TSK İçindeki Bir Gülenci Portresi: Levent Türkkan
15 Temmuz gecesi yaşanan başarısız darbe girişiminin Hollywood’un casusluk filmlerine taş çıkaran detayları yavaş yavaş ortaya çıkıyor ve ülkenin uçurumun kenarından döndüğü daha da netleşiyor.
Metin Gürcan / Al Monitor
Cuntacıların açık kaynaklara düşen WhatsApp görüşmeleri, atama listeleri, darbe mesajları Fethullah Gülen Terör Örgütü’nün (FETÖ) o gece bir şiddet paketi organize ettiğini gösteriyor. Bu pakete, sivil siyasi yönetime el koyma, terör saldırıları, orantısız güç kullanımının yanı sıra siyasetçilere suikast-infaz girişimleri de dahil. Organizasyonun stratejik beyni ise o gece Genelkurmay Başkanlığı’nın komuta katında bulunan FETÖ’cüler. Peki kim bunlar? Nasıl bir ideolojik indoktrinasyondan geçiyorlar? Amaçları için ailelerinden, TSK’daki parlak kariyerlerinden bir anda nasıl vazgeçebiliyorlar? Nasıl yıllarca hiç şüphe çekmeden görevlerine devam edebiliyorlar?
Aslında 1989’da, 14 yaşındayken askeri lise öğrencisi olarak üniforma giyen, 1997’de teğmen olarak mezun olduktan sonra 19 yıl subaylık yapan cuntacı Yarbay Levent Türkkan’ın profili bu sorulara önemli yanıtlar sunuyor.
2011-2015 yılları arasında, bir önceki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in emir subay yardımcılığı görevinde bulunan Türkkan ağustos 2015’ten bu yana da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın emir subayıydı. Askerlikle ilgisi olanlar bilir: Dünyanın her modern ordusunda olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri’nde de emir subayı demek üst düzey generalin en yakınındaki, her şeyini bilen kişi demektir. Generalin tüm görüşmeleri, programı, kritik toplantıları emir subayı tarafından bilinir ve düzenlenir. Komutana gelen tüm bilgi ve belgeleri emir subayı görür ve önem sırasına göre komutana arz eder. Komutanın sözlü ve yazılı emirlerini astlarına iletir. Aslında TSK gibi iç hiyerarşiye ve disipline önem veren katı ordularda emir subayının ağzından çıkan Genelkurmay Başkanı’nın ağzından çıkmış kabul edilir ve öyle işlem görür.
Ama ya emir subayınızın kalbi ve beyni bir başka örgüte ipotekliyse? İşte, emir subayı Yarbay Levent Türkkan’ın ilk savcılık ifadesi de kan donduran ayrıntılar içeriyor.
Türkkan savcılık ifadesinde FETÖ ile irtibatının 1989’da başladığını ve “abilerinin” kendisini bilinçli bir şekilde subay olmaya yönlendirdiğini anlatıyor. Askeri lise giriş sınavının sorularının kendisine verildiğini de belirten Türkkan ifadesine şöyle devam ediyor: “Askeri lisedeyken Serdar ve Musa abilerle görüşmeye devam ettim. Ayda bir kez görüşüyorduk. Namaz kılıyorduk, sohbet ediyorduk, Fethullah Gülen’in kitaplarını okuyorduk. Abilerim bana deşifre olmamak için askeri lisede tuvalette abdest almayı ve ima ile namaz kılmayı öğretmişlerdi”.
Darbe girişimi sonrası verdiği ifadelerde “deşifre” olmamak için FETÖ’yle irtibatının iki-üç haftada bir yapılan bir-iki saatlik gizli görüşmelerle sınırlı olduğunu anlatan Türkkan bu görüşmelere Ankara’da harp okulunda okurken kız arkadaşı nedeniyle yedi-sekiz ay boyunca ara vermiş ama sonra yeniden başlamış: “Herhangi bir siyasi kanala yönlendirilmedim. Genelde AKP’ye oy verdim. Askeri okul döneminde bana herhangi bir görev vermediler. Bize ‘Tek göreviniz ifşa olmamak’ diye öğretiyorlardı”.
1997’de piyade teğmen olarak mezun olan Türkkan akademik başarısı çok yüksek olmasa da çok titiz ve disiplinli bir subaydı. FETÖ’nün 2010’a kadar kendisine kayda değer bir görev vermediğini, düşük profili sayesinde TSK içinde fark edilmediğini ve soruşturmaya uğramadığını anlatan Türkkan’ın kariyerinde önünü açan gelişme Genelkurmay Başkanlığı Destek Kıtaları Komutanlığı’na tayini olmuş. 2010-2011 yıllarında destek kıtalarına bağlı askeri kantinde üstün başarıyla çalıştığını ifade eden Türkkan bu başarısının dikkat çektiğini ve böylelikle dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in emir subayı yardımcılığı görevi için teklif aldığını anlatıyor.
“Abilerin” isteklerinin de bundan sonra başladığını belirten Türkkan’ın bu göreve gelmesinde FETÖ’nün bir etkisi olup olmadığı zamanla anlaşılacak. Türkkan bundan sonra yaşananları ise şöyle anlatıyor: “Özel Paşa’nın son üç ayında emir subayı oldum. Özel Paşa’yı dinleme cihazıyla sürekli dinliyordum. Murat abiden önceki ismini hatırlayamadığım bir abi bana dinleme cihazını verip paşanın sesini kaydetmem talimatını verdi. Paşanın her gün sesini kaydettim. Necdet Özel Paşa döneminde iki yıl Hulusi Akar Paşa, iki yıl da Yaşar Güler Paşa Genelkurmay İkinci Başkanlığı görevini yürütmüşlerdi. Her ikisinin de emir subayı arkadaşım Binbaşı Mehmet Akkurt’tu. Mehmet Akkurt da Gülen Cemaati’nin bir mensubudur. Ses kayıtlarını onunla birlikte yaptık”. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in emir subayı ve FETÖ üyesi olan Mehmet Akkurt 15 Temmuz gecesi Genelkurmay Başkanlığı’ndaki çatışmada hayatını kaybetti.
FETÖ yapılanması içindeki gizliliğe dikkat çeken Türkkan şu bilgileri de veriyor: “Cemaatte kesin bir şekilde gizlilik ve ketumiyet vardır. Herkes kendi abisini bilir, gider dersini yapar, namazını kılar, sohbetini yapar, kendi işiyle ilgili verilen görevleri yapar, fazlasını bilmez ve sormaz”. Türkkan’ın “abi” dediği Gülencilerin gerçek ad ve soyadlarını dahi bilmemesine rağmen onlara duyduğu şaşırtıcı sadakat dikkat çekici.
Türkkan’ın ifadelerinde dikkat çeken bir başka nokta ise pasif görevlerdeyken FETÖ ile bağlantısını sadece iki-üç haftada bir yapılan kısa süreli görüşmelerle devam ettirmesi ve emir subaylığına seçilmesinin ardından örgütün kendisine verdiği görev sayısının artması. FETÖ’nün kendisine komutanları dinleme, generallerin kimlik bilgilerini fişleme, darbe girişimi esnasında Genelkurmay Başkanı’nı derdest etme gibi casusluk filmlerini aratmayacak görevler verdiğini anlatan Türkkan’ın bunları hiç sorgulamadan yapması da dikkat çekici bir diğer husus.
Ayrıca Türkkan’ın ifadelerinden FETÖ’nün kompartmantasyona büyük önem verdiği ve TSK içindeki hücre tipi yapılanmasını sürekli koruduğu görülüyor. TSK içindeki FETÖ’cü subayların birbirlerini hiç tanımamaları önemli bir ayrıntı.
Türkkan’ın ifadelerinde vurguladığı bir diğer dikkat çekici nokta ise halen ABD’de bulunan Fetullah Gülen'in "seçilmiş bir kişi olduğu ve ilahi bir kimliğinin bulunduğuna inandığını" dile getirmesi. Bu, yapı içindeki apokaliptik mehdi inancının ve tanrı tarafından seçilmişlik hissinin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyor.
Aslında cuntacı yarbay Türkkan’ın ifadelerinden dini motivasyonlu bir yapılanma olan FETÖ’nün içine girdiği yapıda kamufle olabilmek için esneklik sınırlarını genişlettiği de görülüyor. Alkol alma, Ramazan aylarında oruç tutmama, dindar bir hayatı yokmuş gibi davranma gibi tedbirler de bunların birer örneği.
Türkiye 15 Temmuz gecesi yıllar boyu küreselleşmiş ve önemli bir sivil toplum hareketi gibi görülen radikal dinci Gülen hareketinin iç yüzünü çok acı tecrübe etti. Türkkan’ın ifadeleri, cemaatin TSK içinde gizlenme taktiklerini ne kadar ustaca uyguladığını ve Gülen hareketinin TSK’daki subaylar üzerindeki etkinliğini nasıl gizli organizasyonlara çevirdiğini gözler önüne seriyor.
15 Temmuz gecesi yaşananlar, belki de iyi bir subay, iyi bir baba, iyi bir eş olan Gülenci bir subayın FETÖ’den “emir” aldığında tüm bu kimliklerinden sıyrılabildiğini ve sorgulamadan emri yerine getirdiğini ortaya koyuyor. Türkiye kamuoyu ise 15 Temmuz gecesine kadar böyle şeylerin ancak filmlerde yaşanabileceğini düşünüyordu.
HABERE YORUM KAT