Terör Finansmanı Yasası Soruşturması -1-
Av. Necip Kibar, meclisten jet hızıyla geçip yasalaşan “Terörün Finansmanını Engelleme” kanununu değerlendirdi.
Islah Haber, meclisten jet hızıyla geçip yasalaşan “Terörün Finansmanını Engelleme” kanununu tartışmaya açtı.
İslami duyarlıklı yardım kuruluşlarının gerek Türkiye gerekse de dünya çapındaki faaliyetlerini ciddi anlamda riske edeceği düşünülen ve bu yönde kaygıları da beraberinde getiren yasa ile ilgili olarak Islah Haber bir soruşturma-tartışma dosyası açtı. Dosya çerçevesinde söz konusu yasanın mahiyeti, İslami kuruluşların faaliyetleri açısından barındırdığı tehlikeler tartışmaya açılarak yasanın iptali veya değiştirilmesi yönünde neler yapılabileceği istişare edilecek.
Konuyu gündemde tutma ve istişari tartışmayı derinleştirmek için soruşturma-tartışma dosyasına verilen cevaplar bir dizi halinde yayına sokulacak.
“Terörün Finansmanını Engelleme” yasası tartışmasını İslami kimlikli hak ve özgürlük mücadelesinde kamuoyunda öne çıkan Müslüman avukatlardan Av. Necip Kibar’ın cevapları şu şekilde:
***
“Terörün Finansmanını Engelleme” tasarısı jet hızıyla meclisten geçerek yasalaştı. Özellikle de İslami duyarlıklı insani yardım kuruluşları için önemli tehlikeler barındırdığı bilinen bu yasayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
TEPKİDE GEÇ KALINDI
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, İslami kesimler bu konuya karşı tepki ortaya koymakta oldukça geç kaldılar. Hâlbuki bu, daha gündeme geldiği andan itibaren ciddi anlamda kamuoyu oluşturmaya dönük çaba sarf edilmesi gereken bir konuydu. Çünkü özellikle İslami duyarlılığı olan yardım kuruluşlarını önümüzdeki süreçte ciddi anlamda etkileyecek, uluslararası düzlemde “terörü destekleyen kuruluşlar” olarak gösterilmesine sebebiyet verecek bir gelişmedir ve şuanda bu yasal faaliyet başarıya ulaşmış vaziyettedir. O nedenle, bu konu parlamentoya sunulmadan evvel ciddi anlamda tepki gösterilmeliydi.
Yıllardır başta Filistin olmak üzere, Somali, Moro vb. dünyada mağdur edilmiş birçok halka ve İslami hareketlere yardım aktaran insanlar düşünün… Dişinden tırnağından kopararak bu topraklardaki Müslümanlara yardım gönderen insanlar şimdi uluslararası emperyalist güçlerin, yardım kuruluşlarını “terörü destekleme/finanse etme” ile suçlamasından sonra artık bu kuruluşlara önemli oranda bireyin yardım etme imkân ve ihtimali oldukça zorlaşacak. Her halükârda yardım etmeye devam edenler de belki yargı önüne çıkmak durumunda kalacaklar. Türkiye “Hayır, bunlar terörist değil.” derse bile uluslararası ölçekte ABD, İsrail gibi güçler ve yanlıları Türkiye’ye “Siz teröristlere yardım götüren kuruluşları dolaylı olarak destekliyorsunuz.” diyecekler.
Özetle meclisten geçen bu yasa ısrarla üzerinde durulması, tepki gösterilmesi gereken tehlikeli bir gelişmeydi.
Herhangi bir direnç göstermeden hükümetin jet hızıyla tasarıyı yasalaştırması ilgi çekici… Hükümeti bu yasayı onaylamaya ne tür saiklerin sürüklediğini düşünüyorsunuz?
HÜKÜMETİ ANLAMAK MÜMKÜN DEĞİL
Mevcut iktidar yardım faaliyetleri ve kuruluşlarına köstek değil, destek olan bir hükümettir. Hükümet bu türden kuruluşların önünü daha da açmak istiyor. Çünkü hükümet küresel ve bölgesel ölçekte izlediği politikalar çerçevesinde bu yardım kuruluşlarının gittiği yerde kendi önünü açan bir takım faaliyetlerde bulunduğunu yakinen gördü. Başta Filistin olmak üzere özellikle de şuan Afrika’da hükümetin açılımlarının karşılık bulmasının temel saiklerinden bir tanesi bu yardım kuruluşlarına karşı geçmişte halk nezdinde oluşan olumlu faaliyetleri ve bunların bıraktığı etkilerdir.
Buna rağmen hükümet neden böyle bir yasayı çıkartmış olabilir?
ABD ve İsrail’in de dâhil olduğu pek çok ülkenin bu konuda bir takım çalışmaları oldu. Bunlar, “terörün finans kaynaklarının kurutulması” adı altında bir yasa çıkardılar. Uzun zamandır Türkiye’nin bunu kabul etmesi yönünde telkinlerde ve baskılarda bulunuluyordu. Türkiye’nin özellikle hükümet yanlısı kanadın bu yasayı “kerhen” onayladığını düşünüyorum. Ama kerhen de olsa bunun karşılığında Türkiye’nin ciddi anlamda kendini zora soktuğu söylenebilir. Mesela Türkiye HAMAS’ı “terör örgütü” olarak görmüyor. Görmediği gibi dünya arenasında HAMAS’ın faaliyet gösterebilmesi noktasında ciddi katkıları da oldu. Yarın Türkiye’deki siyasal konjonktür değiştiğinde HAMAS vb. meşru kuruluşlar “terör listesi”ne alındığında Türkiye’deki yardım kuruluşlarının bu konularda bir takım faaliyetlerde bulunması konusu dünya kamuoyunda gündeme geldiğinde Türkiye’de, bu yardım kuruluşları da zor durumda kalacak. Bu bağlamda hükümetin bu hususu bile bile nasıl olur da böyle bir yasayı çıkardığını doğrusu anlayabilmiş değilim. Eminim ki birçok insan da anlamakta güçlük çekiyordur. Önümüzdeki günlerde yasa yayınlanıp uygulama alanı ve çerçevesi daha da belirginleştiğinde net olarak anlamak ve uygulama biçimine yönelik bir şeyler söylemek gerekecektir.
Yasanın içerdiği maddelerde göze çarpan bir nokta da düşülen “gerekçesini sorarız” anlamındaki şerh… Hükümetin “kerhen” onayladığı düşünüldüğünde bu yasanın pratikte doğuracağı riskleri düşülen bu şerhle savmak mümkün olabilir mi?
YASA CİDDİ RİSKLER BARINDIRMAKTADIR
Konjonktürün değişmesi durumunda yasanın Türkiye’deki uygulamasının nasıl katılaşacağı noktasında kimsenin şüphesi olmasa gerektir. 28 Şubat sonrası yaşananları da düşündüğümüzde bu söylediklerimizin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkıyor.
Öte yandan siyasal konjonktür değişmese dahi uluslararası konjonktürde şuan şöyle bir durum söz konusu: Diyelim ki Türkiye’deki mevcut iktidar yardım kuruluşlarının bir takım faaliyetlerine göz yumuyor. Dünya ölçeğinde ABD, İngiltere, İsrail vs. baskısıyla bunların menfaatleriyle çelişen durumlar nasıl değerlendirilecek? Ya da şöyle soralım: Mali’de şuan Fransız işgali söz konusu. Türkiye halkı yardım kuruluşları üzerinden Mali’de Fransa ve Batıdaki destekçileri tarafından “terörist” olarak damgalanmış oluşumlar üzerinden Malili mağdurlara yardım gönderdiğinde ne olacak? Mevcut iktidar dahi olsa böyle bir durumda uluslararası ölçekte bu yasanın verdiği “meşruiyet”le Türkiye “terörü destekleyen ülkeler” pozisyonunda değerlendirilecektir. Dolayısıyla bu gelişme mevcut iktidarı da zor durumda bırakmaktadır. Bu nedenle hükümet açısından bu yasayı kendi ayağını bağlama türünden bir faaliyet olarak tanımlamak mümkündür.
Bir de konuyu şu somut veriler üzerinden değerlendirip düşünmek lazım:
Bugün yeryüzünde özgürlük ve bağımsızlık mücadelesi veren oluşumların çoğu İslami hareketlerdir. Ama bu hareketlerin önemli bir kısmı yine bu yasayı dayatan Batılı emperyalistlerce “terör örgütü” şeklinde görülmektedirler. Suriye’de Cephetun Nusra, Filistin’de HAMAS, Mali vb… Şimdi Türkiye hükümeti de İslami yardım kuruluşları da söz konusu oluşumlara yaklaşımlarıyla ilgili ciddi anlamda risk altında değiller mi? Bu yasadan hareketle insani yardım faaliyetleri istendiği takdirde rahatlıkla öcüleştirilemez mi? Bu yasayı onaylayan Türkiye hükümetinin bu durumda izleyeceği tutum nasıl olacak?
Öte yandan biliyorsunuz uluslararası yardımlar da genel olarak internet ortamından ilgili yerlere iletiliyor. Yani parayı çantanıza alıp götürmüyorsunuz! Önemli miktardaki paraları bankalar aracılığıyla iletiyorsunuz. Diyelim ki bir insani yardım kuruluşu İstanbul’dan ciddi bir mali yardımı Filistin’e aktaracak... Ama yardımınız daha işleme sokulur sokulmaz uydudan bloke edilecek.
Bütün bunlar çok ciddi riskler ve hepsini bir arada düşünüp tartışmak gerekiyor.
Sonuçta Müslümanlar daha çok kendilerini muhatap alan adeta oldubittiye getirtilen bir yasayla karşı karşıya kaldılar. Kamuoyu oluşturulamadı, yeterli tepki ortaya konulamadı. Bundan sonrası için neler yapılabilir?
YASANIN İPTALİ VEYA DEĞİŞTİRİLMESİ YÖNÜNDE ÇALIŞMALAR YOĞUNLAŞTIRILMALI
Şunlar yapılabilir:
Öncelikle mevcut yasanın kaldırılması veya iptali yönünde çalışmalar içerisinde olunmalıdır. Değilse özellikle bu konuda hassas olan çevreler, fiilen işin içerisinde olan yardım kuruluşları mevcut yasanın yeniden gözden geçirilip olumsuzluk arz eden maddelerini tetkik edip olumsuzlukları asgari düzeye indirecek teklifleri gündeme getirmeliler diye düşünüyorum. Yasa çıkarıldı ama daha pratiğe geçirilmedi. Mevcut iktidarın durumu dolayısıyla muhtemelen yasa bir süre daha takdirî olarak baskı unsuru şeklinde kullanılmayacak. Ama yarın bu yasanın sıkı bir baskı unsuru olarak kullanılacağı düşünülerek olumsuz görülen maddelerinin gözden geçirilip -ille de olacaksa- olumsuzluklarını asgariye indirecek çalışmalar içerisinde olunmalıdır. Bu konuda çok da geç kalındığı düşünülemez. Mevcut konjonktürde Türkiye’deki iktidarın yapısı da göz önünde bulundurularak yasa biran önce hukukçulara incelettirilmeli ve olumsuzlukların giderilmesi konusunda bir yandan da kamuoyu oluşturulmalı ve iktidar baskı altına alınmalıdır.
Bu çalışmalar sonucunda yasa tümden iptal edilemese bile bu yolla en azından olumsuz maddelerinin düzeltilebileceğini ümit ediyorum.
HABERE YORUM KAT