekilde sonuçlanacak. İkincisi de güvenleri yok, çünkü troyka hükümetinin bu seçimleri güvenli bir şekilde gerçekleştireceğini biliyorlar. Biz, anayasayı yazalım ve seçime gidelim diyoruz, gayet mantıklı bir şey söylüyoruz.
- Sıkıntı, Meclis içindeki partilerde mi, Meclis dışındaki partilerde mi?
- Hem Meclis içindeki partiler, hem de Meclis dışındaki partilerde...
- Troyka hükümetinde bir sorun yok değil mi?
- Hükümetteki partiler tabii ki her konuda anlaşamıyorlar, ama bu istikrarda bir sorun olduğu anlamına gelmiyor. Beni troyka içindeki muhalefet korkutmuyor, bilakis beni sevindiriyor, çünkü tek ses, tek görüş her zaman iyi değildir. Ama şunu söylemeliyim ki, bütün maddi imkanlarına, basın kanalları onlara yakın haberler yapmalarına rağmen, sendikaları yanlarına çekmelerine rağmen halk onların yanında yer almıyor. Bir buçuk aydan beri ‘İstifa’, ‘İstifa’ diye bağırıyorlar, kim istifa edecek?
MUHALEFET, ŞİDDETTEN, KANDAN, DARBEDEN BESLENİYOR
- Son dönemde meydana gelen iki siyasi suikast... Neler söylersiniz?
- Yaşadığımız süreçte meydana gelen en kötü olay... Hükümeti ve Nahda’yı bu suikastlar sebebiyle suçlayanlara sormak gerekiyor; akıl alıyor mu ki, hükümetin en yüksek oyu almış partisi, istikrarın kendisine böylesine fayda sağlayacağı bir dönemde siyasi suikastlara girişsin? Nahda ve hükümet hakkındaki suçlamalar batıldır. Mısır’daki tecrübenin düştüğü gibi Tunus’taki hükümeti de düşürmek istiyorlar. Şiddetten, ölümden, kandan, askeri darbeden besleniyorlar. Elhamdülillah, askerimiz vatanını seven askerlerden oluşuyor. Askerimiz bütün Tunus içindir. Allah’a şükür ki, Emniyet güçlerimizin büyük çoğunluğu vatanını seven polislerden oluşuyor.
BAŞÖRTÜSÜ DEVRİMİN EN BÜYÜK KAZANIMI
- Tunus’ta eskiden beri başörtüsü üzerinde bir yasak vardı. Ancak şu anda milletvekilliğini başörtülü bir şekilde yapıyorsunuz...
- Doğru... Türkiye’den aldılar o yasağı zaten... Burgiba, Kemal Atatürk’ün tecrübelerinden belki bayağı istifade etti. En başta elbise konusunda. Ve aynı şekilde Türkiye’de belki Kur’an da Türkçe okunacaktı. Sonra Arapça’ya döndüler tekraren... Aynı şekilde miras konusunda... 1980’lerin sonundan 90’ların sonuna kadar yani Burgiba’nın son dönemlerinden Bin Ali’nin ilk dönemlerine yansıyan devirde başörtüsü yasağı çok çetindi. Ben o dönemde Fransa’da yaşıyordum ve 6 sene boyunca Tunus’a dönemedim. Babam dönünce Tunus’a dönmek zorunda kaldığımda polisin ilk yaptığı şey başörtümü çıkartmak oldu. Başörtümü farklı bir şekilde nasıl bağlayacağım konusunda çok düşündüm. Ve bazen başörtüme bakmak için çağırıyorlardı. Yasak çok acımasızdı. Cezayirli kadınlara buradan teşekkür ediyorum. Cezayirli kadınlar yaz aylarında turizm için Tunus’a geldiklerinde, polis onlara karışamıyordu tabii ki. Biz de onların başlarını örttükleri şekilde örterek başörtüsü yasağını uygulatmıyorduk. Ve Cezayirli kadınlar bizi cesaretlendirdi. 2000’lerde başörtüsü yasağında bazı gevşemeler oldu. Ve bu devrimin en büyük kazanımı, başörtülü yahut başörtüsüz Tunuslu kadınlar bu Meclis’te görevlerini özgür bir şekilde yapıyorlar. Özgürlüklerimizden vazgeçmeyeceğiz. Sadece Nahda’daki kadın vekiller değil, diğer partilerde de başörtülü kadın vekiller var.
MERVE’Yİ ÇOK ÜZDÜLER
- Aynı şekilde biz de önümüzdeki seçimler için Türkiye’de ‘başörtülü kadın vekil’i tartışıyoruz. Neler söylersiniz?
- İstedikleri gibi... Neden olmasın ki? Eğer bir kadın başörtülü ise Meclis’teki görevini başörtülü olarak yapar, başörtüsüzse görevini başörtüsüz olarak yapar. Benim çok hürmet ettiğim arkadaşım, çok alî bir kadın, Merve Safa Kavakçı... O seçildiğinde Meclis’te kalamadı maalesef. Çok zeki ve güzel bir hanımefendi. O hakkından edildi ve çok üzüldü. Halkın oylarıyla seçildi ancak, onu Meclis’ten çıkardılar. O sebeple Türkiye’deki kadın vekillere sınırlama getirilmemeli...
- Türkiye laikleri geçmişte Tunus’u örnek gösteriyordu... Ancak şu anda Türkiye-Tunus ilişkileri geçmişe göre çok daha kuvvetli. Nasıl okuyalım bu durumu?
- Türkiye nasıl başardı? Ben Türkiye’yi kitaplardan, televizyondan ve diğer basın kanallarından takip ediyorum. Türkiye, laiklerle İslam’ı barıştırmayı başardı. Niçin? Çünkü laikler de haklarına kavuştu. Türkiye insanı keşfediyor. Türkiye’nin taşıdığı İslam kültürü, sanata ve kültüre açık bir kültür... Biz de aynı programı uyguluyoruz. Türkiye ile Tunus arasındaki tarihi ilişki uzun bir geçmişe dayanıyor. Burgiba dönemine dayanan değil, bilakis çok daha eski bir tarihimiz var. Aynı şekilde 19’uncu ve 20’nci yüzyılda Tunus’ta yapılan reformlarda Tanzimat reformları örnek alındı. Hayreddin Paşa’yı zaten biliyorsunuz. Biz de Türkiye’nin uyguladığı programı uygulayacağız.
HÜKÜMET, MUHALEFET VE HALK MISIR DARBESİNDEN DERS ALDI
- Mısır’daki darbeden bahsettiniz... Ben de onu sormak istiyordum; Mısır’daki darbeden ders aldınız mı?
- Kesinlikle... Mısır’dan bütün toplum olarak ders aldık. Muhalefet, ‘İstifa’ diyor, ‘ama barışçıl yolla!’... Liderlerinden biri, Muhammed Hammame, “Barışçıl saldırı” diyor. Nasıl yani? ‘Barışçıl’ ve ‘saldırı’? Tunus halkı ders aldı. Tunus halkı genel olarak askerî darbe istemiyor. Elhamdülillah Tunus halkı, tarihten beri böyledir; kötülüğü gördüğü zaman döner. Ve şunu da söylemeliyim ki, troyka hükümeti ve Nahda Hareketi Partisi de Mısır’dan ders almıştır. Bize sövüldü, biz cevap vermedik. Bize karşı dışlayıcı bir tutum takınıldı, cevap vermedik. Bilakis vatanın birliği için girişimlerde bulunduk. Onlardan çok daha fazla kanunlara saygıyı önplana çıkardık. En basit haliyle, “Hükümeti terk et” diyorlar. Ama biz onları diyaloğa çağırdık. Diyalog için uğraştık. “Buyrun konuşalım.” Şeytanla bile diyalog yaptık. Çünkü vatanımızı seviyoruz. Çünkü onların maslahatlarını sevdiğinden daha fazla Tunus’u seviyoruz. İnsanları, Raşid Gannuşi’yi öldürmeye çağırdılar. Biz ise onları diyaloga davet ettik. Bize “Siz zayıfsınız” diyorlar. Bilakis çok güçlüyüz.
- Muhalifleriniz, ne istediklerini biliyor mu?
- Bilmiyorum. Zaten pek çoğu kendi içlerinde çelişiyorlar. Ama şiddete bulaşan muhalifler, tek bir amaçta buluşuyorlar: Nahda’yı başarısız kılmak! İdeolojik ve dışlayıcı konuşmalar yapıyorlar. Nahda’dan isen “Tunuslu değilsin!” Nereliyiz? Aydan mı geldik? Akıl alır gibi değil yani! Bunu diktatör bile demedi. Ne istediklerini bilmiyorlar.
