M. Nedim Hazar

M. Nedim Hazar

Yazarın Tüm Yazıları >

Ter

13 Aralık 2008 Cumartesi 01:57A+A-

Sade suya tirit, toplam birkaç yüz kelimeyi geçmeyen dağarcığıyla klişe 'ulusalcılığı' yapan bir patron tosunu üşenmemiş araştırmıştı.

Şimdilerde artık her şey dijital ya, basıyorsun 'ara' tuşuna geliyor malzemedeki tüm detaylar! Neyse, bilmem kaç bin sayfayı bulan Ergenekon İddianamesi'nde kimlerin ismi geçmiyor ki? Efendim Noel baba bile bilmem kaç kez geçiyormuş?

Klasik bir sulandırma ulusalcılığı...

Biliyorsunuz, iddianamede binlerce belge, bilgi ve insanın dudağını uçuklatan ayrıntılar var iken köhne bir mevkute de 'av tüfeğiyle darbe' manşetini çakmıştı... Bu ulusalcı okey kahvecisi nedense herkesi, her bir şeyi yazıp aratmıştı da, kendi patronunun adını yazmayı unutmuştu arama motoruna!

Şahsen bahsi geçen iddianamedeki her şeyin doğru olduğuna asla inanmadım. Ama çok önemli birtakım verileri de cesaretle deruhte ettiğini bizzat gördüm... Hem şöyle bir şey var; iddianamede yer alan her bilgi gerçek olmayabileceği gibi, gerçek olduğu halde iddianameye gir-e-meyen bir dolu bilgi de mevcuttur. Tarih bunları er ya da geç ortaya çıkaracaktır, telaşa mahal yoktur.

Sonra başka şeyler de oldu...

Andıç ve ulak medyasının birkaç yazıcısıyla ilgili akla ziyan iddialar ortaya atıldı. Belli ki bu ifadeleri verenler ile bir alıp-veremediği vardı bu isimlerin. Savcıların bu kadar dehşetli bilgi arasında gerçek ile iftirayı ayırt edemeyecek kadar bilgi bombardımanına maruz kaldığını düşünürsek, bunlar tashih edilmeyecek şeyler değildi. Ama öte yandan Holding medyasını yöneten zihniyetin bulanıklığı başka türlü haberlerle boy vermeye hep devam etti. Bardağın hep kendi işlerine gelen kısımlarıyla ilgilendi Andıç medyası.

Misal 'Tuncay Güney'i sorgulayan adam' titriyle birilerinden görüş alıp günlerce sayfalar dolusu yayın yaptılar. Nedense tuhaf bir sızı, garip bir kuyruk acısı histerisi gibi görünen bu tür haberleri yapmanın psikolojisini de açıklayamadılar. Onlara göre böyle yapılırmış habercilik ve bu meslek.

Noel Baba'yı bile aratıp kendi patronlarının adını unutanların, başka alanlardaki hesaplaşmalarını Ergenekon vasıtasıyla yapmalarının tek taşla üç-beş kuş mantığıyla açıklamak da mümkündü. Ne bileyim hâlâ sigortalı olarak çalıştırdıkları muvazzaf Ergenekonculardan, 28 Şubat'tan kalma reflekslere, patronlarının başka numaralarını hokus pokuslamaktan, işlerine geleni yapmayan siyasilere aba altından sopa göstermeye kadar birçok şey sıralamak mümkün. Ya da kendilerinin dediği gibi içleri inanılmaz bir habercilik aşkıyla dolu bu arkadaşların!

Eh madem içleri bu kadar meslek aşkıyla dolup taşıyor, geçtiğimiz gün Yeni Şafak'ta yer alan haberi niye manşetlerine taşımadılar ki?

Şöyle diyor -Doğan Grubu'nun favori haber kaynağı- Tuncay Güney: "Hürriyet susmam için para teklif etti." Elbette inanmıyoruz bu cümleye ancak devam ediyor müddei: "Ergenekon'da görevli gazeteci var!" İsterseniz haberin orijinalinden aktarayım: "Güney, (Hürriyet muhabiri) Tolga Tanış'ın kendisine 'Yeni Şafak'ta yayınlanan 'Hürriyet'in korkusu benim konuşmam' (28 Kasım 2008) başlıklı haber üzerine gazete yönetimi beni gönderdi' dediğini iddia etti. İddiaya göre şöyle geçmiş diyalog:

Muhabir: Beni Hürriyet yolladı. Sana bir teklifimiz var.

Güney: Nedir? Buyurun dinliyorum.

Muhabir: Hayatın boyunca göremeyeceğin bir teklif bu. Ömrün boyunca rahat edeceksin. Ekonomik sıkıntı çekmeyeceksin. Sadece Doğan Grubu hakkında konuşma, bir şey açıklama. Bu teklifi değerlendirmelisin, böyle bir fırsat karşına çıkmaz...

Bu kadar değil üstelik. Güney'in iddiasına göre muhabir coşmuş: "AKP ve Tayyip, Doğan'ın karşısında duramadı sen nasıl dayanacaksın?"

De hadi buyurun buradan yakın bakalım...

Elbette Holding medyası tüm gücüyle yalanlayacak ve iftira olduğunu söyleyecektir. Ancak bu tarafta da birileri bunu iddia etmektedir.

Peki ne olacaktır şimdi?

Şöyle manşet atmak mı lazım o halde: Tuncay Güney konuştu: "Hürriyet muhabiri teklifi yaparken terliyordu!"

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT