Toplum Koalisyon mu Satın Alır, Kaos mu?
‘Satın almak’ ifadesi borsa gibi iktisadi zeminlerin yanı sıra son dönemlerde siyasal-sosyal talepler için de kullanılır oldu. Yaklaşan seçim süreci, toplumun nasıl bir siyaset tarzı, idari yapı satın alma iradesi ortaya koyacağına dair önemli bir gösterge olacak. Malum seçim süreçleri gerçekler kadar algı mühendisliklerinin, seçmenler kadar uluslararası merkezlere gönderilen sinyallerin belirleyici olduğu kapsamlı bir projeksiyonu ihtiva ediyor.
8 Haziran’da Türkiye’nin siyasal tercihleri nasıl bir dağılım göstereceği meselesine siyasi aktörlerin bugünlerden verdiği cevaplara bakarak iddiaların, tekliflerin, ümitlerin, korkuların üç aşağı-beş yukarı fizibilitesini çıkarmış oluruz. Hangi parti ne kadar toplumsal destek umuyor? Peki, beklediği ve hayal ettiği toplumsal desteğe ilişkin derin kaygıları olan siyasi aktörlerin ülkeye önerdiği çıkış yolu ve modeli nedir?
AB Büyükelçileri’ne Sunulan Vizyon
30 Mart yerel seçimleri ve 10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından gelen 7 Haziran seçim süreci birçok açıdan önem taşıyor elbette. Çünkü Tek Parti yönetiminin sona ermesinden sonra Türkiye kritik olmayan bir seçim süreci hiç yaşamadı. Bu dönemin siyasi aktörlerini ihtilaf ve ittifaklara sürükleyen en başat faktörü tabii ki yeni anayasa süreci ve buna bağlı olarak hayata geçirilmesi tasarlanan başkanlık sistemi olacak.
İhtilafı gerginliğe, gerginliği her türden ittifaklar için arayışa sevk eden mesele eski-yeni tartışmalarının da odağında olan mesele anayasa meselesidir. Tarihin en kısa grup toplantısını sadece bir cümle sarf ederek yapma şerefine nail olan Selahattin Demirtaş’ın mesajı şuydu: “HDP ve HDP’liler var olduğu sürece (Erdoğan) seni başkan yaptırmayacağız”. Bütün dostları ve düşmanları tarafından HDP’yi bu seçim sürecinde anlamlı kılan önemli, acil ve hayati misyon buydu adeta. Erdoğan’ı başkan seçtirmemek ve yeni anayasayı yaptırmamak; bu dönem için HDP’nin ifa edebileceği en değerli roldür.
“HDP barajı aşamazsa kaos olur” söylemi henüz Demirtaş’ın seçim stratejisin beyan ettiği ilk günlerde AB ve ABD’nin itibarlı gazetecileri arasında sayılan Aslı Aydıntaşbaş tarafından “seçim sonrası ortalık karışabilir” (27 Kasım 2015/Milliyet) parolasıyla dolaşıma sokulmuştu bile. Barajın altında kalan HDP dolayısıyla “seçimlerin meşruiyeti gölgelenmekle kalmaz kantolar, yerel parlemontalar sıraya girer ve üstelik 6-7 Ekim olayları da 6-7 aya yayılır ve büyük bir kaos” olur ‘analizi’, hali hazırda stratejik plan olarak da devrede tutuluyor. Aydıntaşbaş’ın kaleminden tezahür eden “ansızın istikrarsız ve kaotik bir yere sürüklenme” söylemi bir kehaneti değil her şeyden önce ülke ve toplumu ciddi bir şantaj ve ipotek altında rehin tutma planının göstergesi sayılmayı fazlasıyla hak ediyor.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kurmay kadrosu eşliğinde AB üyesi büyükelçilerle Letonya’nın Ankara’daki Büyükelçiliği’nde yaptığı yemekli toplantının gündemi ve çıkan sonucuna gereken önemi vermemek ciddi bir zaaf oluşturur. Kılıçdaroğlu’nun basına yansıyan iki vurgusu zannedilenden daha kritik bir ittifakı ve planı itirafı işaretliyordu. İlk mesaj şu: “HDP’ye yüklenmiyoruz çünkü HDP’nin bu süreçte yıpranmasını istemiyoruz. HDP, parlamentoda yer almalı”. İkinci mesaj da şöyle: “MHP de HDP de koyduğumuz kriterler bağlamında koalisyon alternatifimiz olabilir.”
Koalisyon ve Kaos Satan Siyaset
AK Parti’nin 2003 Kasım’ından bu yana süren iktidarını sona erdirmek için devreye sokulan son planlardan biri ‘üçlü koalisyon’ diğeriyse ‘kaos’ olarak beliriyor. “AKP’siz bir Türkiye” için Kemalist-Türkçü-Kürtçü koalisyonuna dair henüz ne Devlet Bahçeli ve MHP’den ne de Selahattin Demirtaş ve HDP’den bir itiraz yükselmedi. Sükût, ikrarı mı ima ediyor acaba?
Yayınlanan anket sonuçları, gazete manşetleri, medyadan verilen sözlü-görüntülü mesajlara halkın vereceği tepki nasıl ve hangi boyutta olacak, hep birlikte göreceğiz. Lakin muhalif kanattan yükselen bu hamleler ne toplumda ne de AK Parti kadrolarında ciddi bir gerilime, önemli bir pozisyon değişikliğine sebep oluyor. Son olarak Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla Beşir Atalay’ın AK parti adına açıkladığı oy oranı ve iktidar beklentisini şu cümlelerle ifade ediyordu: “Şu anda yüzde 47 gibi bir yerdeyiz. Son seçimlerde olduğu gibi yüzde 50 bandında olacağız. Genel olarak rahat, tek başına iktidar olacağız.”
Toplumu böldüğü, kutuplaştırdığı, gerip çatıştırdığı iddia edilen ve 13 yıldır iktidar olan AK Parti’nin karşısında ciddi bir iddia, derinlikli bir tez, tutarlı bir siyasi çizgi aramak dahi beyhude oluyor. CHP, MHP ve HDP’nin daha baştan yaldızlı kelimelerle iktidar iddialarından havlu atıp atmadıklarını görmek pek uzun vadeli bir iş değil.
İmaj ve propagandanın değil gerçeklerin belirleyici olduğu vakte pek az kaldı.
YAZIYA YORUM KAT