- Tunus Meclisi ve Nahda, kadınları önemsiyor mu?
- Tabii ki! Zaten, Tunus’un tarihinde kadının önemi büyüktür. Tunus’ta kadın liderler olmuştur. Aynı şekilde Zeynelabidin bin Ali düzeni en fazla kimi yaraladı? Kadınları! Çoğu kadının eşi hapishanedeydi, çoğu annenin oğlu hapsedildi. Kadın, bu şekilde korkudan sıyrıldı ve kendini unuttu. Oğullarının, kızlarının, eşlerinin sesleri oldular. Hindi Haruni’yi, benimle beraber vekil olan Munya İbrahim’i, Yemine Zuğlami’yi, Zeynep Atik’i, Ayşe Zevvadi’yi, Züleyha Garbi ki; Fransa’da Tunus nizamından şikayetçi olmuş ilk kişidir. Onları düşünüyorum. Şunu da söyleyeyim, 43 kadın milletvekilimiz var partide.
TUNUS’TA MISIR SENARYOSU
Mısır’da İhvan-ı Müslimin hareketinin siyasi kolu Hürriyet ve Adalet Partisi seçmenin yarısının oyunu alıp iktidara gelmiş, ancak Muhammed Mursi’nin Cumhurbaşkanlığı’ndaki birinci yıldönümünde askeri darbe gerçekleşmişti. Darbeyi getiren süreçte cahil ama politize edilmiş halkın dolduruşa getirilmesi çok büyük bir etken olmuştu. Tunus’un bu manada oldukça şanslı olduğunu söyleyebiliriz. Ekim 2011 seçimlerinde halkın yüzde 42’lik desteğiyle sandıktan çıkan Nahda Partisi aradan geçen süreçte kendisine yönelik halk desteği nisbeten azaldıysa da halkın büyük katmanlarında destek devam ediyor.
HÜKÜMET OYUNA GELMİYOR
Tunus’taki temaslarımız sırasında hükümeti oluşturan partilerden Cumhuriyetçi Kongre Partisi Merkez Yürütme Kurulu Üyesi Habib Buacila ile de Tunus’un ve hükümetin durumunu konuşuyoruz. Cumhuriyetçi Kongre Partisi, şu anki Cumhurbaşkanı Munsif Marzuki’nin de partisi. Buacila, Nahda ile giriştikleri diyaloğu hem kendileri için hem de Tunus için bir şans olarak görüyor. “Demokratik düzene geçme aşamasındaki bu ortam, ideolojik çatışmayı gerektiren bir durum değildir. İslamcılar ve laikler var, savaş ve çatışma ise demokrasiyi destekleyenler ile eski nizamı destekleyenler arasındadır” diyen Buacila, “Şu anki merhale, istibdad yönetimine karşı bağımsızlık üzerinedir. Aynı şekilde merhale, geçmiş nizamı tasfiye üzerinedir. İdeolojik sebeplerle bu diyaloğun dışında kalan solcular İslamcılara husumet besliyorlar. Tecrübe ile sabit oldu ki, bu diyalog Tunus’un hayrına olmuştur” diyor.
MUHALEFET NE İSTİYOR?
Ekim 2011’deki seçimlerde Nahda, 90 sandalye; Cumhuriyetçi Kongre Partisi 30 sandalye, Tekettül Partisi ise 21 sandalye ile hükümeti kurmuşlardı. Bugün Nahda’ya yönelik desteğin azalması durumunda dahi Nahda Hareketi Partisi en yakın rakibine fark atacak düzeyde oy potansiyeline sahip. Bu tablo elbette ki sokaklara da yansıyor. Konuştuğumuz pek çok Tunus vatandaşı, Nahda’nın ve lideri Raşid Gannuşi’nin Tunus’u çok daha ileri seviyeye taşımak istediğini söylüyor. Şoförlerden Muhammed Basim, “Tunus çok kötü günler geçirdi. Gannuşi en az tehlike ile Tunus’u ileri noktalara getirmeyi planlıyor. Ama muhalefetin bir kısmı Bin Ali’nin adamları olduğu için sokakları karıştırıyorlar” diyor. Tunus’ta muhalefetin ne istediği ise meçhul... Tunus’ta kelimenin tam anlamıyla bir sendika hegemonyası var. Yarın, sendikaların oluşturduğu kaos ortamı üzerinden izlenimlerimizi aktaracağız.
HABERE YORUM KAT