Tunus, devrim ve selam
İki haftadır Arap Baharı’nın kıvılcımının yakıldığı Tunus’taydım. Önce devrimin birinci yıl dönümü kutlamalarına katılarak sokağın nabzını tutmaya çalıştım. Sonra da Hilal TV kameramanı yol arkadaşım Celal Topçu ile birlikte Tunus’u baştan aşağı gezip, siyasetçisinden devrimcisine, çiftçisinden esnafına, İslamcısından solcusuna, hatta Yahudi ve laikine kadar farklı kesimlerle görüşerek insanlardan devrimin gerçek hikâyesini dinleme fırsatı buldum. Görüşmelerim sonucu Tunus devriminin belki de tarihin en halkçı devrimlerinden biri olduğuna kanaat getirdim. Bazılarına çok romantik gelebilir ama ev kadınları mutfaklarından, çiftçiler tarlalarından, öğrenciler üniversitelerden, cami cemaati mescidlerden, yoksullar varoşlardan çıkarak devrim için sokağa dökülmüşler. Yıllardır biriken öfke sonunda patlamış ve halk ülkeyi yöneten diktatörlüğe son vermiş.
Tunuslulara sorular sorarken en çok tepki aldığım konu ise “Tunus devriminin, Arap Baharı’nın arkasında Amerika’nın, Batı’nın olduğu iddia ediliyor. Bu iddia doğru mu?” şeklindeki sorum oldu. Hatta bir Tunuslu “Böyle bir soruyu nasıl sorarsın, ayıp” diyerek bana kızdı. Tunuslular devrimin arkasında sadece Tunus halkının iradesinin olduğunu söylüyorlar ve biz bu devrimi Batı’ya rağmen yaptık diyorlar. Bu tür iddiaların da daha çok Bin Ali taraftarları tarafından çıkarıldığını ifade ediyorlar. Devrim kutlamaları esnasında da sürekli bu iddiaya tepki gösterdiler. Özellikle de “Tunus devrimi Obama’nın, Katar’ın devrimi değildir; halkın devrimidir” şeklinde sloganlar attılar.
Devrimden önce, devrimden sonra
Devrimden sonra Tunus’a her şeyden önce özgürlük gelmiş. Diktatörlük zamanında kendilerini sürekli baskı altında hisseden Tunuslular artık özgür olduklarını söylüyorlar. Devrim özellikle de camileri özgürleştirmiş. Devrimden önce 3 kişi camilerde bir araya gelip ders yapmaya kalksa hemen tutuklanırken, devrimden sonra camiler şenlenmiş, birer eğitim merkezi haline gelmiş. Ben de Tunus seyahatim boyunca namaz kıldığım her camide mutlaka bir ders halkasına rastladım. Devrimden önce Tunuslular Filistin için bir şey yapamıyorlarmış. Filistin’e olan sevgilerini yıllarca içlerinde saklamışlar. Devrimden sonra ise Tunus Filistinlilerin kalelerinden biri olmaya başlamış.
Hamas’dan, İslami Cihad’dan Tunus’a gelen temsilciler, artık camilerde hutbe veriyorlar. Tunus’tan sürekli olarak Gazze’ye konvoy kalkıyor, insanlar evlerine, sokaklarına Filistin bayrakları asıyorlar. Tunus sokaklarında bu kadar çok Filistin bayrağı görmek beni bir hayli heyecanlandırdı. Etrafta devrim sanki Filistin için yapılmış gibi bir hava vardı. Devrimden sonra sadece selefi gençlerden 10 binden fazla mahkum özgürlüğüne kavuşmuş. Tunus’un yeni milletvekillerinin çoğu da yıllarca cezaevlerinde yatan eski mahkûmlardan oluşuyor. Tıpkı 16 sene cezaevinde yatıp devrimden sonra Başbakan seçilen Hammadi Cibali gibi. Devrimden önce başörtülü bayanların Tunus meclisine girmeleri yasakmış. Şu an ise meclisteki bayan milletvekillerinin çoğu başörtülü. Devrimden önce ev, dükkân yaptırma izni almak çok zormuş. Halk inşaat yaptırmak için bin bir zorlukla izin alsa bile astronomik miktarda rüşvet ödemek zorunda kalıyormuş. Fakat devrimden sonra inşaat sektörü patlamış. Her yere yeni evler, dükkânlar hatta fabrikalar yapılıyor. Özetle devrim Tunus’u baştan aşağı değiştirmiş. Bir de Arap Baharı ile ilgili Türkiye’den yapılan komplo teorileri Tunus’u gezdikten sonra insana çok komik ve gülünç geliyor. Bu komplo teorilerini dillendirenler de sanırım Türkiye’nin sınırlarının dışına çıktıklarında dillendirdikleri komplo teorilerine önce kendileri gülecekler. Tabi ki sokaklardaki insanlarla aralarındaki sınırları kaldırabilirlerse… Allah’ın selamı, rahmet ve bereketi üzerinize olsun…
MİLAT
YAZIYA YORUM KAT