
"Trump'la birlikte ABD ve dünya dev bir anaforun içine girmiş durumda"
"İlk dönemin verdiği tecrübe, iki dönem arasındaki yargı süreçlerinin biriktirdiği intikam hissi ve Trump’ın çevresindeki hırslı ve aceleci kitlenin heyecanı ile ABD ve birlikte dünya dev bir anaforun içine girmiş durumda."
Züccaciye dükkanında dans eden fil
Osman Sert / Karar
Normalde Amerikan Başkanlarının seçilmeleriyle tam olarak ekiplerini kurup göreve başlamaları arasında aylar süren bir geçiş yaşanır. En son olarak da 5 Kasım’daki seçimlerden sonra resmi takvim mecburen yasal çerçevede ilerledi. Ama o ara dönemde bile Amerikan medyasından iş dünyasına kadar Trump dönemi başlamış gibi yeniden hizalanma adımları atıldı.
20 Ocak’ta Trump’ın resmi görevi devralmasından sonra daha bir ay ancak yarın dolacak. Ama ilk dönemin verdiği tecrübe, iki dönem arasındaki yargı süreçlerinin biriktirdiği intikam hissi ve Trump’ın çevresindeki hırslı ve aceleci kitlenin heyecanı ile ABD ve birlikte dünya dev bir anaforun içine girmiş durumda.
Amerikan demokrasi lobilerin etkisi, sermayenin belirleyici gücü, ara ve asıl seçimlerle sürekli kampanya havasını olmak, kongre üyelerinin dar hesapları ile en ufak bir adımın onlarca oturum sonrasında alınması gibi birçok eksiklik ile maluldü zaten. Ama ülkede seçimle göreve gelen binlerce görevlinin varlığı, eyaletlerin kendi alanlarındaki güçlü hakimiyetleri, yasama-yargı-yürütme arasındaki ayrılığın çok güçlü ve yapısal kurallara bağlı olması gibi nedenlerle demokratik sistem işliyordu.
Kendisi demokratik bir anlayışın fersah fersah uzağında olup hatta demokrasiye bir değerler bütünü olarak çok ısınamamışken ABD’de ya da Avrupa’da yaşananlar üzerinden demokrasi eleştirisi yapanların tutarsızlıklarını bir kenara bırakırsak Atlantik’in öte yakasında sistemin çöküyor olması korkusu var.
Trump, ABD anayasasının Başkanın seçilmesini ve yetkilerini düzenleyen 2. maddesine dayanarak “ABD başkanı olarak ne istersem yapabileceğimi anayasa söylüyor” iddiasında. Trump ilk döneminde 220 başkanlık kararnamesi imzalamıştı. Daha bir ayda imzalanan kararname sayısı 70’e ulaştı. Bunların arasında kâğıt pipet kullanımına karşı olan da var.
Trump’ın imzaları kongre kararlarını, yargı içtihatlarını ve anayasanın açık hükümlerini yok sayıyor ve aşina olduğumuz şekilde ifade edersek milli iradenin kendisinde toplandığını söylüyor. Öyle ki Kongre kararı ile kurulan kurumları ilga etmeyi de kanuni olarak iş güvencesine sahip bürokrasiyi işten atabilmeyi de yapabileceğini düşünüyor.
2 milyon federal memurun şu an sadece 4 bin kadarı siyasi atama. Trump kalanının iş güvencesini ihanet üzerinden tehdit ediyor. ABD yardım örgütü USAID’in kapatılması ve çalışanlarının işten çıkarılması niyeti küresel birçok operasyonun durmasına neden oldu.
Trump bu adımları ile bürokrasiyi ve devlet aygıtlarını siyasallaştırma ve muhaliflerine karşı bir silah olarak kullanma niyetinde.
2017’de Türkiye sistem değişikliğine giderken yapılan Amerikan tipi bir sistem bizde uygulanabilir mi tartışması çok uzakta kaldı. Artık ABD’nin Türk tipi başkanlığa evrilmekte olduğunu söylesek yeridir. Tabii arada hala büyük farklar var. Trump iktidarının bir dönem akamete uğraması ilk dönemdeki etkinin bir nebze giderilmesini sağladı. Çıkardığı kararnamelerin üçte birini Biden iptal etti. Her ne kadar şimdiden ABD’de tartışılması bile abes olan Trump’ın 3. dönem seçilmesi ihtimali konuşulmaya başlansa da başkanlığının 4 yılla sınırlanmış olması önemli. Birçok kararnamenin yargı sistemine takılması ihtimali de yüksek.
Ancak Washington’daki siyasi denklemde demokratların far tutulmuş tavşan gibi felç bir şekilde süreci izlemeleri, basının Beyaz Saray’a çok güçlü bir şekilde geri dönen Trump karşısında etkisizleşmesi ise yeni yönetime kongredeki 2026 ara seçimlerine bir yıl kalana kadar frensiz hareket edeceği bir alan açıyor.
Trump’ın hedefindeki en önemli kurumlardan biri Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon. ABD’nin savunma harcaması 880 milyar dolar. Bu rakam NATO’nun diğer tüm üyelerinin toplam harcamasının iki katı. Aynı şekilde Çin ve Rusya’nın savunma bütçelerinin toplamı da bunun yarısına ancak yaklaşıyor. Bu kadar büyük bütçenin ana tedarikçileri ise beş büyük savunma şirketi. Haliyle Elon Musk dahil olmak üzere birçok işadamı için iştah kabartan bir pasta var.
Trump’ın züccaciye dükkanına dalmasından herkes rahatsız değil. Başta savunma olmak üzere dev fakat aşırı hantal ve kıpırdaması imkânsız Amerikan bürokrasisinin bu deprem sonrasında daha dinamik bir hale gelmesini umanlar da var.
Trump’ın ne yapıp ettiğinin bizi ilgilendiren tarafı da var. Demokratik sistem ABD’de yazılı kurallar, gelenekler, kimi zaman ülkedeki altyapının çürümesini de beraberinde getirecek kadar otoritenin dağıtıldığı federal yapı ile güçlü bir fotoğraf verirken Washington’daki tecrübenin küresel etkisinin olmaması imkânsız. Kendisini ilk Amerikan imparatoru olarak gören Trump, yeni çar Putin ve Çin İmparatorluğu’nun başındaki Xi ile birlikte dünyada iktidar ve güç kullanımı başka bir evreye geçiyor.
Bugüne kadar “Başka kral istemiyoruz (no more kings)” sloganıyla verilen mücadelenin ve yürütme erkinin sınırlanması üzerine kurgulanan sistemin neo-liberal yorumu toplumun ihtiyaç ve beklentilerine cevap veremedi. Şimdi de çatırdıyor. Bu dalganın gümrük duvarları arkasına saklanan ekonomiler gibi sadece o ülkelerde yaşayanları ilgilendireceğini düşünmek ise saflık.
Kemerleri bağlamakta fayda var. Ortada hukuk devletine ya da kuvvetler ayrılığına karine teşkil edecek güçlü örnek ve bunun bir tercih değil zorunluluk olduğunu anlatacak aktörler kalmadığında serbest düşüşün nerede duracağını kestirmek çok zor. Beyaz Saray’ın paylaştığı köle ticareti yapan gemileri andıran uçaklarla elleri ve ayakları zincirli sınır dışı edilen yasadışı göçmenlerin görüntüleri gelecek için parlak işaretler değil.
HABERE YORUM KAT