Terör mü; o işin kandırmacası
Terör denilen şey, egemenlerin siyaset yapma aracı ya da egemenlere direnme aracıdır.. Ya da terör örtülü bir savaş aracıdır..
“Kaybedilmiş kurtuluş savaşlarına terör”, “kazanılmış terör eylemlerine kutsal kurtuluş savaşı” denir..
Terör, siyasal amaçlı “korkutma, yıldırma, bastırma, caydırma, sindirme, tedip, tenkil” yöntemlerini kullanan bir şiddet mekanizmasıdır.. Bunu devlet de kullanır, siviller de.. Ordu da kullanır, örgütler de..
Herkes birbirini “terör” yapmakla suçlar.. Sonuçta bu kişilerin amaç ve yöntemlerine bakmak gerek.
Siyaset ya oturarak ve konuşarak yapılır, ya da koşarak ve bağırarak.. Onun için “Meclis” yani “oturulan yer”den, “Parlamento”da sorunların konuşularak çözümlenmeye çalışıldığı bir yerden söz edilir..
İnsanları susturursanız, önce yumruklar, sonra da silahlar konuşur.. Öfke patlaması yaşarsınız..
Herhangi bir kişi terörden söz ederken, karşısındakinden önce kendini tanımlar.. Birçok kişi kendi terörünü kutsar ve karşısındakinin terörünü lânetler.. Bazen durum içinden çıkılmaz bir hal alır. Her iki taraf da birbirinin yanlışlarını, kendi saldırılarının gerekçesi yapar. Kendi cinayetini meşrulaştırmak adına gerçekleri saptırır.. İş bir kan davasına dönüşür..
Bu gruptakiler ahmakların ta kendileridir.. Farkında olmadan her iki taraf da, “egemen”lerin kontrolüne girer ve adına “kontrollü bunalım stratejisi” dedikleri kan deryasına yuvarlanırlar.. Bunlar şeytanın öncülüğünde gayya kuyusuna doğru koşan domuz sürülerine benzer.. Sponsorları, kendilerine istediklerinden fazla silah ve para verirler. Sloganlarını daha yüksek sesle söylesinler, düşmanlıklarını tüm dünyaya duyursunlar diye Media onların gönüllü sponsoru olur..
Daha fazla kan, daha fazla gözyaşı, daha fazla acı..
Terör hem lânetlenir, hem büyür.. Terör kendi kendini büyütür.. Sizin korkunuz, ötekinin cesaretidir. Sizin lânetiniz, ötekinin gururuna dönüşür.. Sizin yenilginiz, ötekinin zaferidir.. Terörü lânetlemek kolay, ama anlamak zordur..
Terörü yok ederseniz, mazlumların dünya egemenlerine direnişini nasıl sürdüreceksiniz?..
Köroğlu, Bolu Beyi’ne karşı nasıl direnecek. Kurtuluş savaşları ne olacak. Self determination nasıl gerçekleşecek.. Hitlerlere karşı nasıl direneceksiniz?
Ama bazen güzel başlayan hareketlerin nasıl bir trajedi ile sonuçlandığını da biliyoruz..
Şiddet şiddeti çağırıyor sonuçta, zor oyunu bozuyor.. Silah insanın elinde, sandıkta, duvarda durduğu gibi durmuyor..
Haklı olmak, başkalarına haksızlık yapma yetkisi vermez kimseye.. Düşmanın için bile adaletsizlik yapmaktan korkmuyorsan, silahını bırakıp savaşmaktan vazgeçene silah doğrultmaktan vazgeçmeyeceksen, o silahı eline almamalısın.. Merhametin gazabına, sevgin nefretine galip değilse, silaha el uzatmayacaksın..
Terörü yok edemezsiniz! Devlet varsa, örgüt varsa, siyaset şiddete başvuracaktır.. Ya bu şiddet adaletin eliyle adaletsizliğe, ya da mazlumun eli ile zalime karşı olacaktır. Ancak o zaman meşrudur. Direnen karşı taraf ise bunu kendine karşı bir “terör” olarak algılayacak, öyle göstermeye çalışacaktır..
Gelelim içinde yaşadığımız zamanın terörüne.. Bu terör, üretilen terördür.. Teröristin söylediklerine bakmayın. O silahı onun eline tutuşturan adamın planlarına bakın..
Apo kim, biliyor muyuz? Kesire nerede, neden konuşmuyor..
Seyfi Oktay kim?
PKK’lıyı evinde taşıyan General kim?
Bu işlerde kimin eli kimin cebinde belli değildir..
İsrail, ABD ve İngiltere’nin bölgedeki taşeronudur.. Birçok ülkenin ve örgütün İsrail’le derin ilişkileri vardır.. ABD kendisi doğrudan kurmadığı ilişkiyi İsrail üzerinden kurar.. İsrail’in vergi muafiyeti vardır ve kotaya tabi değildir ve kongre engeline takılmaz.. ABD’ye mal satmak ya da ABD’den mal almak istiyorsanız, İsrail üzerinden geçmek durumundasınız.. İsrail de bu rolünü iyi oynar..
Siz sadece ölenleri ve öldürenleri görüyorsunuz. Onların arkasında beyaz eldivenli, parfüm kokan, yüzünden gülücükler hiç eksik olmayan, alkışlanan saygın isimler vardır..
Buraya kulak verin, HAKPAR’ın bir önceki Kurucu Genel Başkanı Fırat, çırpındı durdu ama kimse duymak istemedi o çığlığı..
Bir dönem terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın sağkolu olarak bilinen Avukat Hüseyin Yıldırım konuştu en son.. Ama insanlar görmek istemeyince ondan daha kör, duymak istemeyince ondan daha sağır, bilmek istemeyince ondan daha cahil kim olabilir..
Apo sonunda bütün şansını kaybetti. Artık, içerisi onun için dışarıdan daha tehlikeli.. Hayâl bitti. Yalan rüzgarı diniyor.. Apo’ya konuşacak ya da birileri onu susturmak için elinden geleni arkasına koymayacak..
Bu ortamında Türkiye açılımları pazarlıksız ve nizasız sürdürmek zorunda. Daha hızlı ve daha kapsamlı bir şekilde. MHP’ye inat, CHP’ye inat, BDP’ye inat bunu başarmamız gerek. Bu sadece Rumlar, Ermeniler, Aleviler, Kürtler için değil, hepimiz için lazım.. Bunu birbirimize rağmen değil, birlikte başarabiliriz ancak. Türk’ün özgürleşmesi için Kürt kardeşine ihtiyacı var, Kürt’ün özgürleşmesi için bana ihtiyacı var..
Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerinden, birilerine iktidar ve servet yapma fırsatı vermeyelim.. Yabancıların karanlık oyunlarına alet olup, şeytanın taşeronluğunu yapmayalım..
Şunu görelim, itiraf edelim; hiçbirimizin elleri temiz değil. “Biz zalimlerden olduk.” Biz ellerimizi birbirimizin kanları ile yıkamaktan vazgeçelim.. Hepimiz Adem’in çocuklarıyız, Adem ise topraktandır.. Kim doğduğu zamanı, doğduğu toprağı ve ana-babayı kendi seçti, bana söyler misiniz? Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşama idealini yüceltelim.. Ya dinde kardeşiz biz, ya tende bir eşiz.. Birbirimizin acılarında kendimize mutluluk aramaktan vazgeçelim.. Bu kanlı, kirli oyun bitsin.. Herkes için adalet, herkes için barış, herkes için özgürlük için haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı duralım.. Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa..
Selam ve dua ile..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT