1. YAZARLAR

  2. Merve Şebnem Oruç

  3. Trump’ı gösterip Bush’a razı etmek
Merve Şebnem Oruç

Merve Şebnem Oruç

Yazarın Tüm Yazıları >

Trump’ı gösterip Bush’a razı etmek

13 Aralık 2015 Pazar 17:54A+A-

Selefi George W. Bush'un politikalarına karşı yürüttüğü 'savaş karşıtı' tutumunu oturduğu Amerikan Başkanlığı koltuğundan kalkana kadar sürdürmek isteyen Obama yönetiminin pasifliği sağ olsun, Arap Baharı İhvan Baharı'na dönünce bölgenin eski gardiyanları gardlarını yükseltti. Onlarla beraber IŞİD gibi, vahşetin form değiştirmiş hali de dünyaya yeni bir terör dalgası yaymaya başladı.

11 Eylül saldırılarının ardında el Kaide vardı, 2001 sonrası Bush'un başlattığı 'teröre karşı savaş'ın hedefinde de... ABD, Bush'un başlattığı savaşı Bin Ladin'i avlayıncaya kadar sürdürdü. Ancak bunun yanı sıra, Bush politikaları sonucu, sadece Irak'ta 1 milyondan fazla insan öldü. Yalnız terörle değil, aynı zamanda fikirler ve inançlarla da savaşıldı. ABD'nin paronayak, aşırı güvenlikçi politikaları sonucu tüm dünyada İslamofobi yükseldi. Ama İslam ölmedi. İslam'ın ölmemesi gibi radikal olarak tanımlanan fikir ve eğilimler de yok olmadı. Aksine daha da radikalleşti. On yıl içinde, El Kaide'nin merkezi küçülüp etkisizleşirken El Kaide'ye bağlı gruplar güçlendi. Bunlardan en popüleri ve en tehlikelisi addedilen IŞİD yükselişini sürdürürken diğer tarafta da İslamofobi bir kez daha yükselişe geçti. Orta Doğu'ya yakınlığı, artan göçmen sayısı ve son dönemde yaşanan mülteci akımı nedeniyle, Avrupa önce etkilendi. 2009-2011 yıllarında daha da marjinalleşerek küçülmesi beklenen aşırı sağcılar, AB'de siyaset sahnesine geri gelmeye başladı. Geçen hafta Fransa'da aşırı sağ görüşlü Marine Le Pen ve partisi Ulusal Cephe, bölgesel seçimlerin birinci turundan zafere çıktı.

Bazılarına göre bu bir felaket, hatta IŞİD'in yükselişinden daha büyük bir tehdit. Lakin en az terör kadar tehlikeli olan faşizmin yükselişi sadece Avrupa'yla sınırlı değil. Örneğin, 2016 seçimleri için Cumhuriyetçi kanattan aday adayı olan Donald Trump için, Marine Le Pen bile 'Fazlasıyla aşırı...' yorumunda bulunuyor. Terör nefreti, nefret terörü besliyor, ve her ikisi de bir diğerini gürbüzleşmiş, şişmanlamış halleriyle bir kez daha sahneye davet ediyor.

Camilerin gözetim altında tutulması, Müslümanların terörle mücadele kapsamında fişlenmesi gerektiğini söyleyen Amerikalı milyoner Donald Trump, ABD-Meksika sınırına Suriyeli göçmenleri engellemek için kalın ve devasa bir duvar örmek istiyor. En son Müslümanların ABD'ye alınmamasına dair çıkışıyla dünyanın bu tarafında da adından sıkça söz ettirmeyi başaran emlak devi, aslında ABD'de oldukça popüler ve düşmanlığı sadece Müslümanlarla sınırlı değil. Göçmenlerin kurduğu bir ülke olan ABD'de yaşayan yaklaşık 11 milyon yasadışı göçmenin sınır dışı edilmesini savunuyor, göçmenlerin doğumla gelen vatandaşlık hakkını sonlandırmak istiyor.

Cumhuriyetçi rakiplerinden Ben Carson ise Trump'ın gölgesinde kalıyor olsa da ırkçılıkta onu pek de aratmıyor. Bir Müslüman'ın Amerikan Başkanı olabilmesi için önce İslam'ı reddetmesi gerektiğini söyleyen Cumhuriyetçi siyah Ben Carson'a göre Suriyeli göçmenler, kuduz köpeklere benziyor.

İnsan bir an gözlerini kapıyor ve merak ediyor: 2017 yılına çıkabilirsek eğer, dünyayı nasıl liderler bekliyor? Rusya'da Putin, Fransa'da Le Pen, Suriye'de Esad, ABD'de Trump? Bunlara bir de IŞİD'i ekleyince tablo, sonu Mad Max filmlerine gidecek bir kara gelecek olarak şekilleniyor. Hatta, 2001 sonrası kırılmayı başlatan politikaların mimarı George W. Bush bile bunların yanında şirin, makul ve aklıselim kalıyor.

Tam da bu noktada akla bir şüphe düşüyor. Çok değil bir iki yıl öncesine kadar, yüzbinlerce insanın ölümünün, küresel krizin ve dünyanın son 10-15 yılda yaşadıklarının baş sorumlusu ilan edilen, kötülüğü, pervasızlığı ve hatta ahmaklığı hakkında yüzlerce, binlerce analiz yapılan kişi George W. Bush değil miydi? Onun arkasında bıraktığı enkazı bile unutturacak kadar popülist ve şovenist Cumhuriyetçi adaylar arasında söylemleriyle pek de göze batmayan, hatta onlar sayesinde aklıselim ve ölçülü bir Cumhuriyetçi imajı çizen, George Bush'un kardeşi Jebb Bush, 2016 Başkanlık yarışında iddialı olamayacak biri mi? Kendi şu ana kadar iddialı bir görüntü ortaya koymasa bile Bush ailesi ve arkasındaki destekçilerinin bu yarışı kenardan izlemekle yetineceklerini düşünebilir miyiz? Acaba diyorum, aşırı derecede bozulan ve zarar gören Bush ailesinin imajını düzeltmek için, sahneye önce, Trump gibi keçileri kaçırmış görünen bir iki figür çıkarılıp, Jebb Bush için sakin, aklı başında ve normal bir Cumhuriyetçi portresi çiziliyor olmasın?

Donald Trump ya kendi isteğiyle yarıştan çekilecek ya da Cumhuriyetçiler tarafından aday gösterilmeyecek. Ama o zamana kadar Cumhuriyetçiler hem bu popülist şovenist söylemlerle kendi kanatlarının popülaritesini yükseltip Hillary Clinton gibi Demokrat adayların ışığını çalacak, hem de Bushların zarar görmüş imajını tamir ederek, Amerikalılara ve de dünyaya ölümü gösterip onları sıtmaya razı edecek. Koch Biraderler gibi milyarderler bu seçim sürecinde Cumhuriyetçileri destekleyeceklerini duyurup kampanyaya 889 milyon dolar civarında bir para aktaracaklarını boşuna duyurmadılar nitekim. Bu para ile sadece afiş bastırıp bayrak yaptırmayacaklar herhalde, elbette ki milyonlarca doların büyük kısmı böyle şeytanlıklara gidecek. Ve Amerikalılar gönül rahatlığıyla, kandırıldıklarını fark etmeden, derin bir oh çekerek yeniden bir Bush'u ABD Başkanı olarak seçecek.

YENİ ŞAFAK

YAZIYA YORUM KAT