Tezkereye hâlâ gerek var mı?
Kuzey Irak'ta PKK unsurlarına karşı askerî operasyonlar yapmak için geçen yıl Meclis'ten alınan bir yıllık yetkinin süresi doldu. Haftaya tezkere yeniden Meclis'in gündemine gelecek.
Asker tezkerenin uzatılmasından yana. Hükümet kanadından yapılan açıklamalar da askerin görüşüne paralel. Anamuhalefetin itirazı ise ihtimal dışı. Dolayısıyla tezkerenin uzatılacağı neredeyse kesin gibi. Askerî birliklerin ülke dışına gönderilmesi gibi önemli bir kararın sessiz sedasız ve en önemlisi geçen bir yılın muhasebesi yapılmadan alınması tuhaf değil mi? Bu, hükümetin gücünü, özgüvenini ve vizyonunu mu gösterir yoksa, bundan önceki hükümetler gibi askerî yöntemlere teslimiyetini mi?
Tezkerenin uzatılmasına ilişkin askerin talebi anlaşılır bir tutum. Anlamakta zorluk çektiğimiz, hükümetin bu talebe sorgusuz sualsiz yaklaşımı. Demokrasilerde bu tür kararlar 'siyasi'dir; sonuçlarına siyasetçiler katlanırlar. Dolayısıyla nihai karar mercii de siyasettir. Muhtemeldir ki hükümet temsilcileriyle askerî erkan konuyu görüşmüş, uzatmanın gerekçeleri masaya yatırılmıştır. Ama bütün bunlar bir 'gizlilik' perdesiyle örtülüdür. Dolayısıyla biz 'vatandaşlar' bu kararların hikmetini bilemeyiz, anlayamayız ve tabii ki de sorgulayamayız!..
Şeffaf demokratik toplumlarda olduğu gibi askerin tezkere talebi millet önünde gerekçelendirilmeli. Sadece 'medya-siyaset ilişkisi' değil 'asker-siyaset ilişkisi' de Başbakan'ın ifadesiyle 'milletin önünde' tartışılmalı. Tezkere Meclis'e gelmeden askerin bir yıllık 'sınırötesi operasyon' döneminde başardıkları ve başaramadıkları siyasi irade tarafından incelenmiş midir? Bu muhasebeden siyasi iradenin milletle paylaşacağı bilgiler ve sonuçlar yok mudur?
Militarizm, askerî bürokrasinin her yaptığında bir hikmet olduğu düşünülmeye başlandığında artık toplumsallaşmış ve kurumsallaşmış demektir; bu noktadan sonra önü alınıp demokrasiye yönelmek zorlaşır. Tezkerenin yenilenmesine bence gerek yok. Gerek olduğuna ilişkin beni ikna edecek 'yeni' hiçbir bilgi ve açıklama yapılmadı. Geçen kış yapılan kapsamlı sınırötesi kara operasyonunun 'başarısı'na muhalefet partileri de ikna olmamıştı. Şimdi, PKK'ya karşı askerin başarı ve başarısızlıklarını tartışmadan tezkerenin geçmesi doğru değil. Önce bir yılın hesabını görelim.
PKK'ya katılımlar engellendi mi? Örgüte katılanların 'eve dönmesi' sağlandı mı? PKK'nın toplumsal zemini yok edildi mi? Askerî operasyonlar PKK'yı bitirdi mi? Bitirmediyse hâlâ, daha kaç on yıla ve kaç tezkereye ihtiyaç var?
PKK ile mücadelede mevcut yaklaşıma yıllardan beri 'açık çek' verildi milyarlarca dolar kaynak ve binlerce şehit pahasına... Artık asker de terörle mücadelede sadece askerî yöntemlerin başarılı olmadığını ve olmayacağını ifade ediyor. Dolayısıyla tezkereyi Meclis'e getirmeden önce hükümetin yeni yöntemler ve yaklaşımlar üzerinde biraz kafa yormasında, sorunun siyaseten çözümüne bir şans vermesinde fayda var. Bölge halkının barış ve refah istediğinden hiç kuşkum yok. Bunun yolunu bulmalı siyasetçiler. Son yirmi yıldır konuyu havale ettikleri asker bir çözüm getiremedi, getiremeyecek de. Risk alabilecek vizyoner siyasetçilere ihtiyaç var. Kürt meselesinde adım atmak günlük siyasal çıkar beklentilerine feda ediliyor. Türk milliyetçilerinin reaksiyonundan siyaseten çekinenler adım atmıyor, işi kolaycılığa vuruyor ve askere havale ediyor. Olan şehitlere, dağa çıkan çocuklara ve ülkenin kaynaklarına oluyor.
Hükümet partisi 2007 seçimlerinde bölgede olağanüstü başarı göstermiş, DTP'nin bölge siyasetindeki hakimiyetine son vermişti. Bu başarıda hükümetin seçim öncesinde askerî cihetten ve muhalefet çevrelerinden gelen Kuzey Irak'a operasyon taleplerine direnmesinin rolünü kimse küçümsemesin. Mart 2009 seçimlerine doğru bölgeyi askerin iradesine teslim etmiş bir görüntü veren AK Parti'nin oy kaybetmesi kuvvetle muhtemel. Güneydoğu'da zayıflayan bir AK Parti'nin 'sistem' karşısında korunaklarından ve sigortalarından çok önemli birisini kaybedeceğini bilmem söylemeye hacet var mı?
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT