
Trump, İsrail ve Türkiye'nin Suriye'de çatışmasını önleyebilir mi?
ABD'li yetkililere göre Trump'ın eli kolu bağlı yaklaşımı İsrail'in Suriye'deki güvenlik hırslarının ABD'nin NATO müttefiki Türkiye'nin güvenlik hırslarıyla karşı karşıya gelmesine ve İran'la daha doğrudan bir çatışma riskine yol açtı.
Jared Szuba'nın al-monitor’da yayınlanan yazısı, Haksöz Haber tarafından tercüme edilmiştir.
İran'la yeni bir nükleer anlaşmada fırsat gören ve Suriye'de karışıklıktan kaçınmaya istekli olan Trump, nihayet Orta Doğu angajmanına doğru adım atıyor gibi görünüyor. Ancak buna henüz bir politika demeyin.
Bu yılın başlarında Başkan Donald Trump, İsrail'e bölgede daha özgür bir el vererek ikinci dönem Orta Doğu politikasının rotasını belirledi.
Gazze'den Lübnan ve Suriye'ye, İsrail ordusu hava saldırılarını artırırken, birlikleri de Suriye'nin Soğuk Savaş'tan kalma cephaneliğini imha ederken kırılgan bir ateşkesi bozdu ve bir diğerinin sınırlarını test etti - tüm bunlar Washington'dan gelen yeşil ışıkla gerçekleşti.
Ancak bazı ABD'li yetkililere göre Trump'ın eli kolu bağlı yaklaşımı İsrail'in Suriye'deki güvenlik hırslarının ABD'nin NATO müttefiki Türkiye'nin güvenlik hırslarıyla karşı karşıya gelmesine ve İran'la daha doğrudan bir çatışma riskine yol açtı.
Şimdi, izolasyonist (bir ülkenin dış ilişkilerde, özellikle de uluslararası politikalarda, diğer ülkelerle mümkün olduğunca az ilişki kurma veya karışmama politikasını benimsemesi) başkan olayların önüne geçmek için harekete geçiyor.
Pazartesi günü Trump'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu, yönetiminin İran'la nükleer programı konusunda doğrudan müzakereler yürüteceği haberiyle gafil avladığı bildirildi. Ayrıca İsrail başbakanını Suriye'de Türkiye'ye karşı "makul olmaya" çağırdı.
Pazartesi günü Oval Ofis'te Netanyahu'nun yorumlarını bir kenara iten Trump, “Erdoğan adında bir adamla harika ilişkilerim var ve ben onu seviyorum, o da beni seviyor” dedi ve ekledi: "Türkiye ile yaşadığınız herhangi bir sorunu çözebileceğimi düşünüyorum. Yani, makul olduğunuz sürece."
Yerel haberlere göre İsrail savaş uçakları geçtiğimiz hafta Suriye'nin uzak T4 hava üssündeki pisti krater haline getirdi, Hama askeri havaalanını bombaladı ve Şam yakınlarındaki birçok bölgeyi vurdu.
Bir zamanlar İran güçleri tarafından işgal edilen bölgeleri vuran İsrail saldırıları, Ankara'nın, Sünni İslamcı grup Heyet Tahrir el Şam liderliğindeki yeni Şam rejimiyle müzakere ettiği savunma anlaşması doğrultusunda Suriye'deki askeri ayak izini genişletme arzusunu hedef alıyor gibi görünüyor.
Al-Monitor'un daha önce aktardığı üzere İsrailli yetkililer son aylarda Levant bölgesinde İran Devrim Muhafızları'nın öncülük ettiği nüfuz ekseninin yerini Türkiye'nin öncülük ettiği bir eksenin alması ihtimalinden giderek daha fazla endişe duymaya başladı. Trump yönetiminden bu boşluğun potansiyel düşman aktörler tarafından doldurulmasını engellemesini istediler.
Netanyahu pazartesi günü Oval Ofis'te yaptığı açıklamada “Suriye'nin Türkiye dâhil hiç kimse tarafından İsrail'e saldırı için bir üs olarak kullanılmasını istemiyoruz” dedi ve Trump ile “bu çatışmayı çeşitli şekillerde nasıl önleyebileceğimizi görüştüklerini” sözlerine ekledi.
Son haftalarda Suriye'de gerilimin tırmanmasını önlemek amacıyla çok sayıda ABD devlet kurumu hem Türk hem de İsrailli muhataplarıyla görüşüyor. Al-Monitor'un kaynaklarına göre Ekim 2024'te Türk askeri liderleriyle doğrudan iletişim hattı kuran ABD öncülüğündeki İslam Devleti karşıtı koalisyon da bu sürece dâhil oldu.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan çarşamba günü yaptığı açıklamada hükümetinin, İsraillilerle Suriye'de bir çatışmasızlık kanalı kurmak için çalıştığını doğruladı. Al-Monitor'dan Ezgi Akın'a konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Milli Savunma Bakanlığı yetkilisi “Suriye'de istenmeyen olayların önüne geçmek için Azerbaycan'da görüşmeler yapıldığını” söyledi. “Çatışmasızlık mekanizmasının kurulması için çabalar devam edecek.”
Brookings Center'da dış politika uzmanı olan gazeteci Aslı Aydıntaşbaş “Türk askeri yetkililer ve görevliler İsrail bombardımanında yaşamını yitirmiş olsaydı Ortadoğu'da yeni bir gerçeğe uyanmış olacaktık” dedi.
Ancak Aydıntaşbaş'a göre ABD'nin iki yakın müttefikinin stratejik çıkarlarını örtüştürmek için diplomatik girişimde bulunmaması halinde bu çekişme kendi kendine devam edebilir.
“Al-Monitor'a konuşan Aydıntaşbaş, “Türkiye'nin Suriye'de daha güçlü bir askeri varlık oluşturma taleplerinden geri adım atacağını sanmıyorum. “Erdoğan ve Netanyahu'nun Gazze'de olanlardan sonra aynı odada bir araya gelip el sıkışabilecekleri bir durumu hayal etmek de zor.”
Ankara, Şam'da HTŞ kontrolünde güçlü ve merkezi bir devlet kurulmasına büyük yatırım yapıyor. İsrail liderleri zayıf ve federal bir Suriye'nin kendi güvenlikleri için kilit önemde olduğunu düşünüyor ve İsrail bir yandan yerel etnik ve dini azınlık politikalarıyla uğraşırken diğer yandan Suriye'nin altyapısını vurmaya devam etmeye niyetli olduğunu kanıtladı.
Aydıntaşbaş, “Suriye'yi kendi kaderine terk ederseniz, muhtemelen kötüleşecek, muhtemelen İsrail için daha büyük bir tehdit oluşturacak ve muhtemelen giderek daha fazla Türkiye’nin etkisi altına girecektir” dedi.
Ancak iç politika ve küresel ticaret savaşını yönetmekle meşgul olan Trump yönetimi, Levant bölgesine doğrudan müdahil olmak konusunda ilgisiz görünüyor.
Washington'daki Orta Doğu Enstitüsü'nde kıdemli bir araştırmacı olan Gönül Tol, “Bence Trump'ın sözlerinde bunu gerçekten görebilirsiniz, çünkü bunu Türkiye'ye yaptırmak istiyor” dedi. “Bunu bir öncelik olarak görmüyor.”
Yönetim, kontrol altına alınması gereken bir terörle mücadele sorunu olmanın ötesinde bir Suriye politikasını kamuoyu önünde dile getirmedi. İki ABD'li yetkili ve iç tartışmalara yakın bir başka kaynağın Monitor'a verdiği bilgiye göre, Suriye politikasına Ulusal Güvenlik Konseyi'nin terörle mücadeleden sorumlu yöneticisi Sebastian Gorka'nın katılımı giderek artıyor.
Erdoğan ayrıca Trump'ın Körfez'deki diğer yakın müttefiklerini kızdırmamak için de dikkatli davranıyor ki hem HTŞ'nin hem de Türkiye Cumhurbaşkanı'nın mali yardım için onlara ihtiyacı var.
Erdoğan hükümeti görünürde hala ABD ordusunun Suriye'den çıkmasını ve IŞİD'le mücadelede Suriyeli Kürt ortak gücünü terk etmesini istiyor.
İsrailli askeri yetkililer ise Suriye'deki yaklaşık 2,000 ABD askerinin, HTŞ ve Şam'ın feshetme çabalarına rağmen silahsızlanmayan Suriye Ulusal Ordusu'nu da içeren Türkiye destekli Sünni İslamcı isyancı cepheye karşı bir siper olarak orada kalması gerektiğini öne sürüyor.
Erdoğan şimdilik hem Suriye'de hem de Oval Ofis'te üstünlüğü elinde tutuyor gibi görünüyor.
HABERE YORUM KAT