Tunus darbesi geçen yıl planlanmıştı
BAE, Fransa, Mısır ve Suudi Arabistan yanında Biden'ın Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett Mcgurk'ün darbe sürecinin ne derece içinde olduğu ise ilerleyen zamanlarda ortaya çıkacaktır.
Faruk Önalan / Star Açık Görüş
Tunus'ta 25 Temmuz'da yapılan hamle geçen sene planlanmıştı ancak Covid 19 sebebiyle sokakların yeterince hareketlenmeyeceğini düşündükleri için tehir ettiler. Amaç ise belli; BAE ve Suudi Arabistan Tunus'ta Sisi benzeri rejimi göreve getirmek istiyor. Bunun için fonlanan medya grupları Nahda hareketini şeytanlaştırma, sokakları hareketlendirme ve kargaşa oluşturma görevini üstlendi. Kays Said'in BAE'den alacağı söylenen 5 milyar dolar yardımla ekonomiyi nasıl düzelteceği belirsiz. O yüzden bu süreci sonuna kadar yürütemeyeceği aşikâr.
13 Mayıs günü Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in danışmanları tarafından hazırlanan bir belge, özel kalem müdürü Nadya Akkaşa'ya "kesinlikle çok gizli" notuyla sunuldu. Middle East Eye internet sitesinde yayınlanan belgeye göre Kays Said, Meclis Başkanı Raşid el-Gannuşi ve Başbakan Hişam el-Meşişi'yi Kartaca Sarayı'na çağırdıktan sonra ikiliyi sarayda alıkoyup ayrılmalarına müsaade etmeyecek, Anayasa'nın 80. maddesi uyarınca ulusal bir olağanüstü hal ilan ederek Meclis Başkanı ve Başbakan'ın da katıldığı (baskı altında) ulusa sesleniş konuşmasıyla yönetime el koyduğunu duyuracaktı. Haberin yayınlanmasından 4 gün sonra Cumhurbaşkanı Kays Said, kendisine bu yönde bir mektubun geldiğini ancak içeriğinden neden kendisinin sorumlu tutulduğunu anlamadığını söyleyip "darbe" planını yalanlamıştı. "Bir mektup alıyorsunuz ve birden suçlu siz oluyorsunuz, dünyanın hiçbir yerinde bunun bir anlamı yok. Mektubu aldığınızda, vereceğiniz yanıta bakılmaksızın otomatik olarak suçlanıyorsunuz."
Bu yalanlamaya rağmen Kays Said 25 Temmuz gecesi anayasanın 80. maddesini öne sürerek Başbakan'ı azledip meclisin çalışmalarını 30 gün boyunca durdurduğunu açıkladı ve yeni bir başbakan atayarak yürütmeyi kendisine bağlayacağını belirtti.
Said'in yetkisi yoktu
Oysa Tunus'un 2014 yılında kabul ettiği anayasanın 80. maddesinde Cumhurbaşkanı'nın böyle bir kararı tek başına almaya yetkisinin olmadığı açıkça yazıyordu. Kaldı ki ilgili maddede yer alan Anayasa Mahkemesi henüz kurulmamıştı zira Kays Said Temsilciler Meclisi tarafından oy çokluğuyla onaylanan Anayasa Mahkemesi yasasını veto etti. Bu karara rağmen Temsilciler Meclisi 12 üyeli Anayasa Mahkemesinin 4 üyesinden 3'ünü seçmek için harekete geçmişti. Said'in darbe girişimine dayanak yaptığı 80. madde şu şekilde:
"Devletin bağımsızlığını ve milletin güvenliğini tehdit eden istisnai durumlarda CUMHURBAŞKANI'nın, BAŞBAKAN ve TEMSİLCİLER MECLİS BAŞKANI'na danıştıktan sonra her türlü tedbire başvurabileceği düzenlenmiştir. Temsilciler Meclisi Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanını bilgilendirir ve önlemleri bir açıklama ile halka duyurur. Bu tedbirler, devletin çarklarının bir an önce normal işleyişine dönmesini sağlamayı amaçlamalıdır. Temsilciler Meclisi bu dönem boyunca DAİMİ OTURUMDADIR. Bu durumda, CUMHURBAŞKANI MECLİSİ FESHEDEMEZ. Halk temsilcileri de hükümete karşı bir gensoru listesi sunamazlar. Bu tedbirlerin yürürlüğe girmesinden otuz gün sonra ve bundan sonra herhangi bir zamanda Anayasa Mahkemesine tevdi olunur. Temsilciler Meclisi Başkanının veya üyelerinden otuzunun talebi üzerine istisnai durumun devamına karar verilir. Anayasa Mahkemesi, kararını en geç on beş gün içinde kamuoyuna açıklar. Önlemler, tehdit ortadan kalktığında sona erecektir. Cumhurbaşkanı halka bir açıklama yapar."
