1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. TSK’yı kapatalım mı?
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

TSK’yı kapatalım mı?

17 Ocak 2009 Cumartesi 01:12A+A-

Eğer bu kadar yolsuzluk, usulsüzlük, eğer herhangi bir sivil örgüt ya da siyasi partide yaşansaydı, o dernek ya da parti kapatılırdı herhalde. Peki şimdi TSK ne yapacak?

Bu kadar silah nasıl çıkartıldı. Kimse bunun farkına varmadı mı? Bu işe kim yardım etti?

Ele geçeni bunlarsa, ele geçmeyeni daha ne kadar?

Peki bu silahlar hangi amaçla çıkartıldı? Silah kaçakçılığı için mi, yoksa bunları birtakım eylemlerde kullanmak için mi?

Peki o zaman ne kadarı hangi eylemlerde kullanıldı?

Herhalde bunları hatıra olsun diye, ya da içini boşaltıp kalemlik olsun diye çıkartmadılar..

TSK'da bu ve benzer olaylar için bugüne kadar kaç soruşturma açıldı ve sonuçları ne oldu?

Biz bu silahları bularak yolsuzluğun büyüklüğünü anlayamayız. TSK kendi depolarını ve envanterini yeniden gözden geçirirse, asıl açık ve kayıp orada gözükecektir..

Acaba bu silahlar birtakım hayâli operasyonlarda kullanıldığı rapor edilerek mi kayıttan düşüldü.

Bu da bir ihtimal..

Eminim TSK'da işe yaramaz, bozuk, eski model birçok araç-gerecin bile envanteri vardır. Ama buna rağmen silah envanterindeki açık nasıl olabiliyor, bunu anlamak mümkün değildir..

Herhalde birileri Kur’an Kursları ve irticayı fişlerken, bu işi ihmal etmiş..

Herkesi izleyen, fişleyen ordu, kendi personelini izlemeyi ihmal etmiş.

TSK'nın ilk refleksinin kendi içini temizlemek olması gerekirken, bu bilgilerin kimler tarafından nasıl dışarı sızdırdığını soruşturmaya çalışması da içeridekilerin ruh halini yansıtması bakımından ilginç.

“Kol kırılacak, yen içinde kalacak” öyle mi? O zaman o kol kangren olur, kesilir, ya da sakat kalır.

Çolak asker savaşamaz komutanım! Silahını satan asker, silahını kendi kardeşine yönelten asker savaşmaz komutanım!

Hani derler ya “Laf ile verirler, aleme binlerce nizam, bin seyyie bulunur hanelerinde..” Hani başkasının gözünde çöp ararken birileri, kendi gözlerindeki merteğe de dikkat etselerdi..

“Vatan kurtaran darbeci asker”den başka ne olabilirdi ki?

Darbe zamanlarındaki yolsuzluklar soruşturulabilseydi, kimbilir daha neler bulunurdu..

Kenan Paşamızı beslemeye devam edelim.

Yapanın yanına kâr kalırsa, olacağı budur elbet!

Hesap sormak şöyle dursun, paşalara soru sormak bile kimin haddine. La-yüs’eldir çünkü zâtı şahaneleri. Onlar her şeye karışır, ama kimse onlara karışamaz..

Silah alımlarına bakın bakalım.. Kimler ne kadar komisyon almış, fiyatlar nasıl ayarlanmış.. 1980 öncesi Lockheid'le bu konu kamu gündemine girdi ama yine sonu “fos” çıktı. “Fasa fiso” yani!.. Uğur Mumcu'nun başını niye yediler ki? İsrail Türk Emniyeti'ne niye silah hediye eder, Bu silahlar nasıl başkalarının eline geçer ve sonunda nasıl bu silahların parası ödenir?

Tamam personelin suçundan dolayı örgütleri yıpratmayalım. TSK’yı kapatalım demiyorum ama o zaman parti ve dernekleri niye kapatıyoruz.. Kişisel suçlar yüzünden örgütleri cezalandırıyoruz.. Ayrıcalık niye?

Bu konuda mesela Yargıtay Başsavcısı, muhterem insan, büyük Atatürkçü 367 Sabih ne buyuruyorlar acaba. Ve tabiî hukuk camiasının medarı iftiharı YARSAV Başkanı'nın engin fikirlerini de öğrenebilsek!!

Askeri savcılık bu gelişmeler karşısında ne yapıyor merak ediyorum.. Başlatılan bir soruşturma var mı? Yoksa komutanlarından emir mi bekliyorlar..

Hani askeri konu ya, yoksa işler gizli mi götürülüyor..

Hani şunun şurasında Ağustos'a çok kalmadı. Herhalde bu durumda yüzlerce subay ve astsubay ya da generalin askeri şurada ihraç edilmesi gerekir herhalde. Bakalım ne olacak? Askeri şuraya kadar da istihbarat faaliyetleri, denetim, soruşturma, ifadelerin alınması için yeteri kadar zaman var..

Hani kurumlar yıpratılmayacaksa önce içerideki bu kirlerin temizlenmesi gerek..

TSK'yı yüceltmek istiyorsanız, işin üzerini örtmek yerine suçluları dışarı atın..

TSK'yı yüceltecek ya da onu küçük düşürecek olanlar, dışarıdakilerden önce içeridekilerin hâl ve gidişidir..

Durum hiç de iç açıcı değil.

Hani insan bir de şöyle düşünüyor: Türkiye'nin en temiz kurumu, en güvenilir kurumunun içi böyleyse geri kalanının vay haline..

Kaldı ki; iddiaya göre daha ortaya çıkanlar buz dağının sadece suyun üzerinde kalan kısmı.

Yani içeride daha çok iş var..

Türkiye'nin “en milli” kuruşunun bile içinde, siyasi emellerini yabancıların siyasi elleri ile tevhid eden yığınlar var.. Yabancı istihbarat örgütleri, illegal yapılar, Mafia ilişkileri..

Zaten bu kontrgerilla denilen işi başımıza NATO belâ etmedi mi?

Darbeler neyin nesi idi? “İyi çocuklar” kimdi? Susurluk, Şemdinli, faili meçhul cinayetler ve daha neler neler?..

Olanları artık sağır sultan bile duydu ve bu işin geri dönüşü yok.. Mevcudu muhafaza çabaları da fayda vermeyecek. Ya sonuna kadar gidecek, ya da bu iş bitmeyecek!

Selâm ve dua ile..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT