1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Tesettürün şekli ve mahiyeti üzerine daha fazla kafa yormalıyız!
Tesettürün şekli ve mahiyeti üzerine daha fazla kafa yormalıyız!

Tesettürün şekli ve mahiyeti üzerine daha fazla kafa yormalıyız!

Mustafa Çelik, tesettürün içinin boşaltılması endişesiyle bir takım hatırlatmalarda bulunuyor.

26 Temmuz 2023 Çarşamba 16:00A+A-

Mustafa Çelik / Yeni Akit

Çeyrek tesettür tesettür değildir

Dinde tesettür demek, hayâ ve hayat demektir. Tesettürü tüketenlerin hayâ ve hayatları olmaz. Tesettür sadece kadınların meselesi değildir. Dinde kadınla erkek arasında iffeti koruma ve gözleri sakındırma hususunda herhangi bir fark bulunmamaktadır. Gözleri sakındırma ve karşı cinsten korunma noktasında erkeklerin de kadınlar kadar sorumlulukları vardır.

“Çeyrek iman” yok ki, “çeyrek ibadet” olsun. “Çeyrek tesettür”, örtülü çıplaklığın öteki ismidir. Rasûlüllah (sav) buyuruyor: “Ateş ehlinden iki sınıf vardır, henüz onları görmedim: Yanlarında sığır kuyruğu gibi bir şeyler taşıyıp onu insanlara vuran insanlar; giyinmiş, çıplak kadınlar ki bunlar Allah’a taatten dışarı çıkmışlardır. Bunlar, başkalarını da baştan çıkarırlar. Başları deve hörgücü  gibidir. Bu kadınlar cennete girmek şöyle dursun, kokusunu dahi almazlar. Hâlbuki onun kokusu şu kadar uzak mesafeden duyulur” buyurdular.” (Sahih-i Müslim, Cennet  53, (2857), 52, (2128))

Hadis-i şerif’te geçen “Kâsiyatün âriyatün” demek, giyinmiş çıplak kadınlar demektir. Kâsiyat “giyinmiş kadınlar” demektir, âriyat da “çıplak kadınlar” demektir. Kadın, hadiste iki zıt vasıfla tavsif edilmektedir: “Giyinmiş fakat çıplak kadın.” Âlimler, bunu farklı yorumlara tabi tutarlar:Bazıları kâsiyatı Allah’ın nimetine  bürünmüş fakat şükür yönüyle çıplak yani nimetlerin şükrünü eda etmeyen kadınlar diye yorumlamıştır.Bir kısmı: Kadın kadınlık yönünü ortaya koymak, dikkatleri çekmek için, vücudunun bir kısmını örttüğü halde, diğer bir kısmını açar diye yorumlamıştır. Bir kısmı da bedenini gösteren şeffaf elbiseler giyenler kastedilmiş demiştir.Bu açıklamaların hepsi doğrudur. İslamî tesettüre aykırı olan bütün giyimler bu hadiste ifade edilmiş durumdadır. 

İslamî tesettür sadece “giyinmek” aramaz, giyinmenin tarzını da ister.Belirlenen hududu örtecek büyüklükte olmalıdır; el, ayak ve yüz hariç bütün beden örtülmelidir. Vücud hatlarını gösterecek darlıkta olmamalıdır. Çok dar giyinen “giyinmiş çıplak” hükmündedir. Batı menşeli modaları takip edenler bu hallere düşmektedirler.Elbise bedeni göstermemelidir. Çok ince naylon ve şeffaf elbise giyenler de giyinmiş çıplak durumundadır.Hadislerde yasaklanan bir başka kıyafet şöhret elbisesidir. Yani dikkatleri üzerine çekmek gayesini güden kıyafetler. İslâm elbiseyi örtünmek için emrettiği halde günümüzde birçok çevreler elbiseyi örtünmeden çok dikkatleri üzerine çekme vasıtası olarak kullanıyorlar. Şu halde bu nev’e giren giyimler de giyinmiş çıplak manasına dâhildir.

“Başörtüsü” tabiri, biz Müslümanlara ait bir kavram değildir. Başörtüsü kavramı, dinimizi hayatın taşrasında tutmak isteyenler tarafından cebren ve hile ile biz Müslümanlara kabul ettirilmiş bir kavramdır. İslâm’da başörtüsü değil tesettür vardır. Başörtüsü, tesettürü şer’inin bir parçasıdır. Tesettürü şer’inin zerresinden dahi taviz verilemez. Tesettür meselesinde taviz verenlerin dinde vermeyecekleri taviz yoktur.

Tesettürü kıyamete kadar kesintisiz devam eden Münzel şeriatin bir sabitesi değil, zamanın modası gibi gören söz de Müslüman kadınların liberal-modern rüzgârın kuvvetli esintisi karşısında örtüleri başlarından uçtu gitti. Dinimiz İslâm zaman aşımına uğramadığı gibi, dinimizin değişmez ve değiştirilemez değeri olan tesettür de zaman aşımına uğramaz. Bunun aksini iddia eden kim olursa olsun Müslüman sayılmaz.

Dini nasslarda yeri bilinmesine rağmen tesettür/örtünme konusunu yalnızca ahlaki, örfi ve hukuki noktaya bağlayıp köken ve çıkış noktası olarak; dinî saikleri dışlamaya çalışanlar, dinin dışında kalan ve dindışı oluşumlar için yaşayanlardır.

Peygamber katilleri dediğimiz sünnet inkârcıları tarafından Münzel Şeriat’in sabitelerinin ilahi olmaktan çıkarılması ve giderek Münzel Şeriat’e karşı tasfiyeci ve kindar bir tutumun yayılması, tesettürün buharlaşmasına sebep olmuştur. Tesettür teferruat değil, Allah’ın emri olan bir farzdır. Farz olan tesettürü tarza dönüştürenler, Allah’ın emrine ihanet edenlerdir. Türkiyeli Müslümanlar tam başörtüsü mücadelesini kazandık diyecekken başörtüsünün içindeki başları kaybettiler. Evet, başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettürü kaybettik! 

Şirk merkezli tuğyan korumalı modern hayatın cazibesi karşısında yeterli ve gerekli mukavemeti gösteremeyen günümüzün Müslümanları, tesettürden çıplaklığa geçiş serüvenini alkışlar duruma geldiler. Örtünerek dikkatleri çekmemeyi gaye edinenler, örtüleriyle dikkat çekebilmek, hemcinslerinin ve karşı cinslerinin alakasını çekebilmek için örtünür oldular. Şunu bilelim ki; tesettürün amacı giyinmek değil örtünmektir. İmaja değil, imana yatırım yapmaktır.

Tesettürün yokluğunda genelde dünyada, özelde ise ülkemizde kadının adeta bir meta, bir reklam aracı, bir tür afiş nesnesi olarak kullanılması, yabancı erkeklerin göz hapsine maruz bırakılması; bir hürriyet değil, bir esaret ve kölelik serüvenidir. Tesettürü yozlaştırarak çeyrek tesettürle yola çıkanlar, çağdaş cariye pazarlarında esir olarak alınıp satılmaktan öteye gidemezler. Bu, böyle biline!.. 

HABERE YORUM KAT

3 Yorum