Tersyüz olan karşıtlık bilinçleri ve Ergün Yıldırım
Ergün Yıldırım bugün yazdığı yazıda Kemalizm ile barışalım söylemini çok naif bir şekilde dillendiriyor.
HAKSÖZ HABER
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ergün Yıldırım “Cübbelinin konuşması ve tersyüz edilen karşıtlık bilinçleri” isimli yazısında, İslami camianın, Cübbeli Muhbir’in Atatürk hakkındaki sözlerinden yola çıkarak Kemalizm ile yeni bir zemin üzerinden irtibata geçmesi gerektiğini yazmış. Ergün Yıldırım, Cübbeli’ye sözlerinden dolayı gösterilecek tepkiyi ise şöyle aktarıyor: “Elbette Ahmet Ünlü’ye karşı tek parti uygulamaları devreye girecek. Kapatılan medreseler, tekkeler ve zaviyeler, kaldırılan “Kur’an alfabesi”, şapka inkılabı ile idam edilen İskilipli Atıf Efendi.” Bu hususları lalettayin şeylermiş gibi dile getiren Yıldırım kendince Müslümanlara yeni bir ufuk çizmeye çalışıyor.
Türkiyeli Müslümanların varlığına dönük olarak yapılan cürümleri bu kadar basit dile getirince “bu adam bir şeyler biliyor herhalde” diyorsunuz. Ancak önerdiği “yeni algı” düzeyi aslında çok yeni bir şey değil. Neymiş, Mustafa Kemal’i asker, siyasetçi ve inkılapçı boyutlarıyla ayrı ayrı ele almalıymışız. Tipik müdaheneci serzenişlerden birisi olarak muhafazakâr kesim yıllardan beri M. Kemal hakkında konuşurken, “büyük bir asker olabilir ama…” diyerek cümleye başlarlar. O sebeple Ergün Yıldırım’ın büyük sosyolog gözlemleriyle yaptığı tespitler oldukça sığ ve zaten denenmiş bir hatayı içeriyor.
Nesnelerin tabiatı gereği onları var eden şeylerden ayrı düşünülemeyeceklerini Ergün Yıldırım da bilir. Mustafa Kemal de asker, bürokrat, sanatçı, inkılapçı vs. fark etmeksizin bunların tümü olarak Mustafa Kemal’dir. Tavsiye ettiğiniz şeye uymak ise aslını inkâr eden haramzadelere yakışan bir şeydir. Evet, küfretmek, hamasetle karşı çıkmak yerine, kişi merkezli tartışmalar yerine Kemalizm’i bir ideoloji olarak ele alıp mantıklı argümanlar üzerinden meseleyi tartışmalıyız. Ancak siz sorunu İHL’lerin açılması, ilahiyat fakültelerinin eğitim verebilmesi kadar basit bir şey olarak görüyorsanız sıkıntı zaten ortadan kalkmış demektir. Peki, sorun bundan mı ibarettir?
“İkircikli Müslümanlığın” çözümü Atatürk sopasının toplum üzerinden kaldırılması ve tartışmanın sağlıklı bir zemine oturtulması ile mümkündür. Bu yapılmadan “Türkiye artık değişti, karşıtlıklar kurmaktan vazgeçelim” demek hâkim olan paradigmanın tahakkümünü hafife almak anlamına gelir. Değiştiği iddia edilen Türkiye’de gençliğin yönelimlerinin nasıl olacağını kim kestirebiliyor? En basitinden eğitim müfredatının içine boca edilen ve mantıklı düşünmeyi dahi engelleyen Kemalist terkipler ne kadar değişmiştir? Kara basan gibi memleketin üzerine çöken ve gözümüze sokulan şirk kültürünün araçları ve söylemleri bugün hala geçerliliğini korumamakta mıdır? Ölmüş olmasına rağmen hala üzerine yeminler edilen ve hakkında en ufak bir eleştirinin dahi mahkemeyle sonuçlandığı “şahıs, lider” kimdir? Tüm bunları görmezden gelip “Cübbeli üzerinden Kemalizm ile normalleşme seansları” yaşamak akla ziyan bir iştir.
HABERE YORUM KAT