Karanlık ülke BAE
Cumhurbaşkanı Said'in son zamanlarda yetkileri elinde toplama planı vardı. Meclis Başkanı ve hükümet üyelerinin de katıldığı bir toplantıda sadece Tunus silahlı kuvvetlerinin değil aynı zamanda kolluk kuvvetlerinin de başkomutanı olduğunu söylemişti. Tabii bu çıkışlarının arkasında kendisine hem maddi hem de manevi destek vereceğini taahhüt edenler vardı. Bunların başında hiç şüphesiz Körfez'in karanlık ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri geliyor. Zaten darbe girişiminin ilk saatlerinde en güçlü destek BAE'nin sosyal medya trollerinden geldi. Dubai eski emniyet müdürü yardımcısı Dahi Halfan darbeden üç gün önce sosyal medya hesabından "İyi haber, yeni bir darbe, güçlü... Kardeşliği tesis için geliyor" paylaşımında bulunmuştu. Hamas liderlerinden Mahmud Mebhuh'un Dubai'de kaldığı otelde Mossad ajanları tarafından suikaste uğraması sırasında Dubai Emniyet Müdürü olan Dahi Halfan, emekli Mossad ajanlarının kurduğu Debka sitesine göre, Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'ye yapılan darbe öncesindeki toplantıya, dönemin Suudi Arabistan İstihbarat şefi Bender bin Sultan, Mossad yöneticileri ve Mısır istihbarat yetkilileri ile birlikte katılmıştı.
Türkiye etkisi
BAE, Mısır ve Suudi Arabistan tarafından fonlanan medya organları Tunus'ta oldukça etkili. Özellikle 2020 yazından bu yana sokakları hareketlendirmek için yalan haberler paylaşmaktan geri durmadılar. Bu yalanları Meclis'te dillendirme görevi de tamamen BAE güdümünde olan Özgür Anayasa Partisi Başkanı Abir Musi ve partinin milletvekilleriydi. 2020 Mayıs ayında, Meclis Başkanı Gannuşi aleyhinde, Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı Fayiz Serrac'ı tebrik etmesi, Türkiye ve Katar ile olan yakın ilişkiler ve Müslüman Kardeşler'e verdiği destekten dolayı Tunus dış politikasına müdahale gerekçesiyle özel oturum düzenlenmesini dahi talep etmişlerdi. Tunus eski Dışişleri Bakanı ve Nahda Hareketi üst düzey yetkililerinden Refik Abdusselam da geçtiğimiz yıl, Trablus konusunda Kays Said'e bir çağrıda bulunmuştu; "Cumhurbaşkanlığı, Serrac'ı tebrik etmeli. Tunus'un güvenliği tehdit altındaydı. Ulusal Mutabakat Hükümeti'nin, Trablus'tan Ras Ejder'e uzanan kıyı şeridindeki şehirleri kurtarmasıyla sırtımız güvende oldu."
Darbeden iki gün önce Anadolu Ajansına konuşan Nahda Hareketi'nin Parlamento Grubu Başkanı Nureddin el-Buhayri de, Abir Musi, BAE ve Mısır'ın darbe yapmak için zemin hazırladıklarını söylemişti: "Abir Musi eylemlerini darbe hedefindeki bölgesel bir plan çerçevesinde yürütüyor." Öyle ki meclisi işgal etme, milletvekillerine, meclis çalışanlarına saldırma, oturma eylemlerine kadar işi götürdüler.
Bir yıl tehir edildi
Aslında 25 Temmuz'da yapılan hamle geçen sene planlanmıştı ancak Covid 19 sebebiyle sokakların yeterince hareketlenmeyeceklerini düşündükleri için tehir ettiler. Amaç ise belli; BAE ve Suudi Arabistan Tunus'ta Sisi benzeri rejimi göreve getirmek istiyor. Bunun için fonlanan medya grupları Nahda hareketini şeytanlaştırma, sokakları hareketlendirme ve kargaşa oluşturma görevini üstlendi. Ekonomik olarak zor durumda olan halkın pandemi ile birlikte daha da sıkıntıya girmesini fırsat bilerek kirli plan devreye sokuldu. Kays Said, yönetime el koyduğunu belirttiği açıklamasında ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum, sağlık krizleri ve sokak protestolarını gerekçe gösterdi. BAE'den alacağı söylenen 5 milyar dolar yardımla ekonomiyi nasıl düzelteceği ise belirsiz. O yüzden bu süreci sonuna kadar yürütemeyeceği de aşikâr.
Birleşik Arap Emirlikleri ve Fransa'nın rahatsız olduğu önemli konulardan biri de Türkiye ile Tunus arasındaki askeri işbirliğinin sürekli olarak ivme kazanması. Türkiye ve Tunus Özel Kuvvetleri arasında dostluk, iş birliği ve koordinasyonu geliştirmek amacıyla 17-25 Ocak tarihlerinde iki ülke Özel Kuvvetleri arasında Ankara'da gerçekleştirilen tatbikat bir ilk olma özelliği taşıyordu. Türkiye özellikle 2017 yılından beri göreve gelen Tunus hükümetleriyle askeri işbirliği anlaşmaları yaptı. Bayraktar TB2'nin yanı sıra TUSAŞ, 3 adet ANKA-S Siha ve 3 adet yer kontrol istasyonunu için 80 milyon dolarlık anlaşma imzaladı. 52 Tunuslu subay ve operatör anlaşma kapsamında Türkiye'de eğitim görüyor. Tunus ordusunun Magrip bölgesindeki en yüksek sayıda zırhlı araç sahibi olması da Türk firmaları ile yapılan anlaşmalar sayesinde sağlandı. Nurol makinanın Ejder Yalçın'ı, Katmerciler'in Hızır'ı ve BMC'nin Kirpi'si terörle mücadelede Tunus güvenlik güçlerine büyük katkı sağlamakta. Asıl çekindikleri mesele de Türkiye'nin Afrika pazarına ve Trablus'a yakın olmak amacıyla Tunus'ta bir askeri üs kuracağı yönündeki söylentiler... Bir diğer hamle de, Zeynel Abidin Bin Ali döneminde BAE ile imzalanan yatırım anlaşmasının askıya alınmasına dair teklifin Mayıs 2020'de parlamentoya sunulması oldu.
Türkiye karşıtlığı ile bilinen Fransa merkezli Afrika odaklı bir site Türkiye-Tunus bağını şöyle izah etmişti: "Bir devrim, altmış dört yıllık bağımsızlık ve yetmiş beş yıllık Fransız mandası, Tunusluların hafızasından üç yüz yıllık Osmanlı varlığını silmiş gibi görünmüyor. 2020'de Tunuslu İslamcılar için örnek alınacak kişi Recep Tayyip Erdoğan'dır. Ama bu sadece ideolojiyle ilgili değil; Tunus'ta Türkiye yanlısı tropizm(yönelim/dönüş) bir gerçektir." 2019 baharında Tunus Kafsa belediyesine bir açılış için giden Fransız Büyükelçi Olivier Poivre d'Arvor'un, halk tarafından kovulmasını da bir dip not olarak unutmayalım.
Çıkar kavgası
Bugün Tunus'ta yaşanan kargaşanın ardında şüphesiz Akdeniz'deki çıkar kavgası yatıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019 yılı sonunda sürpriz bir ziyaret kapsamında Tunus'ta Cumhurbaşkanı Kays Said ile görüşmüştü. Bu görüşmenin hemen ardından Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, Kays Said'e, Suudi Arabistan'ı ziyaret etmesi için Kral Selman'ın resmi davetini iletti. Bu davetten kısa süre sonra da bu defa Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, Macron'un selamını iletip Kays Said'i Paris'e davet etmiş, ardından Türkiye- Libya mutabakatının uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtmişti. Kays Said de BM 2259 sayılı kararını hatırlatıp "Ulusal Mutabakat Hükümeti meşru hükümettir" cevabını vermişti. Darbe hamlesine kadar Başbakan el Meşişi ile çekişse de Kays Said belli bir çizgide gidiyordu. Ocak ayında gönderilen şüpheli madde içeren zarf bir mesaj mıydı, hala karanlık. O günlerde Cumhurbaşkanlığı'ndan bir kaynak, Kartaca'daki Başkanlık Sarayı'na şüpheli bir zarfın geldiğini doğrulayarak, zarfın sadece şüpheli madde içerdiğini belirtip analize gönderildiğini ve soruşturma açıldığını söylemişti.
Tunus'ta 28 Şubat benzeri darbenin yolları BAE/Suud fonlu medyanın yaptığı sahte haberlerle döşendi ve -darbeye dayanak olan- sokakları karıştırılmaya başlandı... BAE, Fransa, Mısır ve Suudi Arabistan yanında Biden'ın Orta Doğu ve Kuzey Afrika Koordinatörü Brett Mcgurk'ün darbe sürecinin ne derece içinde olduğu ise ilerleyen zamanlarda ortaya çıkacaktır. Zaten ekonomik olarak zorda olan Tunus'ta siyasi kaosun bu şekilde sürmeyeceğinin Kais Said de farkındadır. Temennimiz diyalog yoluyla bir an önce yanlıştan dönülmesi.
HABERE YORUM KAT