Tokat, Abant, Diyarbakır: Sivil toplum devreye giriyor
Elbette kolay olmayacaktı. Elbette 80 senelik sorunu tereyağından kıl çeker gibi çözmek mümkün değildi, öyle de olmadı.
Muhalefet daha baştan karşı çıktı ve yol boyunca hep engel oldu, Hükümet kararlılık gösteremedi, hata yaptı, BDP “farklı gerekçelerle” CHP ve MHP ile birlikte hareket etti, medya Kandil’den gelenler örneğindeki gibi hep süreci zehirleyecek yayınlar yaptı...
Sonuçta öyle oldu, böyle oldu ve yeniden kan akmaya başladı.
Şimdi Hükümeti açılımdan vazgeçirip, rutin şiddet ve etnik nefret sürecine döndürmek isteyen kötülüğün sesi daha gür çıkıyor.
***
Aklımızı başımıza devşirmemiz gerek.
Çünkü “Demokratik Açılım”, “Kürt Açılımı”, adına ne derseniz deyin, bu sorunu çözmenin tek yolu. Sadece tek medeni, ahlaki veya mantıki yolu değil, tek yolu.
Seksen yıldır tedip, tenkil ve tehcirle, operasyon düzenlemekle çözülemeyen bu sorun, bir seksen yıl daha bu yöntemde devam edilse çözülemez.
Dahası, tarihin gittikçe hızlanarak aktığı bir dönemde, Türkiye bir seksen yıl daha bu sorunu kaldıramaz. Ya çözer, ya da, açık konuşalım, kanlı bir iç savaşla bölünür.
***
Açılım doğru bir karardı; hala da öyle.
Hükümet kararlılık göstermeli ve halka güvenmeli. Ama bunun için birileri onu uyarmalı, hata yapmasını, devletçi ve milliyetçi tuzaklara düşmesini önlemeli.
Seküler milliyetçi beyaz Türkler, bu hükümetle gelecek çözümdense, her sonuca razı görünüyorlar. Zihni CHP ile aynı kalıptan çıkmış Kürt Solundan da fayda yok.
Geriye “ötekiler”, sosyal piramidin alt ve orta kısımlarını, yani geniş tabanını oluşturan Türkler, Kürtler ve diğerleri kalıyor. Muhafazakar, dindar orta sınıflar başta olmak üzere bu rejimin “üçüncü sınıf”ı kalıyor.
İşte bu süreçte onların izlemekten vazgeçip sahneye girmeleri, kendi aleyhlerine gelişen oyunun gidişatına müdahale etmeleri hayati önem taşıyor. Hem de kelimenin her anlamında “hayati”. Çünkü bu kör dövüşü devam ettiği sürece onların çocukları ölüyor. Yoksul evlerinden kalkan asker cenazelerinin ağıtları, medyanın görmediği uzak köylerdeki Kürt annelerin ağıtlarına karışıyor.
***
Şimdi onların “iyiliği tavsiye” etmelerinin zamanı.
Ve neyse ki böyle bir iradenin ayak sesleri duyuluyor.
Tokat’ta bir araya gelen ve İslami duyarlılığı ile öne çıkan bir grup sivil toplum örgütü, Gazze sürecinde açığa çıkan büyük toplumsal gücün Kürt Sorununda da devreye sokulması için çağrıda bulundular.
Aynı günlerde Abant Platformu da güçlü bir şiddetsizlik çağrısı yaptı.
Onların sesi Diyarbakır’da aynı anda yankısını buldu. Her siyasi görüşten 99 sivil toplum örgütünün açıklamasında, operasyonların durdurulması ve PKK’nın eylemsizlik kararlı alması için güçlü bir çağrı yapıldı.
***
Ağırlıklı olarak muhafazakar dindar kimliği taşıyan orta ve alt sınıflar, “Cumhuriyetin kazanımları”na sahip olan Kemalist zümrenin taşrasını teşkil ediyorlar. Dahası, bu görece demokrasi ortamında devlete rağmen elde ettikleri kazanımlarının da çatışma ortamındaki kandan beslenen militarizmle ellerinden alınacağının, iyi kötü sahip olduklarının bir darbeyle cuntacılar tarafından yağmalanacağının da farkında görünüyorlar.
Kemalist olan ama bunun farkında olmayanları bir yana bırakacak olursak, Diyarbakır’dan Hakkari’ye son otuz yılın örsünde dövülerek siyasi bilinç kazanan Kürtler de hak ve adalet temelli çözümü gözlüyorlar.
Şimdi bu sesi çoğaltmak ve Hükümeti çözümden yana sağlam durmaya zorlamak gerek.
Her şeye rağmen sivil toplum gücünü gösteriyor.
Gerçekten bu kez kötülüğü yenebiliriz.
Biraz gayret.
STAR
YAZIYA YORUM KAT