Tepene bak Faruk, tepene!
Erzurum 3.Ağır Ceza Mahkemesi’nde, Ergenekon Terör Örgütü’nün Erzincan ayağının davası dün başladı. Ama ne başlamak!
Hemen herkes Erzurum’a gelmiş, bir tek tutuksuz sanık Saldıray Berk yok.
Komutanımız, Tunceli’den sorumlu bir general.
Ama ne geçtiğimiz hafta baskın yiyen Nazimiye ilçesindeki karakol vakasında, olay mahallinde!..
Ne de yargılandığı davada, duruşma salonunda..
Görevi ve olması gereken yerler dışında dolanıyor hep..
Ama onun yerine, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz gelmiş...
Hani sorsak kendisine, “Sincan’da duruşmaları ne yaptınız? Yoksa tatil miydi bugün?”
Ne cevap verir acaba?
Hemen arkasından Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu da orada..
CHP milletvekilleri, Anayasa değişikliğinden kaçmış, gelmişler duruşma izliyorlar!
Hayret bir şey..
Tamam anladık, yargılananlardan birisi başsavcı, bir diğeri de ordu komutanı..
Ama sonuçta onlar birer sanık..
Resmi görevi olan kişiler, sanıklarla dayanışma içinde olurlarsa, o yargılamadan hayır mı beklenir?
Bir yargı mensubu, sanıkla dayanışmaya nasıl gelir?
Biriniz Ağır Ceza Reisi.. Biriniz başsavcılıkta bir savcı! Diğerleriniz de TBMM’de milletvekili..
Nasıl bir dayanışma bu?!
Dayanışma mı, yoksa yargılayanları ikaz mı bu?
Üstelik bir de açıklama yapıyor Faruk Eminağaoğlu: “Adil yargılanma koşullarının iyileştirilmesi için her türlü söylemin sarfedildiği ülkemizde, adil yargılanma koşullarının her geçen gün bir adım geriye götürülmesine üzülerek tanık olduk.”
Faruk Bey’in derdi, adil yargılanma koşullarının sağlanmaması imiş!
İyi de Faruk Bey, tam sen bu sözleri sarfederken, tependen F-16 uçakları geçiyordu.
Bir kaldırıp başını, baksaydın ya..
Nedir bu uçaklar, diye..
Faruk Bey kaldırıp başını bakmamış!
O, “adil yargılanma ilkesi”nin zedelendiğinden bahsediyor ama..
O ilkeyi ayaklar altına alan F-16 uçaklarını görmüyor.Görmezlikten geliyor.
Bir başsavcı, Ağır Ceza Mahkemesi’nde mi yargılanır.. Yargıtay ilgili Dairesinde mi yargılanır.. Bunlar, hukuki prosedür içinde, yargı organları tarafından çözülecek ihtilaflar.. Kuraldan farklı uygulama olsa bile, hemen “Adil yargılanma ilkesi zedelendi” denilecek, çok esaslı konular değil..
Çünkü nihayetinde, zaten davayı sizin götürmek istediğiniz Yargıtay Dairesi, temyiz üzerine bakacak o dosyaya..
Baktığında der ki; “Bu dosyaya Ağır Ceza Mahkemesi değil, benim bakmam gerekiyordu. Kararın bozulmasına...”
Bu yöndeki karar kesinleşirse, dosya o Daireye gider. Böylece sanıkların istedikleri olur.. Böylece Faruk Bey’in eleştirisindeki ihlâl (gerçekten ihlâl ise), giderilmiş olur..
Ama, F-16’ları ne yapacağız?..
Adil yargılanma ilkesinin zedelenmesinde, F-16’ların uçurulmasını nereye oturtacağız?
Adam tam ifade vereceği gün, Erzincan caddelerinde askerî araçları yürüttü.. Ses çıkarılmadı..
“Tatbikat var” dedi, şehrin dışına kadar askerî konvoy oluşturdu, ses çıkarılmadı..
Şimdi duruşması olduğu gün, F-16’ları uçuruyor, tam da mahkemenin tepesinde..
Aşağıda da, Yargıtay Savcısı ile bir Ağır Ceza Reisi, Ankara’dan kalkıp gelmişler, “adil yargılanma”dan bahsediyorlar!
Hadi canım sizde!..
Sizin derdiniz adil yargılanma olsa, tepenizde uçurulan savaş uçaklarına bakardınız.
Görev ihtilafı, Türkiye’de ilk defa yaşanıyor değil. Yüzlerce, binlerce dosyada görev ve yetki ihtilafı var. Kimi sanığın dediği gibi çözümleniyor, kimi savcının dediği gibi..
Ama F-16 uçurulan duruşma görmedik bugüne kadar..
F-16’ların altında yargılama yapılırken, “adil yargılanma ilkesi zedelenmektedir” sözü doğru bir sözdür de.. Bu sözü, F-16’yı uçuranların sarfetmesi ilginç!
Hem de çok ilginç!
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT