Tiran'da Bayram Sabahı
İHH adına Arnavutluk'a Kurban organizasyonu için giden Özgür-Der Batman Şubesi'nden Şefik Sevim ve Haksöz Avrupa Temsilcisi Murat Kurt'un değerlendirmeleri.
***
Elçilerin belki de en belirgin vasıflarından birisi de elçilik görevlerinin öncesinden de belli vesilelerle geçici hicreti yaşamalarıdır. Bu geçici hicretler , bir perspektif mektebidir aynı zamanda. Yerleşik düzenimizin biz olmadan da ne kadar işliyorun test edilmesidir. Gettolaşmanın aşılmasıdır. Dar, mahalli ve bölgesel anlayışların ve gündemlerin ötesinde, telaffuzu bile bizi heyecanlandıran ümmet hassasiyetimizin pratiğimiz üzerinden kendini hissettirmesidir.
Bu duygu ve hassasiyetle Özgür Der genel merkezimizin katkılarıyla İHH Kurban Organizasyonu çerçevesinde aramızda bürokrat,akademisyen,esnaf ve öğrencilerin de olduğu seçici bir ekiple Balkanları ziyaret etme fırsatımız oldu. Seyahatimiz boyunca seviyeli ve saygın bir çerçevede geçen İslami sorumluluklarımızla ilgili gündemlerin bereketi inanıyorum ki hepimizde iz bırakmıştır. Avrupa’dan katılan Murat Kurt kardeşimizin büyük bir zevkle çektiği fotoğraf kareleriyle bütünleşen esprileri, kevni ayetlerde yakaladığı teferruatlarla yüzleştirmesi yolculuğumuza ayrı bir renk kattı.
İHH’nın beraber çalıştığı muhatap bölgelerdeki partner kuruluşları seçmedeki hassasiyeti –zorlu bir alan olmasına rağmen- iyi yürütmektedir. Türkiye’den değişik vesilelerle götürülen Müslümanların muhatap ülkelerdeki Müslüman şahsiyet ve çevrelerle verimli bir sılah- rahimi geliştirebilecek, buralardaki kazanın ve tecrübelerle geri dönüşümü sağlayıcı bir zeminin güçlenmesini vesile kılabilecektir. Ve İHH’nın bunu bir hukuka dönüştürebilecek ehil ve endişeli insanlardan seçme hassasiyetindeki istikrarlılığını sürekli kılması, yarınlarımız açısından güçlü bir kulvar oluşturacağı muhakkaktır.
İlk indiğimiz Makedonya’nın başkenti Üsküp’te şehri ikiye bölen Vardar nehrinin bir yakasında Hıristiyan nüfusun çoğunlukta olması, diğer yakasında Müslüman nüfusun çoğunlukta olması şehrin uç farklı kimlikle görüntü arzetmesi manidardır. Bir yandan meydanları heykellerden geçilmeyen, modernizmin tüm unsurlarından nasibini almış bir Üsküp, öbür yandan hala tabii dokusunu koruyan mütevazi masum bir Anadolu şehrini canlandıran bir Üsküp… Yüksek dağlardaki dev haçlar, yol kenarlarında dikkat çeken minyatür kiliseler, çok da gündemimize girmeyen misyonerlik faaliyetlerinin Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu coğrafyalarda ciddi bir toplumsal sorunumuz olduğu gerçeğimizle bir kez daha yüzleştirmekteydi.
Türkiye’de belki de kimilerimizi heyecanlandırmayan Osmanlı eserlerine Balkanlarda farklı duygularla bakma gibi bir gerçeklikten soyutlanamıyorsunuz. Kendinizden bir şey olarak görüyorsunuz. Bugünkü işgal edilen coğrafyamızda emperyalist güçlerin ve yerli işbirlikçilerinin toplum mühendislik projelerini hissettikçe Kosova’daki I.Murat’ın iç organlarının defnedildiği türbedeki vasiyetnamesinin beni heyecanlandırmadığını söylemem doğru olmaz.
Makedonya, Kosova ve Arnavutluk’ta son yüzyıllık süreçte tüm İslami temel şiarların gözle görülür derecede zayıflamış olması, fiziki ortamların ortadan kaldırılmış olması, mabetlere kilit vurulmuş olması doğal olarak dinden neşet eden dinamikleri aşındırmıştır. Tesettürün son derece zayıflaması, içkinin fazlasıyla tüketilmiş olması İslami örfün sokakta ne kadar zayıfladığının göstergesidir. Toplumsal yaşamda bazı alanlarda Hıristiyanlıktan ciddi bir etkilenmenin olduğu rahat bir gözlemle anlaşılabilmektedir. Boy fotoğraflı abartılı mezarlar, dulların tümüyle siyah giyinmesi vs…
Son yüzyılda katı komünist uygulamanın Arnavutluk üzerinde bir halkı ciddi anlamda fıtri değerlerinden soyutlandırmıştır.
Ve bu vaki durumun diğer bölgelerimizdeki laik seküler güçlerin aynı tarzda uygulanmaya yönelik özenme çabalarının iyi okunması gerektiği hususunda bizleri düşündürmektedir.
Üç ülkede de samimi öbeklerin varlığı El-Mustakbel Cemaati, Ensar Derneği, Alsar Derneği gibi kuruluşlar bütün zorluklara rağmen yarınlara bir umut bahşetmektedir. Üç ülkede de Yemen, Suriye gibi ülkelerde öğrenim gören genç bir kuşağın varlığı Balkanlarda gerek Batıni anlayışları terbiye etmede gerekse modern algılara karşı ibadi bir ruhu güçlendirmede yarınlarda önemli bir misyon yükleme potansiyelini taşımaktadırlar.
Bölgede Hilal Tv’nin izleniyor olması, halkın genelde dine karşı dikkat çekici bir saygısının olması, TİKA’nın bölgedeki birçok İslami kurum ve müesseselere birçok boyuttan el atması, Tiran Meydanı'nda bayram sabahında kadın,çocuk ve erkeklerden oluşan yaklaşık 10 bin kişinin bayram namazını kılması ve camilerde genç potansiyelin varlığı Balkanlarda bütün kavmiyetçi, ulusçu, seküler ideolojilere inat bir İslami duruşun habercisi olarak umut vaat etmektedir.
YAZIYA YORUM KAT